lifetime

  1. ömür, hayat (süresi/boyu), sağlık.
    once in a lifetime: hayatta bir kere.
    In his whole lifetime
    he had never been in an airplane: Ömründe hiç uçağa binmedi.
    It won't happen in (or during) my lifetime: Bu, benim sağlığımda olmaz/Onu benim gözüm görmez.
    It seemed a lifetime: Ebediyet kadar uzun geldi.
  2. ömür boyunca süren, yaşadığı sürece devam eden.
    a lifetime happiness: ömür boyunca süren mutluluk.

    the work of a lifetime.
  3. hayatta bir kere olan/ele geçen.
    It is the chance of a lifetime.
insanın bütün hayatı boyunca
birine hayatının en zevkli anını yaşatmak Verb
ömür boyu bir kez ele geçecek fırsat
hayattayken Adverb
hayattayken Adverb
kırk yılda bir
ömür boyu bir evde yaşamak Verb
ömür mrü boyu çalışılan meslek
ömür boyu çalışılan meslek
ömür boyu muafiyet
yaşam süresi