olanaksız

Turkish-English Translation

  1. impossible
  2. Adjective, Information Technology unable
  3. inconceivable
  4. no go
  5. out
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

açıklaması olanaksız
admit of no explanation
açıklanması olanaksız
indefinable
anlaşılması olanaksız
impenetrable
değiştirilmesi olanaksız
unalterable
erişilmesi olanaksız
impossible of attainment
gerçekleştirilmesi olanaksız
not feasible
giderilmesi olanaksız
unavoidable
giderilmesi olanaksız
ineradicable
giderilmesi olanaksız
irreversible Adjective
hemen hemen olanaksız
well- nigh impossible
hesap edilmesi olanaksız
incomputable
ıslahı olanaksız
incapable of improvement
kaldırılması güç veya olanaksız
deep seated
keşfedilmesi olanaksız
undiscoverable
kesinlikle olanaksız
absolutely impossible
kısmen olanaksız
relatively impossible
maddi bakımdan olanaksız
physically impossible
makul olmaya davet edilmesi olanaksız
unamenable to reason
onarılması olanaksız
incapable of reparation
tedavisi olanaksız
irremediable
tedavisi olanaksız
past cure
telafisi olanaksız
irreparable
yerine getirilmesi olanaksız
impossible
olanaksız görünen bir durumdan kurtulmak
to pull the chestnuts out of the fire Verb
olanaksız olduğu için ona inanıyorum
credo quia impossibile
(ırmağın) kaçınılması olanaksız tehlikeleri
unavoidable dangers (of a river) Noun
anlaşılması olanaksız sır
impenetrable secret
bir önceki hareketten dolayı olanaksız yapmak
to preclude Verb
bir tasarının uygulanmasının olanaksız olduğunu savunmak
to hold that a plan is impracticable Verb
bir yere erişilmesini olanaksız kılmak
to be denied access to somewhere Verb
çalışmada yer alabilecek kaçınılması olanaksız sekte
inherent delay
ele geçirilmesi olanaksız kale
impregnable fortress
elinde büyük miktar satılması olanaksız mal olmak
to have a lot of unsalable stock Verb
erişilmesi olanaksız belge
inaccessible document
ertelenmesi olanaksız duruşma günü
peremptory day
geçmesi olanaksız görülen kanun önergesi
lame bill
gerçekleşmesi olanaksız fikir
chimera
görülmemesi olanaksız olmak
to stare a person in the face Verb
iadesi olanaksız vekâlet ücreti
overriding charges
itirazları olanaksız yapmak
to preclude objections Verb
iyileşmesi olanaksız hastalar yurdu
home for incurable
iyileşmesi olanaksız hastalık
incurable disease
kaçınılması olanaksız güç durum
fine force
kontrolü olanaksız iç-tepki
uncontrollable impulse
konusu olanaksız bir edim olan akit
impossible contract
onarılması olanaksız hasar
injury pat redress
onarılması olanaksız hasar
injury past redress
önlenmesi olanaksız kaza
casus fortuitous
önlenmesi olanaksız kaza
cas fortuit
önlenmesi olanaksız telefat
unavoidable casualty
sahibine iadesi olanaksız sermaye yatırımı
noncommutable investment
savunulması olanaksız kuram
untenable theory
tahsili olanaksız alacaklar
irrecoverable debts Noun
tahsili olanaksız alacaklar
uncollectable receivables Noun
tam ve iyileşmesi olanaksız durumdaki sakat
wholly and permanently disabled
tedavisi olanaksız akıl hastalığı
incurable unsoundness of mind
telafisi olanaksız ziyan
irreparable injury
ticareti zorlaştıran ya da olanaksız yapan ciddi tedirginlik
disturbance
uygulanması olanaksız tasarı
impracticable scheme
yalanlanması olanaksız kanıt
uncontrovertible proof
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İmkânsız
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.