out of

  1. (a) içlerinden, içinden, -den.
    He copied the poem out of a book. (b) limit dışı, normal yerinden
    dışarı.
    out of sight: gözden uzak, görüş mesafesi dışında.
    out of joint: (eklemden) çıkmış. (c) (bir madde)den.
    made out of silver: gümüşten yapılmış. (d) etkisiyle, sebebiyle, yüzünden.
    out of pity: acıdığından, merhamet yüzünden.
    He listened out of politeness: nezaketen dinledi. (e) -siz, … kesilmiş/bitmiş/tükenmiş.
    out of breath: soluğu kesilmiş.
    My patience is out: Sabrım tükendi. (f) (at) soyundan.
  2. işsiz, boşta, (işini/mevkiini) kaybetmiş.
    to be out of work: işini kaybetmek, işsiz kalmak.
    be
    out of it: (a) bir çevreyi yadırgamak, (b) (iş vb. ile) ilişkisi olmamak, (c) (yarış vb.) kaybedeceği kesin olmak.
    feel out of it: kendini çevrenin yabancısı hissetmek.
çok eski kafalı olmak Verb
işverenin gözünden düşmek Verb
huzursuz olmak Verb
çıraklık eğitimini tamamlamış olmak Verb
çıldırmak Verb
deli olmak Verb
hesabında yanılmak Verb
aklı başından gitmiş olmak Verb
gelirine uygun olarak yaşamamak Verb
geliriyle orantılı olmamak Verb
ödü patlamak Verb
çevresiyle ilgilenmek, başkalarile dostluk kurmak, kabuğundan çıkmak.
parası dolandırılmış
çileden çıkarmak, çıldırtmak, deli etmek.
birine tamamen güvenmek/bel bağlamak, her dediğini yapmak, bir dediğini iki etmemek, mutlak itaat göstermek.
herşeye boyun eğmek, (bir kimsenin) her dediğini yapmak, eline ayağına kapanmak, her isteğine/emrine
uymak, dize gelmek.
I'll soon have him eating out of my hand: Yakında onu dize getiririm.
(a) (hayvan) yemini avuçtan almak, (b)
mec. pek uysal olmak, birinin avucunun içine bakmak, yuları ele vermek.
parasını pencereden savurmak Verb
boyunu aşan suya girmek Verb
başından büyük işe girişmek.
görevlerinden kaçmak Verb
mali güçlüklerle karşılaşmak Verb
mali güçlüklerden kurtulmak Verb
harekete geçmek Verb
akılıni oynatmak Verb
akılıni kaçırmak Verb
aklını kaybetmek Verb
aklını kaçırmak Verb
çok uğraşmak/çaba harcamak, büyük zahmete katlanmak. (b) kasten/mahsus/bile bile yapmak.
çocuk büyüdükçe giysileri dar gelmek Verb
korkudan sıçramak; aşırı derecede coşmak.
bir sendikayı işletmesinden uzak tutmak Verb
sendikayı işletmesinden uzak tutmak Verb
işe karışmamak Verb
kafasından hikâye uydurmak Verb
ev geçindirme parasından tırtıklamak Verb
henüz hayati tehlikeyi atlatmamış olmak Verb, Idioms
henüz kefeni yırtmamış olmak Verb, Idioms
tam anlamıyla düze çıkmamış olmak Verb, Idioms
tam toparlanamamak Verb, Idioms
bir kimsenin bilgisi/tecrübesi/uzmanlığı dışında.
He said that computer programming is off his beat.
deli, kaçık.
(a) deli, kaçık, çıldırmış, zıvanadan çıkmış, (b) çılgın, hezeyan halinde, mantıksız, akıl ve muhakemesini kaybetmiş.
(a) deli, kaçık, çıldırmış, zıvanadan çıkmış, (b) çılgın, hezeyan halinde, mantıksız, akıl ve muhakemesini kaybetmiş.
(a) deli, kaçık, (b) (tamamen) unutulmuş.
Out of sight, out of mind: Gözden uzak olan gönülden de uzak olur.
kendi imkânlarından
sıra beklemeden
sıra dışından
(a) bilgi ve yeteneği dışında.
I'm out of my depth when it comes to mathematics. (b) (su) boyunu
aşan.
get out of one's depth: (i) su boyunu aşmak, suda ayağı yerden kesilmek; (ii) yetkisi dışına çıkmak.
aklından çıkmak Verb
kafayı pencereden dışarı çıkarmak Verb
başını pencereden dışarı çıkarmak Verb
başkası için kendini ateşe atmak, başkasına yardım için belaya girmek.
kafasından çıkarmak Verb
birinin pabucunu dama at(tır)mak, burnunu kırmak, ilgiyi kendi üzerinde toplayıp birini kıskandırmak.

His nose was put out of joint: Burnu kırıldı; pabucu dama atıldı.
(a) ayağını kaydırmak, pabucunu dama at(tır)mak, burnunu/gururunu kırmak, (b) birinin ümitlerini kırmak,
plânlarını akamete uğratmak.
unut(tur)mak, aklından çıkarmak.
bir şeyi kafasından atmak Verb
bir şeyi birinin ulaşamayacağı yere koymak Verb
tasarrufundan belli bir miktarını ayırmak Verb
Sen karışma! Sentence, Idioms
Sen bu işe burnunu sokma! Sentence, Idioms
Sen bu işe karışma! Exclamation, Idioms
Sen burnunu sokma! Exclamation, Idioms
birini örnek almak Verb
birini taklit etmek Verb
gelirinden bir meblağ çıkarmak Verb
dışarda yemek yemek Verb
(birinin) ekmeğini elinden almak, geçimine/nasibine engel olmak.
bozum etmek, küçük düşürmek, yelkenlerini suya indirtmek, gururunu kırmak.
öfkesini yatıştırmak, yelkenleri suya indirmek.
sözü (birisinin) ağzından kapmak, konuşmasına fırsat vermemek.
(karşısındakinin) ağzından sözü kapmak; leb demeden leblebiyi anlamak.
You have taken the words out
of my mouth: Ben de tam bunu söyleyecektim.
saçma sapan konuşmak Verb
iğneli sözler söylemek Verb
haddini aşmak Verb
çizgiyi aşmak Verb
birini göz ucuyla izlemek Verb
vazgeçirmek Verb
(bir yerden) dışarı çıkmak Verb
gitmeye zorlamak Verb
kurtulmak Verb
kaçmak Verb
unutmak Verb
cezalandırmak Verb
kaçmak Verb
kurtulmak Verb
sızmak Verb
merak saikasıyla
bozuk
faaliyet dışı
gümrük antreposu dışında
tedavülden kalkmış
telif hakkı koruma süresi bitmiş
şaşırmış
utanmış
meraktan Adverb
tamire ihtiyaç gösteren
ayarsız Adjective
silik Adjective
yürürlükten kalkmış
sırf merak saikiyle
sivil giyinmiş
nezaket icabı Adverb
nezaket gereği Adverb
bakımsız halde
gözden ırak gönülden ırak
ayaklar altında sağlam zemin olmaması
keyifsiz
neşesiz
canı sıkkın
nizamsız
(sinema filmi ve televizyonda) ses ve görüntü arasında senkronizasyon (uyum) olmaması durumu
alışılmamış
memleket sınırları dışında
şehir dışında
modası geçmiş
evlilik dışı
işsiz
mahkeme dışı uzlaşma
uzaklaşmak Verb
bir şeyden çekilmek Verb
bozuk olmak Verb
tedavül de olmamak Verb
formda olmamak Verb
tehlike dışında kalmak Verb
borçu olmamak Verb
iş siz olmak Verb
işsiz olmak Verb
(US) fark edilmek Verb
talihi olmamak Verb
muhalefette olmak Verb
iktidarda olmamak Verb
zararda olmak Verb
artık kullanılmamak Verb
işsiz durumda olmak Verb
aylak olmak Verb
saklandığı yerden çıkmak Verb
birşeye sonuç teşkil etmek Verb
birşeyden sonuç olarak çıkmak Verb
birşeyi atlatmak Verb
birşeyin sonucunda ortaya çıkmak Verb
birşeyin sonucu olmak Verb
kendine güven kazanmak Verb
kendine güveni yerine gelmek Verb
mahkeme dışında muvafakat etme
mahkeme dışında muvafakat etmek Verb
birini mevkinden kovmak Verb
birini mevkinden atmak Verb
birşeyden yola çıkmak Verb
gözden düşmek Verb
adımlarını uyduramamak Verb
artık kullanılmaz olmak Verb
kullanılma z olmak Verb
kendini rahat hissetmemek Verb
gemi azıya almak Verb
borçtan kurtulmak Verb
abartma ! kimsenin inanmayacağı şeyler söyleme
sabrı taşmak Verb
birşeyi durdurmak Verb
birşeyden yakayı sıyırmak Verb
birşeyden sıyrılmak Verb
keyifsizlenmek Verb
arızalanmak Verb
hizmetten çıkmak Verb
gümrük antreposundan çıkarılan mallar Noun
modası geçmek Verb
memleketten elde etmek Verb
tehlikeden uzak durmak Verb
borç yapmaktan çekinmek Verb
para vermek Verb
hesaba katmamak Verb
şehir dışında yaşamak Verb
sermayeden ödenmiş
işten uzaklaştırmak Verb
üzerinde mutabık kalınan fiyat sınırının altında satmak Verb
kontrolden çıkmak Verb
işin içinden kendini sıyırmak Verb
birlikte gitmemek Verb
birşeye karışmamak Verb
birşeyin dışında kalmak Verb
rehinden kurtarmak Verb
vitesi boşa almak Verb
işinden atmak Verb
yersiz söz
saçma söz
bir şeyden kaçamak yapmak Verb
bir işten yan çizmek Verb
bir işteki payını satmak Verb
işteki payını satmak Verb