put in

  1. (a)
    den. (limana) girmek, sığınmak.
    put in at a port: bir limana girmek/uğramak, (b) araya
    yerleştirmek/koymak /sokmak, dercetmek, (söz vb.) ilâve etmek, araya girmek, müdahale etmek.
    Have you put in why you are not going? Niçin gitmediğini de ilâve ettin mi? (c) (vakit) geçirmek, vaktini -e ayırmak/hasretmek/harcamak.
    They put in the time playing cards.
    I put in the morning writing the report: Sabahı rapor yazmaya ayırdım.
    I've put in a lot of time on it: Ona çok zaman harcadım. (d) (iddia vb.) ileri sürmek, (e) sunmak, takdim etmek, (müracaat) etmek.
    put in a claim/application, etc.: resmen müracaat etmek/ dilekçe vermek.
    to put in a protest: protesto çekmek. (f) içeri sokmak.
    I put the car in.
saçına röfle yaptırmak Verb
askerlik hizmetini yerine getirmek Verb
vaktini okuyarak geçirmek Verb
=
put in one's two cents
argo: tartışmada kendi fikrini/düşüncesini ortaya atmak.
sokulmak Verb
kefil olmak Verb
kataloğa koymak Verb
ihtarda bulunmak Verb
(bir kazadan sonra sigorta şirketinden) talepte bulunmak Verb
icraya vermek Verb
bir evrak sunmak Verb
dosyalamak Verb
yeni bir sigorta takmak Verb
performans sergilemek Verb
performans göstermek Verb
bir plan önermek Verb
itirazda bulunmak Verb
güvenilir bir yere koymak Verb
başlatmak Verb
harekete geçirmek Verb
ilan vermek Verb
şöyle bir görünmek, (kısa bir süre için) uğrayıvermek.
The author put in an appearance at the cocktail
party on his way to dinner.
teklif mektubu vermek Verb
haciz koymak Verb
delil olarak sunmak Verb
bir limana sığınmak Verb
kefalet etmek Verb
kataloğa koymak Verb
devreye sokmak Verb
hizmete koymak Verb
hizmete sokmak Verb
dava açmak Verb
mütemerrit duruma sokmak Verb
(gemiyi) tehlikeye atmak Verb
delil olarak sunmak Verb
… için müracaat etmek, … istemek/talep etmek.
to put in for a transfer: başka yere naklini istemek.

put in for a post: bir yere adaylığını koymak.
bir işe başvurmak Verb
iş için gazeteye ilan vermek Verb
bir mevkie başvurmak Verb
seçime adaylığını koymak Verb
aday olmak Verb
sınava girmek için başvurmak Verb
(gemi) tamire almak Verb
uygulamak Verb
sermaye koymak Verb
hapse atmak Verb
kodese tıkmak Verb
hatırlatmak.
Put me in mind of tomorrow: Yarın bana hatırlat.
He puts me in mind of his father:
Babasını andırıyor/hatırlatıyor.
harekete geçirmek Verb
ağzından kaçırmak Verb
(başkalarına) duyurmak Verb
dile vermek Verb
işletmeye koymak Verb
düzenlemek Verb
düzene sokmak Verb
ayarlamak Verb
parantez içine almak Verb
parantez içine almak Verb
rehine koymak Verb
rehnetmek Verb
rehin vermek Verb
rehnetmek Verb
rehin etmek Verb
tasarrufuna vermek Verb
uygulamak Verb
basmak Verb
hapse atmak Verb
tamire almak Verb
müsadere etmek Verb
talep etmek Verb
haciz koymak Verb
depoya koymak Verb
depolamak Verb
dava açmak Verb
stoka koymak Verb
piyangoya koymak Verb
son durumla ilgili bilgi vermek Verb
harekete geçirmek Verb
işletmek Verb
yürütmek Verb
sorulmadan fikrini söylemek Verb
işe koymak Verb
iş vermek Verb
(para) yatırmak, yatırım yapmak.
to put money in real estate. to put one's savings into securities.
dosyalanmak Verb
gözaltıına alınmak Verb
düzelmek Verb
düzenlenmek Verb
(Br) en aşağı not almak Verb
faaliyete geçmek Verb
ihaleye çıkarmak Verb
hapsettirmek Verb
limana girmek Verb
kısaca ifade etmek gerekirse
yazılı olarak tespit etmek Verb
kelleyi koltuğa almak, çok tehlikeli bir işe atılmak.
toparlamak Verb
...'i ...'in başına getirmek Verb
60 watt'lık ampul takmak Verb
bir parayı tedavüle koymak Verb
parayı tedavüle koymak Verb
engel olmak, müdahale etmek.
(US) fiyatları engellemek Verb
bir şeyi engellemek Verb
kulağını bükmek, ikaz etmek, azarlamak, paylamak. flea (3).
dostça uyarmak, ihtar etmek,
mec. kulağını bükmek.
I put a flea in his ear about the next meeting.
canlılık katmak Verb
birini palangaya vurmak Verb
ortalığı toplamak Verb
bir odaya çekidüzen vermek Verb
bir kimsenin çanına ot tıkamak, işini kösteklemek.
bütün sermayesini bir işe yatırmak, varını yoğunu tehlikeye atmak.
yazılı olarak ifade etmek Verb
bir şeye bel bağlamak Verb
piyasaya sahte para sürmek Verb
mobilyayı ardiyeye koymak Verb
malları depolamak Verb
bir şeye el altından zarar vermek Verb
bir sözleşmeye engeller koymak Verb
bir sözleşmeye kayıt ve şartlar koymak Verb
sözleşmeye kayıt ve şartlar koymak Verb
öncelik sırasında yüksek mertebeye koymak Verb
burnunu sokmak Verb
işlerine çekidüzen vermek Verb
işlerini hale yola koymak Verb
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
inancını birinin tanıklığına dayandırmak Verb
mali işlerini düzene sokmak Verb
pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
elini cebine atmak Verb
keseyi açmak Verb
elini (para için) cebine atmak Verb
işi ele almak Verb
kapana kısılmak.
tehlikeye atılmak Verb
kelleyi koltuğa almak Verb
evlilik ağına düşmek Verb
tuzağa düşmek Verb
burnunu sokmak Verb
istenilmediği yerde işe karışmak Verb
ilkin kendi işlerine bir çekidüzen vermek Verb
tükürdüğünü yalamak Verb
kendini ...'in yerine koymak Verb
hız vermek Verb
birini köşeye sıkıştırmak Verb
sinirlendirmek Verb
birine para havale etmek Verb
birini başa geçirmek Verb
birini yönetime getirmek Verb
birine yetki vermek Verb
birine sorumluluk vermek Verb
zıvanadan çıkarmak Verb
yatırmak Verb
içeri atmak Verb
birini (oyunda) cebinden çıkarmak Verb
birini vasiyetinde düşünmek Verb
birini yeniden hapse atmak Verb
birine bir olayı anlatmak Verb
birini yola sokmak Verb
bir şeyi temin etmek Verb
birini çamura bulamak Verb
bir şeyi başlatmak Verb
nizama sokmak Verb
tanzim etmek Verb
tensik etmek Verb
hale yola koymak Verb
bir şeyi düzene sokmak Verb
bir şeyi rehin etmek Verb
bir şeyi rehine vermek Verb
bir şeyi tamir ettirmek Verb
bir şeyi sıkı bir sınavdan geçirmek Verb
inanmak, itimat etmek, güvenmek.
önem/değer vermek.
We put a lot of stock in higher education.
bir şeyi etkinleştirmek, etkisini artırmak.
kararlı davranmak Verb
son vermek Verb
bir konuyu incelemek Verb
yanaklarını pembeleştirmek, sağlığına kavuşturmak.
The fresh air will soon put the roses in your cheeks.
bir otele inmek Verb
varillere koymak Verb
(a) birisine akıl öğretmek, ne söylemesi gerektiğini öğretmek, (b) uydurup birisinin ağzından konuşmak,
birisine söylemediği sözleri atfetmek.
birine güveni tam olmak Verb
birine inancı tam olmak Verb
birine inanmak Verb
birine güvenmek Verb
birine güvenmek Verb
birine inancı tam olmak Verb
birine inanmak Verb
birine güveni tam olmak Verb
birine güveni tam olmak Verb
birine inanmak Verb
birine inancı tam olmak Verb
birine güvenmek Verb
(başkasının işine) burnunu sokmak, (istenilmeden) işe karışmak, yersiz müdahalede bulunmak.
He always
puts his oar in my business.
işini düzene sokmak/yoluna koymak/düzeltmek.