saçına röfle yaptırmak
Verb
askerlik hizmetini yerine getirmek
Verb
vaktini okuyarak geçirmek
Verb
=
put in one's two cents
argo: tartışmada kendi fikrini/düşüncesini ortaya atmak.
(bir kazadan sonra sigorta şirketinden) talepte bulunmak
Verb
yeni bir sigorta takmak
Verb
performans sergilemek
Verb
performans göstermek
Verb
güvenilir bir yere koymak
Verb
şöyle bir görünmek, (kısa bir süre için) uğrayıvermek.
The author put in an appearance at the cocktail party on his way to dinner.
teklif mektubu vermek
Verb
mütemerrit duruma sokmak
Verb
(gemiyi) tehlikeye atmak
Verb
… için müracaat etmek, … istemek/talep etmek.
to put in for a transfer: başka yere naklini istemek.
put in for a post: bir yere adaylığını koymak.
iş için gazeteye ilan vermek
Verb
bir mevkie başvurmak
Verb
seçime adaylığını koymak
Verb
sınava girmek için başvurmak
Verb
hatırlatmak.
Put me in mind of tomorrow: Yarın bana hatırlat.
He puts me in mind of his father:
Babasını andırıyor/hatırlatıyor.
(başkalarına) duyurmak
Verb
parantez içine almak
Verb
parantez içine almak
Verb
son durumla ilgili bilgi vermek
Verb
sorulmadan fikrini söylemek
Verb
(para) yatırmak, yatırım yapmak.
to put money in real estate. to put one's savings into securities.
(Br) en aşağı not almak
Verb
kısaca ifade etmek gerekirse
yazılı olarak tespit etmek
Verb
kelleyi koltuğa almak, çok tehlikeli bir işe atılmak.
...'i ...'in başına getirmek
Verb
60 watt'lık ampul takmak
Verb
bir parayı tedavüle koymak
Verb
parayı tedavüle koymak
Verb
engel olmak, müdahale etmek.
(US) fiyatları engellemek
Verb
kulağını bükmek, ikaz etmek, azarlamak, paylamak. flea (3).
dostça uyarmak, ihtar etmek,
mec. kulağını bükmek.
I put a flea in his ear about the next meeting.
birini palangaya vurmak
Verb
bir odaya çekidüzen vermek
Verb
bir kimsenin çanına ot tıkamak, işini kösteklemek.
bütün sermayesini bir işe yatırmak, varını yoğunu tehlikeye atmak.
yazılı olarak ifade etmek
Verb
bir şeye bel bağlamak
Verb
piyasaya sahte para sürmek
Verb
mobilyayı ardiyeye koymak
Verb
bir şeye el altından zarar vermek
Verb
bir sözleşmeye engeller koymak
Verb
bir sözleşmeye kayıt ve şartlar koymak
Verb
sözleşmeye kayıt ve şartlar koymak
Verb
öncelik sırasında yüksek mertebeye koymak
Verb
işlerine çekidüzen vermek
Verb
işlerini hale yola koymak
Verb
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
inancını birinin tanıklığına dayandırmak
Verb
mali işlerini düzene sokmak
Verb
pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
elini (para için) cebine atmak
Verb
kelleyi koltuğa almak
Verb
evlilik ağına düşmek
Verb
istenilmediği yerde işe karışmak
Verb
ilkin kendi işlerine bir çekidüzen vermek
Verb
kendini ...'in yerine koymak
Verb
birini köşeye sıkıştırmak
Verb
birine para havale etmek
Verb
birini başa geçirmek
Verb
birini yönetime getirmek
Verb
birine sorumluluk vermek
Verb
birini (oyunda) cebinden çıkarmak
Verb
birini vasiyetinde düşünmek
Verb
birini yeniden hapse atmak
Verb
birine bir olayı anlatmak
Verb
bir şeyi temin etmek
Verb
birini çamura bulamak
Verb
bir şeyi düzene sokmak
Verb
bir şeyi rehin etmek
Verb
bir şeyi rehine vermek
Verb
bir şeyi tamir ettirmek
Verb
bir şeyi sıkı bir sınavdan geçirmek
Verb
inanmak, itimat etmek, güvenmek.
önem/değer vermek.
We put a lot of stock in higher education.
bir şeyi etkinleştirmek, etkisini artırmak.
bir konuyu incelemek
Verb
yanaklarını pembeleştirmek, sağlığına kavuşturmak.
The fresh air will soon put the roses in your cheeks.
(a) birisine akıl öğretmek, ne söylemesi gerektiğini öğretmek, (b) uydurup birisinin ağzından konuşmak,
birisine söylemediği sözleri atfetmek.
birine güveni tam olmak
Verb
birine inancı tam olmak
Verb
birine inancı tam olmak
Verb
birine güveni tam olmak
Verb
birine güveni tam olmak
Verb
birine inancı tam olmak
Verb
(başkasının işine) burnunu sokmak, (istenilmeden) işe karışmak, yersiz müdahalede bulunmak.
He always puts his oar in my business.
işini düzene sokmak/yoluna koymak/düzeltmek.