ruffle

  1. Verb buruş(tur)mak, kırış(tır)mak, hafif dalgalan(dır)mak.
    The breeze ruffled the lake.
  2. Verb (tüylerini) kabartmak.
    The hen ruffled her feathers at the sight of the dog. (saçlarını) okşayarak
    karıştırmak.
    … hugging him, kissing him, ruffling his hair.
  3. Verb kızdırmak, rahatsız etmek, canını sıkmak, taciz etmek.
    Nothing ever ruffles him: Hiçbir şeyden
    kılı kıpırdamaz.
    Don't get so ruffled: Ne kızıyorsun, aldırma, boş ver.
  4. Verb (kitap sayfalarını) karıştırmak, hızla çevirmek.
    He ruffled the pages of the dictionary.
  5. Verb (iskambil kâğıtlarını) hızla karıştırmak.
  6. Verb (kumaşın kenarını) büzmek, kırma/büzgü yapmak.
  7. Verb (devamlı) davul/trampet çalmak.
  8. Noun buruşma, kırışma, hafif dalgala(lanma), buruşukluk, kırışıklık.
    ruffle on the surface of the water.
  9. Noun kırma, fırfır, farbala.
  10. Noun kızdırma, canını sıkma, rahatsız/taciz etme.
  11. Noun üzüntü, sıkıntı, meşakkat.
    Life without ruffle.
  12. Noun devamlı davul/trampet sesi.
    to beat a ruffle: davul/trampet çalmak.
  13. Noun gürültü, patırtı, velvele.
karyola etekliği, karyola yanında yere kadar sarkan kırmalı kenarlık. Noun
bir kitabın sayfalarını çabuk çabuk çevirmek Verb
bir kâğıdı buruşturmak Verb
fazla telaşsız