shoe

  1. Noun, Textile Industry ayakkabı
  2. Noun ayakkabı, kundura, pabuç.
  3. Noun nal.
    cast a shoe: (at) nalını düşürmek.
  4. Noun otomobilin dış lastiği.
  5. Noun fren pabucu.
  6. Noun (tekerlek altına konulan) takoz.
  7. Noun elektrikli lokomotife akım ileten kayıcı kontak.
  8. Noun kızak altında kaymayı sağlayan demir şerit.
  9. Verb ayakkabı/kundura/pabuç giydirmek.
  10. Verb nallamak, nal çakmak.
  11. Verb madenî levha ile korumak.
feci surette ölmek Verb
galoş Noun, Personal Care-Hygiene
galoş Noun, Personal Care-Hygiene
pabuç Noun, Transport
fren çarığı
nalını düşürmek Verb
çarık
gaiter ile ayni anlama gelir. yanları lâstik kumaşlı bağsız kundura.
jimnastik pabucu/ayakkabısı.
at nalı
terlik
oxford ile ayni anlama gelir. bağlı kundura.
bağları renkli beyaz erkek ayakkabısı
saddle oxford ile ayni anlama gelir. Noun
kabaralı ayakkabı.
takunya, nalın, tahta pabuç.
ayakkabı kutusu
ayakkabı düğmesi.
ayakkabılık
ayakkabı cilası
japon gülü Noun, Botany
çin gülü Noun, Botany
ayakkabı bağı
kunduralık kösele.
fren pabucu
ayakkabı cilası
kundura boyacısı
ayakkabı tamircisi
ayakkabıcı
ayakkabı tamirciliği
yamacı
ayakkabı dükkânı
çok az parası olmak Verb
ayakkabı bağı
en düşük kâr marjı ile yapılan ticaret
ayakkabıcılık
ayakkabı kalıbı
ayakkabı sanayii
bir aracılık yüklenimi sözleşmesine
katılımcı kuruluşlara ilk satış fiyatından yeni hisse senetleri alabilmelerini sağlamak üzere yazılan kayıt
jodhpur ile ayni anlama gelir. çizme, süvari çizmesi.
yaraya parmak basmak
kişinin dertli olduğu hassas noktayı bilmek Verb
kabahat kiminse onu suçlandırmak.
az bir sermaye yle işe başlamak Verb
işte dert burada.
Everyone knows best where his own shoe pinches: Herkes kendi derdini başkasından iyi bilir.
durum bunun tersine, iş anladığın gibi değil.
ayakkabıyı açma açış
asıl dert/zorluk, hassas nokta, insanın dertli olduğu husus.