slip

  1. Maritime Traffic çekek
  2. Verb kay(dır)mak, kayarak gitmek.
  3. Verb (eli/ayağı vb. kazara) kaymak.
    He slipped on the icy ground. The cup slipped from her hand.
  4. Verb (fırsat vb.) kaç(ır)mak.
  5. Verb
    slip away/by: geçip gitmek, uçuvermek.
    Money slips through his fingers.
  6. Verb geçivermek, dalmak, karışmak.
    to slip into a new way of life.
  7. Verb sıvışmak, sessizce uzaklaşmak.
    to slip out of a room.
  8. Verb yanılmak, hata/yanlış yapmak, hataya düşmek.
  9. Verb (uçak) yana kaymak.
  10. Verb beklenen düzeyin altına düşmek.
    His work slipped last year.
  11. Verb (sağlığı/zekâsı) gerilemek, kötüye doğru gitmek.
  12. Verb
    slip out: (istemeden) ağzından kaç(ır)mak.
    The words slipped out before he could stop himself.
  13. Verb (gizlice/sinsice) vermek/koymak/yerleştirmek /sıkıştırmak/sokuşturmak.
    to slip a letter to a person's hand.
  14. Verb (bol bir elbiseyi) geçirivermek.
    He slipped the shirt over his head.
  15. Verb (kilit vb.) sürmek, sürgülemek, sürerek açmak.
    He slipped the lock, and the door creaked open.
  16. Verb (tazı vb.) serbest bırakmak, tasmasını çözmek.
  17. Verb (bağından) kurtulmak, sıyrılmak, serbest kalmak.
    The cow slipped its halter and ran out of the barn.
  18. Verb (düğümü vb.) çözmek, açmak.
  19. Verb, Maritime Traffic demiri salıvermek.
  20. Verb görmemezlikten gelmek, dikkatinden kaçırmak, ihmal etmek.
  21. Verb (akıldan/bellekten) çıkmak.
    slip one's memory: unutmak, hatırlayamamak.
    His name slips my mind:
    Adını hatırlayamıyorum.
  22. Verb (kemik) çıkmak, kaymak.
    to slip a disk in the spine.
  23. Verb (deri) soyulmak.
  24. Verb (hayvan) erken /vakitsiz doğurmak.
  25. Noun kay(dır)ma, kayış.
  26. Noun (kazaen) ayak kayması, kayıp düşme.
  27. Noun yanılma, yanlış, hata.
  28. Noun sürç, sürçme, yanılgı, zühul. a slip in addition.
    a slip of the tongue: dil sürçmesi.
  29. Noun boşboğazlık, patavatsızlık.
  30. Noun (nicelik ve nitelikte) düşüklük.
  31. Noun kadın iç gömleği, kombinezon.
  32. Noun
    pillow slip ile ayni anlama gelir. yastık yüzü.
  33. Noun (gemi tamiri için) kızak.
  34. Noun, Maritime Traffic çark/pervane kayması.
  35. Noun iki iskele arasındaki dar yer.
  36. Noun (mekanik parçalar arasında istenmeyen boşluktan ilerigelen) kayma.
  37. Noun, Geology kayşa, heyelan.
  38. Noun
    glide ile ayni anlama gelir. akma, makaslama etkisi sonucunda maden kristalinin bir parçasının
    öbür parçaya göre plastik deformasyonu.
  39. Noun (kriket) kalenin arkasındaki yer.
  40. Noun köpek tasması.
  41. Noun filiz, sürgün, dikme, daldırılmak, için koparılan dal.
  42. Noun (kâğıt/arazi vb.) şerit.
  43. Noun ince ve uzun boylu çocuk.
    a mere slip of a girl: fidan gibi kız.
  44. Noun pusula, üzerine birşeyler yazılmış kâğıt parçası.
  45. Noun seramik yapımında kullanılan ince ve sulu kil.
lamel (mikroskopta numunenin altına sıkıştırıldığı küçük cam) Noun, Testing
eski alışkanlıklarına dönmek Verb
unutmak Verb
dilbilgisi yanlışı yapmak Verb
unutulmak Verb
aklından çıkmak Verb
(gemi) şamandıradan ayrılmak.
(bir şey) gözünden kaçmak.
sıvışmak, kaçıp kurtulmak, elinden kaçmak.
let slip through one's fingers: elinden kaçırmak.
tahakkuk fişi
ihbar
kayma açısı Noun
dilekçe fişi
banka zimmet dekontu
virman dekontu
(gemi) hâlâ tamirde olmak Verb
bahis fişi
(sigorta kanunu) geçici teminat
(çek defteri) kuponu
adres fişi: dairelerin iç haberleşme evrakına eklenen ve gideceği makam ve kimseleri gösteren fiş. Noun
kitap istek formu: istenen bir kitabın adını, yazarını, numarasını vb. yazmak için kütüphanelerde kullanılan basılı form. Noun
kasa fişi
çek dipkoçanı
komisyon belgesi
(US) (komisyoncu) kontrol belgesi
arasına sıkıştırılan not
kitabın vb armağan olduğuna dair
konfirmasyon makbuzu
kupon
dekont
teslim belgesi
bankalara tevdi edilen her türlü kâğıt
(US) tediye makbuzu
senet
yatırılan bir mevduatın yeri
bordro
para ve sair şeyleri gösteren bordro
zamanı ve miktarını gösteren belge
cetvel
harcama belgesi Noun
(US) etiket
etiket
bilinçsiz dil sürçmesi: yazarken/konuşurken bilinç altı nedenlerle (arzu, istek, özlem vb.) yapılan hata.
takip eden bir kimseden sıyrılmak/sıvışmak/yakasını kurtarmak, atlatmak, ekmek.
I tried to follow
her but she gave me the slip.
sıvışmak, yanından savuşup kaçmak,
argo toz olmak, tüymek.
insan hatası Noun
sigorta slipi (sigorta simsarı veya sigortalının sigortacıya , sigorta edilecek risk hakkında verdiği belge
sigorta slipi
bir fırsatı elden kaçırmak Verb
bir fırsatı kaçırmak Verb
ağzından kaçırmak.
to let the truth slip: hakikati ağzından kaçırmak.
lider sigortacı ile ikinci sigortacının inisiyallerini taşıyan ve diğer sigortacıları bağlayıcı kılan
belirli bir sigorta ile ilgili kâğıt
malzeme talep formu
kaymasını önleyen
kaymayan
açık slip (yapıldıkça beyan edilen sevkıyatları temin etmeye yeterli bir meblâğı kapsayan broker slip'i
asli slip (sigortacı ile sigorta konusu görüşülürken broker tarafından kullanılan plasman slip'i
paketin içindekileri gösteren belge Noun
sevk irsaliyesi Noun, Commerce
ödeme makbuzu
maaş makbuzu
ödeme makbuzu
bankaya hitaben düzenlenen ve üzerinde ödenecek senetlerin yazılı olduğu bordro
bankaya para yatırılırken yatırılan para miktarı ve yatıranın adı yazılı fiş
(Br) ödeme fişi
(Br) tediye makbuzu
ödeme fişi
izin kağıdı Noun, Education-Training
izin yazısı Noun, Education-Training
slip ile ayni anlama gelir. yastık yüzü.
pembe ihbar kâğıdı (bazı şirketlerde işten çıkarılacak olanlara verilen ihbar kâğıdı
(US) loto kâğıdı
fiyat değişikliğini bildiren not
yazı provası Noun
birini seçim listesine koymak Verb
depo giriş makbuzu
(banka) çekin tahsil edilmediğini gösteren belge
red pusulası, bir eserin basılıp yayınlanamayacağını yazarına bildiren matbu pusula.
A young writer
discouraged by so many rejection slips.
izin kâğıdı
havaleye eklenen açıklayıcı belge
maaş makbuzu
satış alındısı
kasa fişi
satış belgesi
satış fişi
çökme
yan sıçrayış
tonaj pusulası
transfer muamelesi fişi
maaş fişi
ücret bordrosu Noun
ücret fişi
gömlek
yazılı alındı fişi
yanlış yapmak, hata etmek.
hata etmek/işlemek, yanlış yapmak.
hata etmek/işlemek, yanlış yapmak.
süzülerek geçmek.
demir almak Verb
(a) sıvışmak, gizlice çıkıp gitmek, (b) (vakit) çabuk geçmek, (c) ölmek.
(zaman) akıp gitmek.
trenin durmadan geçtiği bir istasyonda bıraktığı vagon. Noun
trenin durmadan geçtiği bir istasyonda bıraktığı vagon. Noun
kayıp düşmek.
kayıp içine düşmek, girivermek.
araya bir sözcük sokmak Verb
arka kapıdan girivermek Verb
yazım yanlışı
kayma göstergesi: uçağın yana kaymasını gösteren alet.
veznedarın parafe ettiği dekont
süzülüp girmek Verb
açık vermeye doğru gitmek Verb
ilmek
oynak düğüm
kanunlaşmış bir metnin ilk kez yayımlanması
bir şey unutma
yazma hatası Noun
dil sürçmesi.
dil sürçmesi Noun, Psychology
(a) sıvışmak, (b) çıkarmak, (elbise) sıyırmak, üstünden çıkarıp atmak, (c) hissettirmeden/sıvışıp gitmek.
giyivermek, üstüne geçirmek.
(a) dışarı sıvışmak, sıyrılmak, (b) ağzından kaçmak.
The secret slipped out: Sır meydana çıkıverdi.
(a) savuşuvermek, (b) ağzından kaçmak.
kurtulmak Verb
birinin elinden kaçmak Verb
ağzından çıkmak Verb
r: uğrayıvermek, şöyle bir uğramak.
I'll just slip over to my friend's: Arkadaşıma şöyle bir uğrayacağım.
bazı maddeleri atlamak Verb
(alternatör vb.) halka, fırçaların sürtünerek akımı dışarı ilettikleri madenî bilezik. Noun
birinin gözünden kaçmak Verb
vezne makbuzu
bakkal kâğıdı
aldatmak Verb
birisini aldatmak, tongaya bastırmak.
dönen pervanenin arkasındaki hava akışı. Noun
hızla giden otomobilin arkasındaki alçak basınç bölgesi. Noun
belge muhasebesi sistemi
gomeneyi salıvermek.
vitesi boşa almak Verb
arada kaynamak Verb, Idioms
atlanmak Verb, Idioms
dikkate alınmamak Verb, Idioms
gerekli ilgiyi görmemek Verb, Idioms
gözden kaçmak Verb, Idioms
gürültüye gitmek Verb, Idioms
ihmal edilmek Verb, Idioms
unutulmak Verb, Idioms
(a) hata/yanlış yapmak, yanılmak, yanılgıya düşmek.
The office slipped up and the letter was never
sent. (b) kayıp düşerek ayakları havaya kalkmak, (c) sürçmek.
fırsatı kaçırmak.
Br protesto belgesi
tüymek (argo) Verb

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Paçasız iç donu, külot