stranger

  1. Noun yabancı, ecnebi, dışarıdan gelen kimse.
    a stranger in town: şehirde bir ecnebi.
    Our town shows
    hospitality to strangers: Kentimiz yabancılara karşı misafirperverdir.
    to become stranger to someone/something: yabancılaşmak, birine/bir kimseye yabancı kalmak.
    to make a stranger of someone: birine yabancı muamelesi yapmak.
  2. Noun tanınmayan/tanınmamış kimse.
    He is a perfect stranger to me: Onu hiç tanımıyorum.
  3. Noun alışmamış, alışık olmayan.
    He is no stranger to the powerty: Fakirliğe alışmıştır, fakirlik nedir
    bilir.
    He is a stranger to fear: Korku nedir bilmez.
  4. Noun bir işin yabancısı/acemisi.
  5. Noun, Law hakkı olmadan işe karışan kimse.
bir yabancıya gösterilen ihtimam
bir yabancıya gösterilen ihtimam
yedi kat el
yeni doğmuş bebek
esrarengiz yabancı Noun
gizemli yabancı Noun
tam yabancı
bir otel odasını bir yabancıyla paylaşmak Verb
! Yüzünü gören cennetlik/seni gören hacı olur.
kan akrabası olmayan
bigâne
bu yörelere yabancı olmak Verb
bir şehrin yabancısı olmak Verb
kent yaşamına yabancı olmak Verb
işe yabancı olmak Verb
ağzından çıkarmak Verb
birine tamamıyla yabancı olmak Verb
beyan etmek Verb
bir yabancıyı gözüyle tartmak Verb
buranın yabancı sıyım
Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde Noun, Cinema