height

English-Turkish Translation

  1. Noun yükselti, yükseklik, irtifa, rakım.
    At a height of 900 meters: 900 metre yükseklikte.
  2. Noun boy, kamet, endam, boy uzunluğu.
    My height is 1.70 meters.
    He drew himself up to his full height: Doğruldu.
  3. Noun yükselme, yükseliş.
    The height of the mountains.
  4. Noun
    heights: (a) dağ, tepe.
    They stood on the heights overlooking the walley. (b) tepe, doruk,
    zirve, en yüksek nokta.
    to reach the heights of one's profession: mesleğinin en önemli/verimli noktasına erişmek.
  5. Noun evç, en yüce yer, evci bâlâ, son derece, bir şeyin en üstünü/yücesi.
    The height of pleasure/of quality.

    in the height of the battle: muharebenin en kızgın/civcivli zamanında.
    the height of folly: deliliğin son mertebesi.
  6. Noun yüksek (içtimaî) mevki.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

at the height of one's career
mesleğinin doruğunda
be at the height of one's glory
şöhretinin zirvesinde olmak Verb
be at the height of one's power
gücünün doruğunda olmak Verb
draw oneself up to one's full height
önemli bir tavır takınmak Verb
barometric height
barometre yüksekliği
building height
bina yüksekliği
column a height
sütun yüksekliği
column height
sütun yüksekliği
commanding height
erişilebilecek yükseklik
flying height
manevra yapmaya elverişli yükseklik
grow in height
boy atmak Verb
in height
boyca
lose height
(uçak) irtifa kaybetmek Verb
mean height
orta yükseklik
of the same height
bir boyda
operational height
(uçak) çalışma yüksekliği
standards of height
yükseklik standartları Noun
x height
(matbaada) küçük harflerin boyu(nu ölçmek için kullanılan küçük x harfinin yüksekliği). Noun
height above sea level
rakım
height difference
boy farkı Noun
height of ambition
tutkunun en yüksek noktası Noun
height of fashion
en yeni moda
height of land
divide ile ayni anlama gelir. su bölümü çizgisi.
height of land
doruk çizgisi, su bölümü çizgisi. Noun
height sickness
yükseklik hastalığı
gage the height of a mountain
bir dağın yüksekliğini hesaplamak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database