standing

  1. mevki, ün, şöhret, itibar.
    men of high standing: ünlü/yüksek mevki sahibi kişiler.
    a firm of
    recognized standing: tanınmış bir firma.
  2. derece, mertebe, kıdem, rütbe, aşama.
    an officer of two years' standing: iki yıl görev yapmış subay.
  3. süreklilik, devam(lılık), eskilik.
    of long standing: eski.
    a friend of long standing: eski bir arkadaş.
  4. (ayakta) durma, dikilme.
  5. durak, duracak yer.
  6. ayaklı, ayakta duran.
    a standing lamp: ayaklı lamba.
  7. ayakta yapılan.
    a standing jump.
  8. durgun, sakin, durulmuş.
    standing water.
  9. sürekli, devamlı, kesiksiz, inkıtasız, daimî, baki.
  10. işlemez halde, muattal.
    a standing engine.
  11. sabit.
(a) öğrencinin bir üniversitede aldığı derslere başka bir üniversitenin tanıdığı kredi, (b) böyle bir
kredi verilen öğrencinin üstün akademik durumu.
(a) tam hızla, son hızla.
The ship ran aground all standing: Gemi son hızla karaya oturdu. (b)
tam giyinmiş, tam teçhizatla, tam donatılmış.
The crew turned in all standing.
itibarı yerinde olmak Verb
aynı düzeyde olmak Verb
itibarı yüksek olmak Verb
iyi bir aileden olmak Verb
itibarlı bir aileye ait olmak Verb
iş durumu
faaliyet belgesi Noun, Management
iyi hal kağıdı
eski bir tanıdık
kredi itibarı
eski müşteri
eski borçlar
eski borçlar Noun
davayı husumetten reddetmek Verb, Law
mali durum Noun, Accounting
ihtiyaç durumu Noun
mali itibar
resmi kimlik kazanmak Verb
yüksek itibar
mali durumu iyi
taş taş üstünde bırakmamak Verb
birini arkada bırakmak Verb
birini geçmek Verb
birinden daha iyi olmak Verb
birini geride bırakmak Verb
dava ehliyeti Noun, Law
hukuki durum
askıdaki yük
aynı sosyal düzeyde
aynı düzeyde
itibarı yerinde
itibar sahibi
saygın olarak bilinen
eskiden beri ün salmış
değersiz gazete
ileri gelen şahıs
mahsulü hasat etmeden satmak Verb
mahsulü alivre satmak Verb
mahsullüü alivre satmak Verb
sosyal mevki
ödeme kabiliyeti
itibarı ne durum dadır ?
muvazzaf/daimî ordu.
ihtiram duruşu
esas duruş Noun, Military
rahat duruş
daimi seyirci
Sürekli Kurullar Noun, Organizations
daimi organ
sırdaşlık
sabit giderler Noun
daimî encümen.
ekonomik ve ticarî işbirliği daimi komitesi
yaşayan tv
yaşayan şirket
sabit sözleşme
sabit maliyet
bankasının başka bir şubesinde ya da başka bir bankanın belirli bir şubesinde çeklerini tahsil edebilmek
için bankası ile yaptığı düzenleme
bir müşterinin
cari kredi
alivre mahsullü
alivre mahsul
eski âdet
devamlı müşteri
daimi müşteri
yüksek kürsü
sık sık tekrarlanan reklam öğesi
temcit pilavı
hareket etmeden duran lokomotif
işlemeden duran motor
sabit masraflar Noun
değişmeyen giderler Noun
sabit giderler Noun
alivre mahsul
Birleşmiş Milletler Örgütü daimi grubu
Birleşmiş Milletler daimi grubu
kaldırılmamış ekin
hâkimin emrine uymama
durduğu yerden atlama
bir davayı üstüne almış bulunan avukat
martingale ile ayni anlama gelir. kelepser, martingal kayışı: şahlanmasına engel olmak için beygirin
dizgin ve geminden kolanına bağlanan kayış.
martingale (1).
anaparanın vadenin sonunda ve faizlerin belirlenmiş aralıklarla ödendiği kredi
bir firmanın mali itibarı
aynı kalan teklif
değişmeden kalan teklif
kalkık
muteber emir.
standing orders: içtüzük, dahilî nizamname.
(a) yürürlükte bulunan emir/talimat/yönerge, (b)
standing orders: iç tüzük, dahilî nizamname.
bir gazete için sabit abonman
resmi kurallar Noun
(parlamento , Br) içtüzük
içtüzük kurulu
temeyyüz .
ayakta alkış
ayakta duran yolcular Noun
ayakta durma yeri
yürürlükteki poliçe
kati fiyat
sabit fiyat
durma eylemi Noun, Politics-Intl. Relations
ana arma, geminin asıl ana halatları.
ayakta duracak yer (tiyatro, stadyum vb.).
sadece ayakta duracak yer var
içtüzük
sabit kural
içtüzük
talimatname
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü Proper Name, Politics-Intl. Relations
ayakta duracak yer
durağan başlangıç Noun, Sports
ağaç gövdesinden elde edilen kereste
davaya taraf olma ehliyeti Noun, Law
kıyam
akmayan su
su birikintisi
durağan dalga.
sipsivri kalmak Verb
kıyıya doğru gitmek Verb
yol haricine (garaja) park etmek Verb
bir gazetedeki önceden basılmış ek reklam sayfası Noun
işin genel durumu
bir malı muntazaman sipariş etmek Verb
bir firmanın yüksek itibarı
uzun zamandır mevcut hesap
eski borç
içtüzüğün yürürlükten kaldırılması