aspect

Noun veçhe
Noun yön
Noun boyut
Noun cihet
Noun manzara.
the physical aspect of the country: memleketin fizikî manzarası.
Noun görünüş.
the superficial aspect of the situation: durumun sathî görünüşü.
Noun cephe, taraf, yan.
both aspects of a decision: bir kararın iki cephesi.
You have only considered
one aspect of the difficulty: Siz güçlüğün yalnız bir tarafını gözönüne aldınız.
Noun safha, cihet, yön.
That is the aspect of the problem that interests me most: Sorunun bu yönü beni en çok ilgilendiriyor.
Noun yüz, çehre, yüz ifadesi.
He wore an aspect of the gloom: Yüzünde üzgün bir ifade vardı.
to
see something in its true aspect: bir şeyi gerçek çehresi ile görmek.
Noun hal, eda, hava, mânâ, anlam, mahiyet, içyüzü.
The whole aspect of the situation is changing: Durumun/işin
içyüzü/mahiyeti tamamen değişiyor.
Noun ön cephe, yüz.
The house has a southern aspect: Evin ön cephesi güneye bakıyor.
Noun, Grammar görünüş: eylemin anlattığı edim, iş, olay, oluş vb.'ni konuşucunun nasıl gördüğünü belirten dilbilgisi
ulamı.
aspectual: görünüşsel.
Noun, Astrology gezegenlerin bağıl konumları.
Noun bakış, nazar.