stumble

  1. tökezleme(k), sürç(tür)me(k), düşecek gibi olma(k), köstekle(n)me(k).
    He stumbled and fell.
  2. sendeleme(k), sendeleyerek yürüme(k).
    He stumbled about drunkenly.
  3. dili sürçme(k), kekeleme(k).
    to stumble through a speech.
  4. yanılmak, yanlışlık yapmak, hataya düşmek, günaha girmek.
  5. yanlışlık, hata, yanılgı, dil sürçmesi.
  6. -
    stumble along: tereddütle ilerlemek, sendeleyerek yürümek.

  7. stumble on/upon/across
    etc.: rastgelmek, rastlamak, tesadüf etmek, tesadüfen varmak/bulmak.

    They stumbled on a little village.
dili dolaşmak Verb
sürçtürmek Verb
rastlamak Verb
her şeyi sakıncalı bulmak Verb
tökezleyerek girmek Verb
sallanarak girmek Verb
sendeleyerek girmek Verb
rastlantı eseri birşeye bulaşmak Verb
birşeye rastlamak Verb
şans eseri bulmak Verb
ayağı takılmak Verb
dili sürçmek Verb
teklemek Verb
ayağı takılmak Verb
kekelemek Verb
ayağı bir şeye takılmak Verb