take

  1. Verb almak.
    to take a book from the table. to take revenge. to take a bath. to take punishment. to take a vacation.
  2. Verb kapmak, gaspetmek, ele geçirmek, zaptetmek.
    to take a disease.
  3. Verb tutmak, yakalamak, yapışmak, sarılmak.
    take one by the throat: birisinin gırtlağına sarılmak.
  4. Verb seçmek, beğenmek.
  5. Verb kabul etmek, almak.
    to take a bribe. to take advice.
    to take a wife: evlenmek.
    take
    things as they come: durumu olduğu gibi kabul etmek.
  6. Verb karşılamak.
    She took the news hard.
  7. Verb kazanmak.
  8. Verb abone olmak.
  9. Verb kıymak, kasdetmek.
    He took his own life: Kendi canına kıydı.
  10. Verb çıkarmak.
    If you take 3 from 8, that leaves 5.
  11. Verb götürmek, uğramak.
    Will this bus take me downtown? to take someone out for dinner.
    What took
    him there? Ne diye oraya gitti?
  12. Verb binmek, ile gitmek.
    I take the bus to work.
  13. Verb istemek, gerekmek, icap etmek.
    It takes courage to do that: Bunu yapmaya cesaret ister.
  14. Verb işgal etmek, almak, doldurmak, sürmek.
    His hobby takes most of his spare time. This trip takes five
    hours.
    It won't take long: Uzun sürmez.
  15. Verb harcamak, tüketmek, sarfetmek.
    This car takes a great deal of oil.
  16. Verb faydalanmak, yararlanmak.
  17. Verb yapmak, icra etmek.
    to take a walk.
  18. Verb gitmek, takip etmek.
    take the next road to the left. to take the path of least resistance.
  19. Verb çekmek, çevirmek.
    to take home movies.
  20. Verb yazmak, kaydetmek, not etmek.
    to take a letter in shorthand.
  21. Verb öğrenmek, ders almak, tahsil etmek.
    to take French.
  22. Verb farz/telâkki etmek, saymak.
    take a matter seriously: bir işi ciddiye almak/ciddî telâkki etmek.

    I take it that: zannedersem, sanırım ki.
  23. Verb (göreve/makama vb.) geçmek.
    to take the throne: tahta geçmek.
  24. Verb yüklenmek, üzerine almak, deruhde etmek.
    to take responsibility.
  25. Verb (taraf) tutmak.
    He toook the side of the speaker.
  26. Verb muayene etmek, bakmak.
    to take someone's pulse.
  27. Verb duymak, hissetmek.
    to take pride of one's appearance.
  28. Verb anlamak, kavramak.
  29. Verb (bir anlama) çekmek, telâkki etmek.
    You must not take his remark as an insult.
  30. Verb aldatmak, kandırmak, tuzağa düşürmek.
  31. Verb satın almak, mülk edinmek, kiralamak.
  32. Verb (bitki/aşı) tutmak, kök salmak.
    The vaccination did not take: Aşı tutmadı.
    take root: köklenmek,
    kök salmak, tutmak, gelişmek.
  33. Verb (hasta) olmak.
    He took sick and had to go home.
    be taken ill: hastalanmak.
  34. Verb (dişli vb.) geçmek, kenetlenmek.
  35. Verb cinsî münasebette bulunmak.
  36. Noun alma, alış, tutuş.
  37. Noun alınan şey.
  38. Noun bir seferlik av miktarı.
  39. Noun kâr, kazanç, anafor, avanta, vurgun.
  40. Noun basılacak makale/hikâye vb.'nin mürettibe verilen kısmı.
  41. Noun, Cinema çevirim, çekim.
  42. Noun müzik kaydı.
  43. Noun, Medicine tutmuş aşı.
  44. Noun girişim, teşebbüs.
ahı tutmak Verb
birine değer biçmek, birinin karakter ve yeteneklerini değerlendirmek/sınamak.
I've got his measure: Onu sınadım.
gözlerini ayırmamak Verb
ağıza götürmek Verb
gitmek, yola çıkmak, yol almak.
yemin ettirmek, yeminli ifadesini almak.
A notary public is authorized to take oaths.
birini örnek almak Verb
birini taklit etmek Verb
gelirinden bir meblağ çıkarmak Verb
birinin bütün zamanını almak Verb
sözüne inanmak.
halkın gözünde itibarını düşürmek Verb
(hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın)
nefesini kesmek.
The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
parasını dikkatle sarfetmek Verb
parasını dikkatle sarf etmek Verb
başınin çaresine bakmak Verb
kendi kullanmak Verb
işverenin gözüne girmek için elinden geleni yapmak Verb
gelir inin büyük bir kısmını yemek Verb
gelirinin büyük kısmını yemek Verb
kucaklamak Verb
hizmetinde olmak Verb
hizmetine almak Verb
(a) aklına/kafasına koymak, tasarlamak, niyetlenmek, (b) aklına esmek, düşüncesiz iş yapmak, (c) kavramak,
anlamak, kafasına sokmak.
(yapacağım diye) tutturmak, kafasına/aklına koymak, meram etmek, azmetmek.
aklına koymak Verb
(bir şey yapmak) aklına esmek.
öfkesini karısından çıkarmak Verb
arkadaşlarına veda etmek Verb
aklını kaçırmak, delirmek, çıldırmak.
görünüşe bakmamak Verb
soyunmak Verb
sözüne inanmak.
I took you at your word: sözün(üz)e inandım.
yolunu bulmak Verb
tansiyon bakmak Verb
(hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın)
nefesini kesmek.
The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
şansını denemek Verb
şansıni denemek Verb
seçiminıyapmak Verb
seçimi yapmak Verb
cesaret/kuvvet bulmak, canını dişine takmak, bütün cesaretini toplamak, (zor/tehlikeli bir işe) cesaretle atılmak.
birini kendine örnek almak.
üniversiteden mezun olmak Verb
yola çıkmak Verb
izin isteyip gitmek Verb
terhis olmak Verb
kaygılanmamak Verb
yan gelip yatmak Verb
rahat hareket etmek Verb
hoşlanmak, hoşuna gitmek.
müsaade istemek Verb
son sömestre sınavlarına girmek Verb
saygı ile eğilmek, övmek, methetmek, (birinin) üstünlüğünü itiraf etmek, takdir ve hayranlığını ifade
etmek.
I take off my hat to his courage. I take my hat off to him for his new discovery.
birinin üstünlüğünü itiraf etmek Verb
izne çıkmak Verb
izne çıkmak Verb
ayrılmak Verb
gitmek Verb
son kez sahneye çıkmak Verb
izin isteyerek gitmek Verb
izin zni isteyerek gitmek Verb
müsaade istemek Verb
üç günlük izin zni alarak gitmek Verb
ayrılmak Verb
gitmek Verb
birinden izin alarak gitmek Verb
üç günlük izin zni alarak gitmek Verb
daima ölümle karşı karşıya olmak, ölüm tehlikesine maruz bulunmak, kelleyi koltuğa almak.
kellesini koltuğuna almak.
hayatını tehlikeye atmak Verb
master diplomasını almak Verb
dışarda yemek yemek Verb
ettiğini bulmak, yaptığı kötülüğün cezasını/ecrini/acısını çekmek, kazdığı kuyuya düşmek,
argo hapı yutmak.
düşüncelerini (hoş olmayan bir şeyden) uzaklaştırmak, aklından çıkartmak, unutmak.
kendi bildiği yolda gitmek Verb
hakkını almak Verb
başkalarının öğütlerine kulak asmamak Verb
kuyrukta sıraya girmek Verb
şebekeden akımı kesmek Verb
ilacını almak Verb
okurlarını sürüklemek Verb
kafa dinlendirmeye gitmek Verb
ikametgâh olarak seçmek Verb
yerine oturmak Verb
bir sorun hakkında mütalaasını yürütmek Verb
bir sorun karşısında tutum benimsemek Verb
bir mektuba dayanmak Verb
sağlam emsallere dayanarak konuşmak Verb
bir işi özenerek/itina ile yapmak.
bir işi itinayla yapmak Verb
'ye doğru gitmek Verb
hemşerilik hakkını elinden almak Verb
bilgisiyle övünmek Verb
yaptığı işle iftihar etmek Verb
aklı kılavuz edinmek Verb
aklı rehber ittihaz etmek Verb
yanlışlıkla başkasının şemsiyesini almak Verb
birine açılmak Verb
birine sırlarını açmak Verb
birini çalıştırmak üzere yanına almak Verb
birini koruma sına almak Verb
birini himayeye almak Verb
kol kanat germek Verb
birinin koluna girmek.
(birini) öldürmek, canına kıymak.
take (one's) own life: intihar etmek, kendi canına kıymak.
dertlerini unutturmak.
(birisinin) tarafını tutmak, (birisini) desteklemek/korumak/savunmak/müdafaa etmek.
nabız tutmak Verb
birisinin söylediklerine inanmak.
take my word for it! sözüme inan!
kolayca başarmak/yapıvermek.
bir konu hakkında milletvekiline başvurmak Verb
kendisini her şeyden mahrum etmek Verb
gemi azıya almak, isyan etmek, başkaldırmak, kafa tutmak.
idareyi eline almak Verb
(birinin) ekmeğini elinden almak, geçimine/nasibine engel olmak.
hakkını kendi eliyle almak, bizzat ihkakı hak etmek, öç almak.
kanunu kendi eline almak Verb
adaleti kendi eline almak Verb
bozum etmek, küçük düşürmek, yelkenlerini suya indirtmek, gururunu kırmak.
öfkesini yatıştırmak, yelkenleri suya indirmek.
sözü (birisinin) ağzından kapmak, konuşmasına fırsat vermemek.
(karşısındakinin) ağzından sözü kapmak; leb demeden leblebiyi anlamak.
You have taken the words out
of my mouth: Ben de tam bunu söyleyecektim.
özellikle hastalıktan iyileşmek için yatağa yatmaya gitmek Verb
bağrına basmak Verb
birini coşkuyla karşılamak Verb
tüymek, tabanları yağlamak, kaçmak, sıvışmak.
tabanları yağlamak, kaçmak, tüymek.
tabanları yağlamak Verb
kaçmak, tüymek.
birinin mesleğine ket vurmak gelirinin büyük bir kısmını almak Verb
kuvvetine fazla güvenmek Verb
kendini zorlamak Verb
himayesine almak Verb
çıraklığa girmek Verb
acı ve eziyete sabırla katlanmak Verb
ikametgâh edinmek Verb
göreve başlamak Verb
göreve başlamak Verb
çıraklık eğitimine başlamış olmak Verb
görevine başlamak Verb
(bir yerde) oturmaya başlamak Verb
… : gidip … in yanına yerleşmek.
mevki tutmak Verb
komşularının kavgasına karışmak Verb
paket servisi Noun
paketlenmiş sıcak yemek Noun
paket servisi yapan restoran Noun
anafikir, temel mesaj, akılda kalacak şey, meram Noun
merdivenleri kullanmak Verb
merdivenden çıkmak Verb
kirişi kırmak (argo) Verb