those?

English Turkish Phrases

those
şunlar, onlar. Tekili:
that.
all present (all those present)
bütün hazır bulunanlar
All things come to those who wait.
Sabreden derviş, muradına ermiş. Sentence
especially those dealing with prices
zabıta
God helps those who help themselves
Allah çalışana yardım eder.
list of those present
mevcutlar listesi
names of those present
mevcut kişilerin isimleri Noun
names of those present
mevcut kişilerin adları Noun
pass off goods as those of another make
(US) başka bir marka mal gibi yutturmak Verb
pass off one's goods as those of another make
(US) kendi mallarını başka markalı mal diye yutturmak Verb
Regulation on the Prevention, Extinguishing and Rescue Measures Against Fires that Start on Land, Fires that Start in the Sea, in a Port or on the Coast and may Reach the Land, and Spread, or Those that Start on the Land and May Reach the Coast, a Port or the Sea
Karada Çıkabilecek Yangınlarla, Deniz, Liman veya Kıyıda Çıkıp Karaya Ulaşabilecek ve Yayılabilecek veya
Karada Çıkıp Kıyı, Liman ve Denize Ulaşabilecek Yangınlara Karşı Alınabilecek Önleme, Söndürme ve Kurtarma Tedbirleri Hakkında Yönetmelik
Proper Name, Law
render help to those in need
muhtaç durumda olanlara yardım etmek Verb
There were giants in those days
Atalarımız bizden çok üstün kimselerdi.
those in the audience
hazirun
those present
mevcut
those present
mevcut bulunanlar
those present
hazirun
those present
(US) hazır bulunanlar
those present
hazır bulunanlar Noun
those sentenced
hüküm giyenler Noun, Law
what I'm saying has nothing to do with those present
söz üm meclisten dışarı
with all due deference to those present
sözüm meclisten dışarı
English-Turkish phrases from Zargan's own database