Tuvaletim geldi.
Sentence, Idioms
Çişim geldi.
Sentence, Idioms
Tuvalete gitmem lazım.
Sentence, Idioms
Tuvaletim var.
Sentence, Idioms
Çişim var.
Sentence, Idioms
(US) kudurmuş gibi etrafa saldırmak
Verb
…'e devam etmek, sürdürmek, uygulamaya geçmek.
to go ahead with a plan.
cinsel münasebette bulunmak.
fazlasıyla düşkün olmak, aşırı ilgi göstermek, … için deli olmak.
She goes ape over Jo: O (kız)
Jo'ya aşırı ilgi gösteriyor (Jo için deli oluyor).
dümeni kırmak (argo)
Verb
işi ağırdan almak, kendini sıkmadan çalışmak.
kendini fazla yormamak, fazla çalışmamak.
(birisini) fazla sıkmamak/tazyik etmemek.
fazla harcamamak, idareli kullanmak, israf etmemek.
çıkıp hava almak, hava almak için gezinmek.
akın/baskın yapmak.
The officer sent a few of his men on a foray, they brought back several prisoners for questioning.
(satış temsilcisinin) iş yolculuğuna çıkması
hakeme başvurmak.
Board of arbitration: Hakem kurulu.
arbitration bond: hakem teminatı,
her iki tarafın hakem kararını tanıyacaklarına dair verdikleri teminat.
arbitration of exchange: kur farkından yararlanmak için aynı dövizi birkaç borsada aynı anda alıp satma.
yardımına koşmak, savunmak, korumak.
to go to bat for a friend: bir arkadaşın yardımına koşmak.
iş yolculuğuna çıkmak
Verb
borca girmek istememek
Verb
hapishaneye gönderilme hükmü giymek
Verb
Bir yolunu bulup oraya git.
ayrıntılara girmekten çekinmek
Verb
eve gitmek üzere izin almak
Verb
oldukça fazla sık dışarı çıkmak
Verb
dışarı çıkma müsaadesi
Noun
hâsılat yerel hayır derneklerine gidecektir
plana göre hareket etmek
Verb
plana göre hareket etmek
Verb
bir konuya geri dönmek
Verb
Ingiltere'ye izinle dönmek
Verb
eski anılarını tazelemek
Verb
eski alışkanlıklarına dönmek
Verb
keşide edene rücu etmek
Verb
son derse geri dönmek
Verb
avam halkın oyunu araştırmak
Verb
(Br) sayfiyeye gitmek
Verb
gittikçe kötüye gitmek
Verb
gittikçe kötüye gitmek
Verb
programa göre cereyan etmek
Verb
yüksek eğitime devam etmek
Verb
düşman tarafına geçmek
Verb
(a) gitmek, ziyaret etmek, hazır bulunmak, katılmak, iştirak etmek.
Are you going to go to the party? (b) (öğrenci olarak) devam etmek, gitmek.
He goes to İstanbul University. (c) (zahmete, sıkıntıya, masraf vb.) girmek, katlanmak.
go to a lot of/great trouble: büyük zahmetlere/sıkıntılara katlanmak.
go to great/considerable expense: büyük masraflara girmek/katlanmak. (d) (bir işe) girişmek, başlamak.
go to sleep: uyumak.
go to war: harbe girişmek.
ölmek, rahmete kavuşmak, vefat etmek, ahirete göçmek.
gone to glory: ölmüş, müteveffa, rahmete kavuşmuş.
hakem kuruluna başvurmak
Verb
karşı gelmek, aleyhinde çalışmak, muhalefet etmek.
(a) yatmak, (b)
bas. baskıya gitmek, (c) cinsî münasebette bulunmak, beraber yatmak.
hayır işlerine gitmek
Verb
üniversite öğrencisi olmak
Verb
kanuni yollara başvurmak
Verb
(a) (tilki vb.) inine girmek, (b) saklanmak, kayıplara karışmak, sırra kadem basmak.
(a) otlamak, otlamaya gitmek, (b) istirahate çekilmek.
büyük masraflar yapmak
Verb
büyük masraflar yapmak
Verb
bir şey yapmak için büyük masrafa girişmek
Verb
(tilki, cani vb.) saklanmak, gizlenmek.
hakkın rahmetine kavuşmak
Verb
cehenneme gitmek, mahvolmak.
Go to hell! Cehennem ol! Allah kahretsin/canını alsın!
cehennem ol, çek arabanı, defol, canın cehenneme, cehenneme kadar yolun var.
Shut up telling me what to do, (you can) go to hell!: Başımda dırdır edip durma, defol buradan!
derhal/azimle başlamak, girişmek, mübaşeret etmek.
hukuka başvurmak
Verb, Law
aleyhinde dava açmak
Verb
birisinin aleyhine dava açmak.
Hakkın rahmetine kavuşmak
Verb
başını döndürmek, kafasını tutmak.
(a) (içki vb.) başına vurmak, başını döndürmek, şaşırtmak, sarhoş etmek.
The brandy went to his head. (b) kibirlenmek, burnu büyümek, kibirli/azametli/mağrur yapmak.
The applause of the crowd went to his head.
ölmek, rahmeti rahmana kavuşmak.
(a) parçalanmak, (b) manen/maddeten düşmek, (c) sıhhati bozulmak, ayılıp bayılmak.
(a) parçalanmak, dağılmak.
Another ship had gone to pieces on the rocks. (b) itidalini kaybetmek,
kendini tutamamak, hislerine/iradesine hâkim olamamak, sinirleri bozulmak, (c) manen çökmek, çöküntüye uğramak.
When his business failed, he went completely to pieces.
turist gibi gezip dolaşmak
Verb
harap olmak, bozulmak, yıkılmak, mahvolmak, iflâs etmek.
(kitap, gazete vb.) basılmak, baskıya verilmek.
basılmak, baskıya/matbaaya verilmek.
hapishaneyi boylamak
Verb
hırsızlıktan içeri girmek
Verb
protestoya başvurmak
Verb
birinin yardımına koşmak
Verb
birinin cenazesine gitmek
Verb
(a) denizci olmak, (b) denize çıkmak.
(a) denizci olmak, (b) deniz yolculuğuna çıkmak.
(a) uyumak, uykuya dalmak, (b) (kol, bacak vb.) karıncalanmak, uyuşmak.
My foot has gone to sleep: Ayağım uyuştu.
stool ile ayni anlama gelir. dışkı defetmek, defi hacet etmek, büyük abdest yapmak.
...'in yardımına koşmak
Verb
kötü yola sapmak, baştan çıkmak, ahlâkı bozulmak.
He's gone bad since he got rich: Zenginleşince ahlâkı bozuldu.
seçime gitmek: başbakan ve kabineye güvensizlik oyu veren parlamentoyu feshederek seçim kararı almak.
kendi seçim bölgesinin oyuna başvurmak.
mahvolmak, bozulmak, kötü yola/sefalete düşmek.
berbat olmak, düşmek, alçalmak, mahvolmak.
ne oldum delisi olmak
Verb
kamuoyuna başvurmak, (siyasî) referandum yapmak.
(Br) sinemaya gitmek
Verb
emeklilik çekini almak için postaneye gitmek
Verb
yaz tatilini deniz kıyısında geçirmeye gitmek
Verb
altta kalmak, iflâs etmek.
(a) yenilmek, bozguna uğramak, ezilmek, altta kalmak, teslim olmak, (b) iflâs etmek.
(a) şehre inmek, (b) büyük bir enerji ile hareket etmek.
(a) şehre inmek, (b)
argo harıl harıl çalışmak, plânlı ve verimli çalışmak, (c) çok başarılı olmak.
kendini tamamen bir şeye hasretmek
Verb
bir şey üzerinde ayrıntılı haber vermek
Verb
bir şeyi kayıtsız şartsız yapmak
Verb
savaş açmak, harp ilân etmek.
USA decided to go to war against Japan.
... ile savaşa girmek
Verb
ziyan/heder olmak, boşa gitmek, çöpe atılmak.
işe otel odasından gidip gelmek
Verb
(a) deme! deme be! sahi mi? inanmam! (b) haydi!
Oxford Üniversitesi'ne gitmek
Verb
hatiplik kürsüsüne çıkmak
Verb
(Br) üniversiteye girmek
Verb
(Br) Londra'ya gitmek
Verb
zıt gitmek, aykırı düşmek, uymamak.
Sorry, but your ideas go/run counter to accepted theories.
(a) tohuma kaçmak, (b) kuvvetten düşmek, zayıflamak, güçsüzleşmek, bunamak.
yolculuk etme serbestliği
mola etmek
Verb, Maritime Traffic