talihinin değişmesini beklemek
Verb
hesabı ödeme sırası kendine gelmiş olmak
Verb
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek
Verb
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek
Verb
aletlerini teslim etmek
Verb
biletini kapıda kontrolöre vermek
Verb
birinin dikkatini bir şeye yöneltmek
Verb
dikkatini bir şeye yöneltmek
Verb
(a) geride bırakmak, (öfke, kin vb.'ni) unutmak, (b) ihmal etmek, yüz/sırt çevirmek, terketmek.
He turned his back on his own family when they needed help.
bir şeye sırt çevirmek
Verb
partisini değiştirmek
Verb
(a) öğrenmeye/alışmaya çalışmak, (b) bir işi ele almak, (c) becerikli olmak, eli her işe yakışmak.
eli her işe yatkın olmak
Verb
(a) başını döndürmek, (b) övmek, methetmek, pohpohlamak, överek göklere çıkarmak, gururunu okşamak, gururlandırmak, gurur vermek.
işini bitirip teslim etmek
Verb
arsasını paraya çevirmek
Verb
ceplerinin içini dışına çıkarmak
Verb
evinin yolunu tutmak
Verb
biletini kapıda kontrolöre vermek
Verb
cepinıters yüz yapmak
Verb
işini haleflerine devretmek
Verb
birinin çırağını başka birine devretmek
Verb
(bir şeyi) kendi lehine çevirmek
Verb
beğenmemek, burun kıvırmak, yüz çevirmek.
I wish my children wouldn't turn up their noses at doing their schoolwork.
bir şeye burnunu çevirmek
Verb
bir şeye burun kıvırmak
Verb
azami/asgari kapasite oranı, maksimum/minimum kapasite oranı
Noun, Machines
anahtar teslim
Adjective, Civil Law
fırsat kollamak, sırasını beklemek.
He's just waiting his chance to strike.
yardım, lûtuf, inayet.
Noun
sıra ile, nöbetle, sırası gelince.
yarı dönüş: kayakçılıkta dururken bir kayağı yukarı kaldırıp 90° döndürerek yere basma ve sonra öbürünü ona paralel duruma getirme
Noun
kısa bir süre içinde yapılan alım ya da satım
S şeklinde demiryolu dönemeci.
(a) (komut) sağdan geriye dön! (b) sağdan geriye dönüş.
başlangıcından sonuna kadar bir vadeli iş muamelesi
bir elektrik düğmesini çevirmek
Verb
öbür tarafa dön(dür)mek, evirip çevirmek.
turn about!
ask. geriye dön!
başıboş bırakmak, salıvermek.
geri(ye) dönmek.
He turned around when he heard a noise: Bir gürültü duyunca geri döndü.
(a) bir tarafa dön(dür)mek, (b) saptırmak, vaz geçirmek.
(a) yüz çevirmek, yüzüstü bırakmak, sevgi/yardım vb. göstermemek, (b) reddetmek, inkâr etmek, kabul etmemek,
(c) başka tarafa yöneltmek/çevirmek, (d) dönüp gitmek, (e) vazgeçmek, (f) kovmak, defetmek.
(a) geri çevirmek/dön(dür)mek, (b) sayfanın kenarını kıvırmak.
turn the page back and it will mark your place.
borsada fiyatları indirmek
Verb
siyahlanmak siyahlaşmak
Verb
borsada fiyatları yükseltmek
Verb
button ile ayni anlama gelir. kapı tokmağı.
dönüş çapı
Noun, Transport
reddetmek, (radyo vb.) kısmak.
(a) kıvırmak, bükmek, katlamak, (b) reddetmek, geri çevirmek, (c) (iskambil kâğıdı vb.) yüzünü aşağı
çevirmek, (d) kısmak.
turn the radio down: radyonun sesini kısmak.
bir adayı kabul etmemek
Verb
her şeyin altını üstüne çevirmek
Verb
(borsa) istikrar bulmak
Verb
(a) sunmak, takdim/teslim etmek, vermek.
to turn in a resignation. (b) haber vermek, ihbar etmek,
ele vermek, (c)
k.d. yatmak. (c) içine kıvırmak, içeriye çevirmek.
suç ortaklarını ihbar etmek.
olmak, kesilmek, dönüş(tür)mek, çevirmek.
turn the matter into a joke: işi şakaya çevirmek.
anahtar teslim sözleşmesi
salıvermek, serbest bırakmak.
(a) (su musluğu, gaz vb.) kapatmak, kesmek, (b) (ışık) söndürmek, (c) kaldırıma çıkmak, (d)
argo ilgisini kaybetmek, bıkmak, usanmak, (e) lâfa boğmak, sözü değiştirip cevapsız bırakmak, (f)
Brit. yol vermek, (g) sapmak.
(a) (su vb.) akıtmak, (musluk, radyo vb.) açmak, (ışık) yakmak, (b) (makine vb.) çalıştırmak, işletmek,
faaliyete geçirmek.
turn someone on to do something: birini bir işe koymak. (c) göstermek, meydana vurmak.
She turned on the charm and won him over: Bütün cazibesini gösterip onun kalbini fethetti. (d)
argo esrar iç(ir)mek, uyuşturucu madde vermek/kullanmak, (e)
argo esritmek, heyecanlandırmak, canlandırmak, tahrik etmek, uyarmak, iştahlandırmak, (f)
turn upon ile ayni anlama gelir. düşman kesilmek, saldırmak.
(a) (ışık vb.) söndürmek, (su/gaz vb.) kapatmak, kesmek, (b) üretmek, imal etmek, yapmak, meydana getirmek,
istihsal etmek.
This factory can turn out 125 cars a day. (c) anlaşılmak, açıklanmak, meydana çıkmak.
It turns out that she's the admiral's daughter: Amiralin kızı olduğu anlaşılıyor. (d) sonuçlanmak, neticelenmek, sonunda … olmak, dönüşmek.
Things have turned out well: İşler yoluna girdi/iyi sonuçlandı.
as it turned out … : halbuki sonunda/neticede …
It turned out nice and sunny again: Sonunda hava tekrar güzelleşti.
It has turned out as I said: Sonunda dediğim çıktı.
it turns out that … : sonunda anlaşıldı ki …
The wallet turned out to be mine: Meğer cüzdan benimki imiş. (e) toplanmak, yığılmak.
Everyone turned out to see the King: Halk kralı görmek için toplandı. (f) (dolap vb.) boşaltmak, (g) tersyüz etmek, (h) dışarı atmak, kovmak.
turn out the government: hükümeti düşürmek. (i)
k.d. yataktan kalkmak, (j) otlatmak için dışarı çıkarmak.
turn a horse out (to grass): atı otlatmaya çıkarmak.
(a) devirmek, çevirmek, (araba vb.) yana devrilmek, (kayık vb.) alabora olmak, (b) ters döndürmek, evirmek,
altüst etmek, (c) devretmek, aktarmak, havale/teslim etmek.
to turn something over someone: bir şeyi birisine devretmek. (d) (motor) çalışmak, işlemek, (e) (mal) alıp satmak.
turn over merchandise. (f) (belirtilen fiyata) satmak, (g) sermayesini kurtarmak, (h) etraflıca düşünmek, zihninde evirip çevirmek.
to turn an idea over in one's mind: bir fikri zihninde evirip çevirmek.
(üretim) başka işler için ayarlamak
Verb
(tersine) çevirmek, çevrilmek, dön(dür)mek, devret(tir)mek.
to turn round and round: habire dönmek,
dönüp durmak.
to turn round on someone: birisinin aleyhine dönmek.
(piyasa) gevşemeye yüz tutmak
Verb
kaçmak, tüymek, toz olmak.
konjonktürü canlandırmak
Verb
(a) yardım dilemek, başvurmak, müracaat etmek.
not to know where to turn: nereye başvuracağını
bilememek. (b) kolları sıvamak, işe girişmek, gayret etmek.
We'd better turn to and clean up this place. (c) dönüşmek, çevrilmek, olmak.
The rain turned to snow: Yağmur kara çevrildi.
The ice turned to water: Buz eriyip su oldu. (d) (belirli bir sayfayı) açmak.
başka bir konuya geçmek
Verb
hain olmak, hainlik etmek.
altüst olmak, ters dönmek, alabora olmak.
(gemi, kayık vb.) alabora olmak, ters dönmek.
çift sürerek bir şeyi toprağın altına koymak
Verb
(a) yukarı çevirmek, çevirip kaldırmak, (b) kazıp çıkarmak, (c) bulmak, keşfetmek, meydana çıkarmak,
(d) şiddetlendirmek, artırmak, (e) vukubulmak, vukua gelmek, olmak, ortaya çıkmak, tahaddüs etmek.
till something better turns up: daha iyisi oluncaya kadar. (f) belirmek, gözükmek, çıkıvermek, zuhur etmek, gelmek, peyda olmak.
if anyone turns up: bir gelen olursa/şayet biri gelirse. (g) kıvırmak.
turn up the nose (at …): …'e burun kıvırmak/küçümsemek.