yiyecek

Turkish-English Translation

  1. food
  2. feed
  3. diet
  4. maintenance
  5. bread
  6. fare
  7. eating
  8. cheer
  9. board
  10. chuck
  11. nurture
  12. tack
  13. tucker
  14. Noun nourishment
  15. keep
  16. grub
  17. bait
  18. sustenance
  19. chow
  20. feedstuff
  21. scoff
  22. nutriment
  23. nosh
  24. prog
  25. provender
  26. pabulum
  27. Noun aliment
  28. rations
  29. vivers
  30. comestible
  31. victuals
  32. eats
  33. edibles
  34. esculent
  35. ingesta
  36. ingestant
  37. victualage
  38. vittles
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Diğer yiyecek hizmeti faaliyetleri (NACE kodu: 56.29)
Other food service activities (NACE code: I56.2.9) Noun, Trades-Professions
Dışarıya yemek hizmeti sunan işletmelerin (catering) faaliyetleri ve diğer yiyecek hizmetleri faaliyetleri (NACE kodu: 56.2)
Event catering and other food service activities (NACE code: I56.2) Noun, Trades-Professions
Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri (NACE kodu: I)
Accommodation and food service activities (NACE code: I) Noun, Trades-Professions
Yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri (NACE kodu: 56)
Food and beverage service activities (NACE code: I56) Noun, Trades-Professions
bedava dağıtılan yiyecek
handout
bol vitaminli yiyecek
protective food
bu kap içinde servis yapılmış yiyecek
ramekin
demirbaş yiyecek
iron ration
derin dondurulmuş yiyecek
quick frozen food
doğal yiyecek
wholefood
ek yiyecek
extra ration
hızlı yiyecek
fast food
içinde et bulunan hamur işi yiyecek
pudding
içine başka maddeler katılmış yiyecek
adulterated food
ince dilimler halinde kesilmiş yiyecek
chip
işçi ve askerlere yiyecek
issue
iştah açıcı yiyecek
appetizer
iyi hissettiren yiyecek
comfort food Noun, Food-Kitchen
konsantre yiyecek
concentrated food
konserve yiyecek
(US) canned food
konserve yiyecek
canned food
konseve yiyecek
canned food
moral düzelten yiyecek
comfort food Noun, Food-Kitchen
mutluluk veren yiyecek
comfort food Noun, Food-Kitchen
nefsi körletici ufak tefek yiyecek
emergency snack
sağlığa aykırı yiyecek
unsound food
sağlığa zararlı yiyecek
unwholesome food
ya da tümüyle işleme tabi tutulmuş yiyecek
convenience food
yedek yiyecek
spare food
yiyecek ablukası
hunger blockade Noun
yiyecek ambarı
food store
yiyecek arama
quest for food
yiyecek arama
on the feed
yiyecek dağıtma
dispensation of food
yiyecek dağıtmak
to dispense food Verb
yiyecek depolama
food conservation
yiyecek depolamak
to hold up foodstuffs Verb
yiyecek dışındaki perakende mallar
nonfoods Noun
yiyecek endüstrisinin yeni ürünlerine
foodies
yiyecek fiyatları enflasyonu
food-price inflation
yiyecek fiyatlarında artış
rise in food prices
yiyecek gibi bakmak
to leer Verb
yiyecek hırsızlığı
petty theft
yiyecek içecek
food and drink
yiyecek içecek
refreshment Noun
yiyecek içecek danışmanı
catering adviser
yiyecek içecek firması
catering firm
yiyecek içecek fuarı
food and drink fair
yiyecek içecek fuarı
food and drink us
yiyecek içecek masrafları için ödenen para makbuzu
chit
yiyecek içecek memuru
catering officer
yiyecek içecek müteahhidi
catering contractor
yiyecek içecek piyasası
catering market
yiyecek içecek sağlama
catering
yiyecek içecek sanayii
catering industry
yiyecek içecek servisi
catering service
yiyecek içecek servisi yapma
catering trade
yiyecek içecek şeyler
refreshments Noun
yiyecek içecek şubesi
catering department Noun
yiyecek içecek tedarik eden
caterer
yiyecek içecek tedarik şirketi
catering establishment
yiyecek içecek ticareti
catering trade
yiyecek içecek toptan ticareti
wholesale provision business
yiyecek içecek tüccarı
provision dealer (merchant)
yiyecek içecek ücreti
board charges
yiyecek ikmali
food supply
yiyecek işine girişmek
to diversify into foods Verb
yiyecek karnesi
ration card
yiyecek kartı
ration ticket
yiyecek kimyageri
food chemist
yiyecek kısıntısına uğramak
to be on short rations Verb
yiyecek konserve sanayii
food conservation
yiyecek konservesi yapmak
to preserve foodstuffs Verb
yiyecek konteyneri
food container
yiyecek kuponu
ration coupon
yiyecek kuponu
food coupon
yiyecek maddeleri
commodities Noun
yiyecek maddeleri işi alanında
in the food line
yiyecek maddeleri kısıntısı
food cut
yiyecek maddeleri kıtlığı
food shortage
yiyecek maddeleri kontrol ofisi
food office
yiyecek maddeleri krizi
nutritional crisis
yiyecek maddeleri müfettişi
food inspector
yiyecek maddeleri satışı yapan bir kamyon
rolling store
yiyecek maddeleri stoku
food reserves
yiyecek maddelerine kıran girmedi
there is no dearth of food supplies
yiyecek maddelerini bozmak
to adulterate food Verb
yiyecek maddelerini hızlı dondurmak çabuk hazırlanan yemek
to quickfreeze food ; snatch food Verb
yiyecek maddelerini tayına bağlama
food rationing
yiyecek maddesi dağıtmak
to dispense food Verb
yiyecek maddesi satan perakendeci dükkân
food retailer
yiyecek maddesi vergisi
food tax
yiyecek maddesi ziyanı
food waste
yiyecek reklamı
food ad
yiyecek satan dükkân
food shop
yiyecek satın alımı ve personelle ilgili kararlar dahil
executive chef
yiyecek stoku
stock of food
yiyecek tedarik etmek
to victual Verb
yiyecek tedarik etmek
to cater Verb
yiyecek tedariki
food supply
yiyecek ve bar servisi bulunan tren vagonu
parlo u r car
yiyecek ve içecek satan kuruluş
(Fr.) brasserie
yiyecek ve tıbbi malzeme kıtlığı çekmek
to be suffering for want of food and medical supplies Verb
yiyecek ve yakacak ücreti
cost of living allowance
yiyecek ve yatacak yer
bed and board
yiyecek yardımı
food subsidies
yiyecek yardımı
food allowance
(askeri) yiyecek torbası
field bag Noun
(özellikle , yiyecek ile) dopdolu
replete
(üstün nitelikte) yiyecek maddeleri
viands Noun
adam başına miktar yiyecek ihtiyacı
tayin etme ; food requirements
ancak ailesine yetecek kadar yiyecek üreten çiftçiler
subsistence farmers Noun
azalan yiyecek maddeleri
diminishing food supplies Noun
bedava yiyecek maddesi kuponu
food stamp benefit
bir fuarda yiyecek içecek satma yeri gibi ayrılan yer
concession at a fair
bir yiyecek içecek malzemesi içindeki sağlığa zararlı
deleterious ingredients
birine yiyecek gibi bakmak
to look someone in the face Verb
birlikler için yiyecek talebinde bulunmak
to nequire food for the troops Verb
birlikler için yiyecek talebinde bulunmak
to requisition food for the troops Verb
bol vitaminli yiyecek maddesi
protective food Noun
bu tür yiyecek satan bir dükkân
kosher
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi
agribusiness
çok selülozlu yiyecek maddesi
roughage Noun
esas yiyecek maddeleri
essential foodstuffs Noun
esaslı yiyecek maddelerinden biri
staple commodities
evde yiyecek kırıntı olmamak
to not a pennyworth of food in the house Verb
gümrüksüz yiyecek maddeleri
free food Noun
hayvanlara yiyecek vermek yasaktır
feeding the animals is prohibited
hizmetleri karşılığı yiyecek yatacak sağlamak
to get food and lodging in requital of one's services Verb
işlenmiş yiyecek maddesi
processed food Noun
iyi yiyecek ve alkollü içkilerden zevk alan kişi
epicure
iyi yiyecek ve içecekten anlayan kişi
gourmet
konserve yiyecek sanayi
food conservation
kurutarak yiyecek maddelerini saklamak
to cure Verb
markette raftan yiyecek alıp yemek
graze
mültecilere yiyecek ve giyecek yardımında bulunmak
to contribute food and clothing for the refugees Verb
oda ve yiyecek dahil tam pansiyon
room and board
oda ve yiyecek dahil tam pansiyon
room an board
otel ve yiyecek içecek kısmı personeli
hotel and catering employee employes
otel ve yiyecek içecek memurları
hotel and catering employees Noun
patentli yiyecek maddeleri
patent foods Noun
sağlıklı yiyecek maddeleri
cross- over store Noun
şehir dışında yiyecek içecek
general store
sözleşmeli yiyecek içecek ikmaliyle yükümlü kişi
contract caterer
sözleşmeli yiyecek içecek ikmaliyle yükümlü şahıs
contract caterer
tabaktan yiyecek almak
to feed off Verb
temel yiyecek maddeleri
basic food items Noun
temel yiyecek maddeleri
basic items Noun
temel yiyecek maddelerinden biri
staple
temel yiyecek maddesi
staple food Noun
uçakta yolculara yiyecek ve içecek ikramı
inflight feeding
yabancı kaynaklı ve pahalı yiyecek maddeleri satan dükkân
delicatessen
yedek yiyecek maddesi
spare food Noun
yemek yiyecek yer
eating place
yetersiz yiyecek tedariki
insufficient food supplies
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yenecek şey, azık, mekûlât
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.