kendine ait bir şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir işe yaramaz olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        varını yoğunu kaybettirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boşa gitmek, heba olmak, sonuçsuz olmak/kalmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendinden hiçbir şey esirgememek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzına bir şey koymamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) bedava, beleş, parasız, ücretsiz, (b) boşuna, beyhude, (c) sebepsiz, hiç sebep yokken, bir hiç için.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir işe yaramaz, değersiz, beş para etmez.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        değersiz/âdi kimse, serseri, yaramaz, mendebur.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şey karşısında tereddüt etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şey karşında tereddüt dü etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir eksiği olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbirşeye gereksinim duymamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir eksiği bulunmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbirşeye ihtiyaç duymamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbirşeye ihtiyacı olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hemen hemen hiç, hiç denecek kadar az. 
 He had little or nothing to say about it: O konuda söylenecek 
 hemen hemen hiç sözü yoktu.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ya hep ya hiç, ya herru ya merru, ya devlet başa ya kuzgun leşe, her tehlikeyi göze alarak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hemen hemen hiç, hiç mesabesinde, önemsiz.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tevekkeli değil, sebepsiz değil. 
 Not for nothing there is a shortage of food: It rained very little last summer.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şey elde edememek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bilmediği bir konuda uluorta konuşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir hiç uğruna kavga etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şeyi saklamamaya karar vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kaybedecek bir şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbirşeyden çekinmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        her şeyi göze almak, hiçbir şeyden çekinmemek. 
 He did not stop at that: Bununla kalmadı/yetinmedi.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bugüne kadar bir şey beceremedik
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        her şeye sahip olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir eksiği bulunmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbirşeye muhtaç olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sırf, sade, yalnız, …'den başka değil. 
 He's nothing but a criminal: Katilin biridir, katilden başka bir şey değildir.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        …'den başka hiç, … hariç hiçbiri. 
 It is nothing but laziness: Tembellikten başka bir şey değil. 
 
 Anything but that: O olmasın da (ne olursa olsun).
                        
                        
                     
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (zorluklara rağmen) yılmaksızın, yılmadan, cesaretini kaybetmeden, azimle, cesaretle. 
 The fire had  almost completely destroyed the village, but, nothing daunted, the people began building again at once.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) kat'iyen değil, elbette/kesinlikle hayır/değil, olmaz, yok öyle şey, ben karışmam, bana ne, yağma 
 yok. 
 “Come to see me tomorrow.” “ nothing doing, I'm very busy.” (b) sükûnet, göze çarpar faaliyet yok. 
 There was nothing doing in town.
                        
                        
                     
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        başka çare yok. 
 With the bridge destroyed, there was nothing for it; we had to swim: Köprü yıkıldığından 
 yüzmekten başka çaremiz kalmamıştı.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok, son derece. 
 He was nothing if not clever: Çok zeki idi. 
 He is nothing if not generous: Son derece cömerttir.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) en az, …'den aşağı değil, ta kendisi. 
 He is nothing less than a thief: Hırsızın ta kendisidir/Hırsızın 
 biridir. 
 You should ask nothing less than $1000 for your car: Araban için bin dolardan az isteme. (b) … ile bir, aynen, tıpkı, âdetâ. 
 He resembled nothing less than a bandit: Tıpkı bir hayduda benziyordu
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek … değil. 
 It's nothing like as cold as it was yesterday: Pek dünkü kadar soğuk değil.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        benzemez, … gibisi yoktur. 
 There's nothing like a holiday to make one feel rested: Dinlenmek için 
 hiçbir şey tatile benzemez.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek okadar değil, daha az. 
 “Is it $20 for a taxi to the airport?” “ No, nothing like that.” Hava 
 alanına taksi 20 dolar tutar mı? Hayır, pek o kadar tutmaz.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        istekli, isteyerek, seve seve, memnuniyetle. 
 He did it nothing loath = loth: Seve seve/canına minnet yaptı.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … ile aynı/bir. 
 It's nothing more or less than a murder to send him without a gun to catch the criminal: 
 Onu silahsız olarak katili yakalamaya göndermek cinayettir.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -den fazla değil. 
 He is no more German than I am: Kim demiş onu Alman diye?  
“I can't understand  it.” “No more can I.” “Bunu anlamıyorum. ” “Benden de al, o kadar.”
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok az, pek … yok. 
 “Anything interesting happening?” “ No, nothing much.” İlginç bir şey var mı? Pek bir şey yok.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek okadar değil, daha az. 
 “Is it $20 for a taxi to the airport?” “ No, nothing like that.” Hava 
 alanına taksi 20 dolar tutar mı? Hayır, pek o kadar tutmaz.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiç, zerre kadar. 
 nothing of the gentleness in his manners: tavrında zerre kadar kibarlık yok.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiç de öyle değil. 
 I will do nothing of the kind: Asla öyle şey yapamam.  
I will have nothing  of the kind: Öyle şeye tahammülüm yoktur (müsamaha edemem).
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        öyle (hiç) bir şey. 
 You'll do nothing of the sort: Öyle bir şey yapamazsın.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        öyle (hiç) bir şey. 
 You'll do nothing of the sort: Öyle bir şey yapamazsın.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        alışılmadık bir şey değil
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kabul etmekten başka çare kalmıyor
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiç ilgisi yok. 
 That decision has nothing to do with me: O kararın benimle hiç ilgisi yoktur. 
 
 I have nothing to do with him: Onunla hiçbir ilgim yoktur.
                        
                        
                     
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kayda değer bir şey olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yeryüzündeki) hiçbir şey. 
 Nothing under the sun lasts forever: Hiçbir şey ebedî değildir.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        …den bir farkı olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine bir şey ifade etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        nefret etmek. 
 I don't love you and I care nothing for your money and your title: Seni sevmiyorum, 
 parandan da, unvanından da nefret ediyorum.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sağlam kazığa bağlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini yangından çıkmış gibi hissetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini sadece gülünç duruma düşürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bugüne kadar hiçbir şey duymamış olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        giyecek uygun bir şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biriyle ortak yanı bulunmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        herhangi bir mevki beklentisi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) üstünlüğü/avantajı olmamak, (c) çıplak olmak, azade olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (mizah) …'den daha iyi/üstün olmamak. 
 Now Henry Ford has nothing on me: I have my own car too: 
 Artık H. Ford'un benden üstün tarafı kalmadı, benim de arabam var. (b) (polis) hiçbir delil bulamamak. 
 The police have nothing on them: they hid the body very well.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine oranla üstünlüğü olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yarın akşam yapacak bir şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yapacak özel bir şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        muhtaç durumda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir ilişkisi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … ile hiçbir ilişkisi/alâkası olmamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biriyle hiçbir ilişkisi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        söyleyecek şeyi olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hayrola! inşallah herşey yolunda!
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok kısa zamanda, göz açıp kapayıncaya kadar, bir anda, kaşla göz arasında, bir saniyede/dakikada, şipşak. 
 
 I could do a job like this in nothing flat.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arkasında borçtan başka bir şey bırakmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şeyi tesadüfe bırakmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şeyi şansa bırakmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yapılmamış hiçbir şey bırakmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hemen hemen, tamamile. 
 It is nothing/little short of madness to do this: Bunu yapmak delilikten başka bir şey değildir.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyden hiçbir anlam çıkaramamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şeyden bir anlam çıkaramamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        onu hesaba bile katmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hiç de öyle değil. 
 What's he like: Nasıl (ne biçim) bir adamdır?  
What's he like as a teacher: 
 Öğretmenliği nasıldır? 
 You know what she's like: Onun nasıl (ne mal) olduğunu bilirsin. 
 What's the weather like in Bursa? Bursada hava nasıl?
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu isim bana bir şey ifade etmiyor
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Aralarında hiç fark yoktur/Ha o, ha öteki, farketmez.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Yapabileceğim birşey yok.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiç bir ortak yanları yok
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önem vermemek, kolay görmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyin önemli olmadığını düşünmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeye önem vermemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi önemsiz görmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) önem vermemek, mühimsememek, kolay sanmak. 
 He thinks nothing of walking 25 km.: 25 km. yürümeyi 
 kolay sanıyor. (b) anlayamamak. 
 I could make nothing of what he said.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … bir yana, … şöyle dursun, üstelik, … de caba. 
 3 people were badly hurt, to say nothing of damage  to the building: Binanın tahrip olması bir yana, 3 kişi de ağır yaralandı.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … şöyle dursun, … bir tarafa, … de üste/caba. 
 He knows no English, to say nothing of French: Fransızca 
 şöyle dursun, İngilizce bile bilmiyor.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … şöyle dursun, … bir yana. 
 People badly hurt, to say nothing of damage to the building: Binadaki 
 tahribat bir yana, içindekiler feci şekilde yaralandılar.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … konusuna hiç girmiyorum
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) önem vermemek, mühimsememek, kolay sanmak. 
 He thinks nothing of walking 25 km.: 25 km. yürümeyi 
 kolay sanıyor. (b) anlayamamak. 
 I could make nothing of what he said.