yoketmek, öldürmek, ortadan kaldırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) atmak, kaldırmak, (b) (birini) öldürmek, (c) (bir şeyi) defetmek, yoketmek, kaldırmak, lâğvetmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (bir işten zararsız/cezasız) sıyrılmak, yakasını kurtarmak, şüphe uyandırmadan/yakalanmadan atlatmak. 
 
 You'll never get away with it: Bundan yakanı kurtaramazsın (Bunu senin yanına koymam). 
 How did he get away with cheating? (b) (yiyecek/içecek) tüketmek, sarfedip bitirmek. 
 The crew got away with over ten cases of beer that afternoon. (c) 
 get away with you! Haydi canım! Haydi oradan!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) öldürmek, yoketmek, mahvetmek, (b) aşırmak, çalmak, yürütmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) çalmak, yürütmek, alıp götürmek, 
 argo araklamak.  
The treasurer made away with the club's  money. (b) öldürmek, yok etmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) alıp kaçmak, kaçırmak. 
 He ran away with his neighbor's daughter: Komşusunun kızını kaçırdı. 
 (b) aşırmak, çalmak. 
 He's run away with all my jewels: Bütün mücevherlerimi çalıp kaçtı. (c) kapılmak, aldanmak, inanmak. 
 Don't let your temper run away with you: Öfkeye kapılma. 
 Don't run away with the idea that you needn't work: Çalışmaya ihtiyacın olmadığı fikrine kapılma/ inanma. 
 He lets his feelings run away with his judgment: Hislerine kapılarak karar verir. (d) (yarış vb.) kolay kazanmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) çalmak, yürütmek, aşırmak. (b) (yarışmada vb.) kazanmak. 
 To walk away with all the honors. To  walk off with the first prize.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey edinerek ayrılmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kafasında birşeyle çıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey alarak çıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey edinerek çıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        acıdan solup sararmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin işini bitirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fuzuli masrafları kesmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyden cezasız paçasını kurtarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir kötülüğün/suçun cezasını çekmemek, cezasız sıyrılmak/kurtulmak. 
 They get away with murder: 
 İşledikleri suçlar/cinayetler cezasız kalıyor (Ne yapıp yapıp cezasız kurtuluyorlar).
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        
 
 Brit.- argo … ile cinsî münasebette bulunmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        değerli şeyleri çalıp kaçmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üzüntüden sararıp solmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin içine kurt düşürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini ters bir cevapla kovmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini paylamak, ağzının payını vermek, terslemek, ters bir cevapla kovmak, haşlamak, zılgıt vermek.