(a) (metinden) çıkarmak/silmek, (b) (hayvanı) sürüden ayırmak, (c) (trafikte) sıradan/şeritten ayrılmak, 
 sollamak, (d) 
 argo birdenbire ayrılmak/gitmek, (e) terketmek, bırakmak. 
 My doctor says I must cut out smoking. We cut out the party and went home. (f) kesip çıkarmak, oymak, biçmek. 
 He cut the advetisement out of the mewspaper. (g) 
 mec. yapmak, yaratmak, meydana/vücuda getirmek. 
 The rain and wind have cut out a dip walley. (h) son vermek, bırakmak. 
 Let's cut out the talking and get back to work. (i) (motor) birdenbire durmak. 
 Every time I got my car started the engine cut out after a few minutes. (j) 
 cut out (the) dead wood 
  k.d. islâhat yapmak, bir şeyin (özellikle kurumun) verimsiz/gereksiz kısımlarını ayıklamak, (k) 
 have one's work cut out for one 
  k.d. çok işi olmak, fazlasıyla meşgul olmak, işi başından aşmak. 
 I have my work cut out for me. (l) 
 to be cut out for a job: işine yakışmak, işinin ehli olmak, tam bu işin adamı olmak, … için biçilmiş kaftan olmak. 
 He is cut out for this job: Tam bu işin adamıdır/Bu iş onun için biçilmiş kaftandır. 
 It was clear very early that he was cut out to be an engineer: Daha küçük yaştan mühendis olacağı belli idi. (m) 
 cut someone out: bir işte birinin yerini almak.