kalıp
çabuk ya da kolay kazanılmış para
(gemi) karaya oturmak Fiil
beş dakika ileri gitmek Fiil
(saat) beş dakika ileri gitmek Fiil
hızlı satmak Fiil
oruç bozmak Fiil
oruç bozmak Fiil
koltuk halatı Denizcilik
ekspres marşandiz ile
(Br) ekspres ile
ekspres marşandizi ile
ölüm orucu İsim, Hak ve Özgürlükler
ölüm orucu İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
kesin sınırları koymak Fiil
tez, çabuk, hızlı, süratli, seri.
a fast train/car/race/pain reliever. Sıfat
(saat) ileri.
My watch is 2 minutes fast. Sıfat
ahlâksız, sefih.
a fast woman
esk. hafifmeşrep kadın.
He led a fast life, drinking and gambling. Sıfat
eğlence düşkünü.
the fast set: sefihler, eğlence düşkünleri. Sıfat
dayanıklı.
acid-fast: aside dayanıklı. Sıfat
sabit, iyice tespit edilmiş, yerinden oynamaz. Sıfat
sıkı, metin, dayanıklı.
fast and loose pulley: avaralı kasnak. Sıfat
(düğüm vb.) sıkı bağlanmış.
make fast: sıkı bağlamak.
He made the rope fast to the metal ring.

make the boat fast: gemiyi karaya/şamandıraya bağlamak.
Sıfat
kilitli, sımsıkı kapanıp kilitlenmiş.
a fast door.
fast shut: sımsıkı kapalı. Sıfat
sadık, birbirine bağlı, yakın, sıkıfıkı.
They are fast friends: Sıkıfıkı dostturlar. Sıfat
çıkmaz, solmaz, sabit (renk).
a fast color. This cloth is dyed with fast color. Sıfat
(uyku) derin. Sıfat
(a) yoğun ışık gönderen (mercek), (b) poz süresi kısa (film). Sıfat, Fotoğrafçılık
(at yarışı) (a) kupkuru (pist), (b) sert (pist yüzeyi), (c) düzgün.
fast track: düzgün koşuyolu. Sıfat
sıkıca, sağlamca, sımsıkı.
to hold fast: sımsıkı tutmak, yapışmak, dayanmak.
to stick fast
in the mud: çamura saplanmak.
Zarf
(uyku) derin.
He was fast asleep: Derin uykuya dalmıştı. Zarf
hızlı, hızla, çabucak, süratle, tezelden.
They drive very fast.
As fast as I mend one shirt
he tears another: Ben bir gömleği tamir edinceye kadar o başkasını yırtıyor.
Zarf
birbiri ardınca, ara vermeksizin, sık sık, aralıksız, fasılasız. Zarf
ahlâksızca, çılgınca, sefahat içinde.
live fast: sefih/çılgın bir hayat sürmek. Zarf
(saat) ileri. Zarf
yakın.
fast by: yakınında, yanıbaşında.
a house fast by river. Zarf
oruç (tutmak), perhiz (yapmak).
Muslims fast during Ramadan.
break one's fast: orucunu açmak/bozmak, perhiz bozmak.
oruç/perhiz süresi, bir günlük oruç.
gemi bağlama halatı/zinciri. Denizcilik
(a) riyakârca, ikiyüzlülükle, (b) sorumsuzca, düşüncesizce.
(a) riyakârca ikiyüzlülükle, (b) sorumsuzca, düşüncesizce.
normal süreler beklenmeden hemen incelenmesi gereken itiraz
acele itiraz
(US) kolay kazanılan para
oruç/perhiz günü.
gayri menkul
gayri menkuller
hızlı film
çabuk yemek
hızlı yiyecek
hızlı yiyecek (ucuz tarifeli , hızlı servis yapan ve ancak birkaç tür yiyecek satan lokanta
(US) acele sevk edilmesi gereken yük
(US) ekspres yükü
ekspres marşandiz
yakın arkadaşlar İsim
(Br) ekspresle gönderilen mallar İsim
(Br) ekspres marşandiz (yük) treni
ekspres yük treni
ekspres marşandiz
(Br) ekspres yük treni
kurtulunmaz alışkanlık
çamura saplanmış kalmış
ani müdahale botu İsim, Denizcilik
hızlı taşıt youlu: hızlanıp öndeki taşıtı geçmek için ayrılan yol şeridi. İsim
hızlı yaşam: hareketli, başarılı, çok masraflı yaşayış. İsim
güneşten solmaz
hızlı çekim İsim, Reklamcılık
hızla artan gelir
hızlı hareket eden
hızlı hareket eden trafik
tonga
mandepsi
kestirme yol tuşu Bilgi Teknolojileri
süratli karakol botu İsim, Denizcilik
ekspres hattı
sürümü olan mal
hızlı yaşayanlar grubu
derin uykuda
yüksek sosyete
ekspres tren istasyonu
(şüphe uyandırmamak veya şüpheleri dağıtmak için) hızlı hızlı konuşma. İsim
acele telgraf
yaz saati. İsim
hızlı zaman ölçekli
(a) kuru ve sert yarış yolu, (b) ekspres trenlere mahsus demiryolu. İsim
ekspres
ekspres tren
çabuk kavramak (gözle , elle , anlayışla
ileri giden saat
hızlı
hızlı ilerlemek Fiil
katı kural
kesin kural İsim
değişmeyen kurallar İsim
kesin ve kati kurallar İsim
sarılmak Fiil
sebat etmek Fiil
hapse atmak Fiil
yakalamak Fiil
birini yakalayıp hapse atmak Fiil
hızlı yaşamak Fiil
gemiyi karaya oturtmak Fiil
sağlamlaştırmak, sıkıştırmak.
iskeleye yanaşmak Fiil
cankurtaran simidine hızla ilerlemek Fiil
tespit etmek Fiil
gemiyi palamarlamak Fiil
gemiyi palamarlamak Fiil
saatim ileri İsim
rengi atar
Ağır ol! Cümle
Hop! Cümle
Dur bakalım! Cümle
hızlı gelişme yolunda, normalden çok çabuk ilerleyen/terfi eden, işi yolunda giden.
an executive on a fast track.
hızlı gelişme yolunda, normalden çok çabuk ilerleyen/terfi eden, işi yolunda giden.
an executive on a fast track.
(a) riyakârlık/ikiyüzlülük etmek, sözünde durmamak.
He played fast and loose with her affections:
Ona karşı sözünde durmadı (hisleriyle/sevgisiyle oynadı). (b) sorumsuzca/düşüncesizce davranmak, hiçe saymak.
sorumsuz/saygısız davranmak, hiçe saymak, kıymet vermemek.
He played fast and loose with her affections.
kaygısızca hareket etmek Fiil
biriyle kedi fare oyunu oynamak Fiil
aldatmak, yutturmak, faka bastırmak.
göz boyamak, hile yapmak, dolap çevirmek, el çabukluğu ile becermek,
argo madik atmak.
oyun oynamak Fiil
birine muziplik yapmak Fiil
mezarlıkta uzun süre için bir mezar toprağı almak Fiil
hızla engellerle karşılaşmak Fiil
malları ekspres treni ile göndermek Fiil
malları ekspres trenle göndermek Fiil
malları ekspresle göndermek Fiil
fikir değiştirmemek Fiil
geçit vermemek Fiil
vazgeçmemek Fiil
yol vermemek Fiil
caymamak Fiil
kıpırdamadan durmak Fiil
değişmemek Fiil
düşüncelerini değiştirmemek Fiil
düşüncelerinden ödün vermemek Fiil
çekilmemek Fiil
acele bir sonuca varmak Fiil
tercihli yol
tabanları kaldırmak (argo) Fiil