Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. Sıfat diri
  2. Sıfat canlı, diri.
    The fish was still alive.
  3. Sıfat hayatta, berhayat, yaşayan.
    the proudest man alive: hayattaki en mağrur insan.
    to keep something
    alive: yaşatmak, korumak, muhafaza etmek.
    the kindest man alive: dünyadaki en iyi insan.
  4. Sıfat faal(iyette).
    The street was alive with people: Sokakta insanlar faaliyette idi.
    to keep courage
    alive: cesaretini kaybetmemek.
  5. Sıfat hayat dolu, cevval, cıvıl cıvıl.
    She is more alive than most of her contemporaries: Çağdaşlarının çoğundan daha cevvaldir.
  6. Sıfat renkli, pırıl pırıl.
    The room was alive with color: Oda renklerle pırıl pırıldı.
  7. Sıfat, Elektrik-Elektronik gerilim taşıyan iletken, faz iletkeni.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

be alive to one's interest
menfaatlerine sahip çıkmak Fiil
being alive
yaşarlık
born alive
doğumdan sonra
born alive
canlı doğan çocuk
come alive
canlanmak, neşelenmek, coşmak.
keep a contract alive
sözleşmeyi sürdürmek Fiil
keep a contract alive
bir sözleşmeyi sürdürmek Fiil
keep a patent alive
patent hakkını sürdürmek Fiil
keep a patent alive
bir patent hakkını sürdürmek Fiil
keep a policy alive
bir sigorta poliçesinin geçerliğini sürdürmek Fiil
look alive
(a) acele etmek, atik davranmak, hızlı hareket etmek, (b) uyanık/tetikte/zinde/dikkatli olmak, gözünü
dört açmak.
look alive! Dikkat et! canlan! gayret et!
make (an event) come alive
yaşatmak Fiil
more dead than alive
canlı cenaze
patent alive
halen mevcut patent
prove someone still alive
birinin hâlâ hayatta olduğunu kanıtlamak Fiil
save alive
canlı olarak kurtarmak Fiil
skin one alive
(a) insafsızca parasını yolmak, soyup soğana çevirmek, (b) azarlamak.
stay alive
hayatta kalmak, sağ kalmak Fiil, Biyoloji
the condition of being alive
kaydıhayat
alive to
canlı, uyanık, haberdar, müteyakkız.
to be alive to: farkında olmak, hissetmek.
He is not only
breathing but quite alive to what is happening around him.
alive with
dolu, kaynaşan.
The river is alive with fish: Nehirde balıklar kaynaşıyor.
alive with bees
arı dolu
alive with insects
böcek kaynıyor
be alive and kicking
bomba gibi olmak Fiil
be alive and kicking
dimdik ayakta olmak Fiil
look alive!
haydi! çabuk ol! kımılda! sallanma!
Look alive! We haven't got all day! Çabuk ol! Fazla vaktimiz
yok (Bütün gün seni bekleyemeyiz)!
man alive!
yahu! be adam!
Man alive!
Ayol! Hey mübarek! Fesüphanallah! Nasıl olur!
Man alive! Where have you come from? Ayol, nereden
çıktın?
Man alive! Is it you? Fesüphanallah! Ayol bu sen misin?
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.