Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. kuvvet, kudret, güç, erke, enerji.
    force of gravity: çekim/ağınım kuvveti.
    centrifugal force:
    özekkaç/merkezkaç kuvvet.
    centripedal force: özekçil/merkezcil kuvvet.
    force of will: irade kuvveti.
    to resort to force: kuvvete başvurmak.
    to settle a dispute by force: bir anlaşmazlığı kuvvet zoru ile halletmek.
  2. zor(lama), cebir, tazyik.
    by force: zorla, cebren, zorbalıkla.
    The thief took the money from
    the old man by force.
    to rule by force: zorbalıkla yönetmek.
  3. Hukuk baskı.
  4. inandırma gücü, ikna kuvveti, etki, tesir.
    by force of: etkisiyle.
    The force of his argument
    was so great that many people accepted his belief as true.
  5. manevî kuvvet/güç.
    the force of one's mind.
  6. iktidar, mücadele gücü, hüküm, hükmetme.
  7. forces: askerî kuvvet, ordu. air forces: hava kuvvetleri. land forces: kara kuvvetleri.
    naval forces: deniz kuvvetleri.
  8. ortak bir iş yapmak üzere örgütlenmiş topluluk.
    a police force: polis kuvveti, zabıta (gücü).

    an office force: memurlar.
  9. şiddet.
    The force of explosion broke all the windows of the building.
  10. Fizik kuvvet: (a) bir kütleye ivme veren etki, (b) kuvvet ölçüsü.
    What is the force of gravity at sea level (= how great is it?).
  11. yürürlük, mer'iyet.
    in force: yürürlükte, mer'î.
    This law is still in force: Bu yasa hâlâ
    yürürlüktedir.
    It will come into force tomorrow: Yarın yürürlüğe giriyor.
  12. değer, anlam, mânâ.
    It isn't always possible, when translating a poem, to keep the complete force
    of the language in which it was written. What is the force of that question.
    There is force what he says: Anlamlı konuşuyor, sözleri boş değil.
  13. zorlamak, icbar/mecbur etmek.
    to force a suspect to confess: sanığı itirafa zorlamak.
    to force
    a smile: zoraki gülümsemek.
    to force one's hand: acele karar vermeye zorlamak.
    I find myself forced to say that … : … demek zorundayım.
    to be forceed: mecbur olmak, zorunda kalmak.
    He was forced to conclude that … : … sonucuna/hükmüne varmak zorunda kaldı.
  14. basmak, basınçla göndermek/sevketmek.
    They forced air into his lungs.
  15. sıkıştırmak, tazyik etmek, bastırmak, zorla tıkmak.
    to force books into a box.
  16. zorla almak, ele geçirmek, zaptetmek.
    They forced the town after a long siege.
  17. (kapı, kilit vb.) kırarak açmak.
    force the door.
  18. yapay yöntemlerle sebze/meyve/çiçek yetiştirmek.
    The plants have been forced so that they may be in flower by January.
  19. kuvvet kullanmak, kuvvete/zora başvurmak.
  20. ırzına geçmek.
  21. (iskambilde) bir oyuncuyu belirli bir kâğıdı oynamaya zorlamak.
  22. zorla yol açmak.
    to force one's way into/through.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

be overcome by force of one's emotions
kendini heyecanına kaptırmış olmak Fiil
brute force
kaba kuvvet İsim
entry into force
yürürlüğe girme İsim, Hukuk
force one's entrance into a house
zorla bir eve girmek Fiil
force one's entry
bir yere zorla girmek Fiil
force one's ideas on other people
fikirlerini başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışmak Fiil
force one's way in under false pretense
yalan dolanla kendine yol açmak Fiil
force one's way into
bir yere zorla girmek Fiil
force one's way into a house
bir eve zorla girmek Fiil
force one's way into government
hükümette bir mevkie yükselmek Fiil
force one's way into sb's confidence
ne yapıp edip birinin mahremiyetine girmek Fiil
force one's way through the crowd
kalabalıkta kendine yol açmak Fiil
force someone's hand
(a) zorlamak, icbar etmek, (b) ne yapacağını/niyetini açıklamak.
force-feeding
zorla besleme İsim, Hukuk
foreign armed forces
yabancı silahlı kuvvetler İsim, Askerlik
foreign forces
yabancı güçler İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
National Forces
Kuvva-yı Milliye Özel Isim, Tarih
security forces
emniyet güçleri İsim, Kamu Yönetimi
special forces
özel tim İsim, Askerlik
accelerative force
hızlandırıcı kuvvet
advance force
öncü kuvvet İsim, Askerlik
allied force
müttefik kuvvetler
antiterrorist force
teroristlere karşı savaşan kuvvet .
armed force
ordu
armed force
silahlı kuvvetler
binding force
bağlayıcı güç
binding force
bağlayıcı kuvvet
breaking force
fren gücü
breaking force
frenleme etkisi
breaking force
fren etkisi
brute force
kaba kuvvet
buffer force
tampon kuvvet
buoyancy force
kaldırma kuvveti: bir akışkan içinde bulunan bir cisme akışkanın uyguladığı düşey kuvvet.
buoyant force
kaldırma kuvveti: bir akışkan içinde bulunan bir cisme akışkanın uyguladığı düşey kuvvet.
by force
zecren
by force
zar zor
by force
metazori (argo)
by force
şiddetle
by force
çatır çatır
by force
zorla Zarf
by force
cebren Zarf
centrifugal force
merkezkaç kuvveti
centrifugal force
savunma kuvveti
centrifugal force
santrifüj kuvveti
centrifugal force
merkezkaç kuvvet
centripetal force
merkezcil kuvvet
clerical force
büro personeli
coestal defensive force
sahil savunma gücü
conclusive force
ispat kudreti
constructive force
malı çalınan şahsın iradesini felce uğratan veya bir şeyin çalınmasına karşı koyamayan duruma getiren
constructive force
manevi cebir
constructive force
korku yaratan tehdit veya güç kullanma
covering force
örtme kuvveti
deadly force
acı kuvvet
demonstrative force
ispat kudreti
detective force
cinayet zabıtası İsim
detective force
emniyetin cinayetlere bakan kısmı
deterrent force
caydırıcı güç
directional force
(pusula) yön kuvveti
disproportionate force
orantısız güç İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
drag force
çekme kuvveti
driving force
itici güç İsim
effective force
hazır kuvvet
electromotive force
yüksüren kuvvet, elektromotor kuvvet, bir üretecin kutupları arasındaki gerilim/potansiyel farkı, bu
kutupların birinden öbürüne birim elektrik yükünün akmasiyle yapılan iş. Kıs.:
emf, simgesi
E, birimi
volt.
enter into force
yürürlüğe girmek Fiil
expansionary force
genişleyen güç
expeditionary force
yurt dışına gönderilen askeri güç
explosive force
patlama kuvveti
expressive force
ifade gücü
farm force
tarım işçileri İsim
field force
seyyar demirci ocağı
field force
sahra kuvveti
fighting force
savaş gücü
fine force
kaçınılması olanaksız güç durum
gendarmerie force
kolluk kuvveti
gravitational force
yerçekimi kuvveti
impulsive force
çarpma gücü
impulsive force
itici güç
in force
(a) yürürlükte, geçerli, mer'î, cari, tedavülde, faaliyette.
put in force: infaz etmek, yürütmek,
yerine getirmek. (b) çok sayıda, bütün gücü ile.
Trouble was expected at the meeting, so the police had to be there in force.
in force
yürürlükte Sıfat, Hukuk
international police force
uluslararası polis kuvveti
investigator force
tahkikat personeli
irresistible force
karşı konmaz güç
irresistible force
karşı konamaz kuvvet
labor force
işgücü İsim
labour force
işgücü
labour force
iş gücü
land force
kara kuvveti. İsim
landing force
karaya çıkartma kuvveti
legal force
kanuniyet
legal force
kanuni geçerlilik
legal force
kanun kuvveti
legal force
geçerlik
lose force
yürürlükten kalkmak Fiil
magnetizing force
mıknatıslayan kuvvet.
main force
ana kuvvet
maneuvering force
manevra kuvveti İsim, Askerlik
mechanical force
mihaniki kuvvet
moral force
manevi güç
multilateral force
çok yanlı askeri güç
naval force
donanma
nuclear force
nükleer güç
office force
büro personeli
paramilitary force
milis güç İsim, Askerlik
patrol force
devriye kuvveti
peacekeeping force
barış gücü İsim, Askerlik
persuasive force
ikna etme kuvveti
physical force
şahsa karşı kullanılan şiddet
physical force
fiili şiddet
physical force
maddi güç
physical force
bedeni güç
police force
polis kuvveti
police force
kolluk kuvveti
probative force
ispat kudreti
probatory force
(US) ispata yarayan delil
probatory force
ispat kudreti
productive force
üretim gücü
pulling force
çekme kuvveti
reserve force
ihtiyat güç İsim, Askerlik
retroactive force
makable şamil olma kuvveti
retrospective force
makable şamil olma kuvveti
sales force
satış gücü
sales force
satış gücü (ulusal ya da bölgesel satış yöneticisi tarafından yönetilen bir grup satış elemanı
sales force
satış ekibi
securities force
(askerlik) güvenlik kuvvetleri İsim
shear force
kesme kuvveti İsim, Mekanik
special force
(askerlik) özel birlik
special force
özel birlik Askerlik
spent force
yitirilen yetki
stable force
sayısı değişmeyen personel
stable force
sabit güç
strike force
vurucu tim İsim, Askerlik
striking force
vurucu güç
striking force
vurucu kuvvet
submarine force
denizaltı kuvveti
subsidiary force
yardımcı kuvvet
superior force
mücbir sebep
task force
(a)
ask. görev kuvveti: belirli bir harekâtın veya görevin ifası maksadıyla tek bir komutanın
emrinde geçici olarak toplanmış birlikler, (b) özel kurul/komisyon: özel bir konuyu incelemek/araştırmak için teşkil edilen geçici komisyon.
tensile force
çekme kuvveti
tensile force
çatal kuvveti
third force
üçüncü (siyasî) kuvvet, iki kuvvet arasında aracı durumda olan kuvvet.
tractive force
çatal kuvveti
tractive force
çekme gücü
under force
zoraki
underground force
yeraltı kuvveti
use force
zor kullanmak Fiil
use force
güç kullanmak Fiil
use force
kuvvet kullanmak Fiil
use force
cebir kullanmak Fiil
using force
zor kullanma İsim
vital force
yaşama gücü/kuvveti/enerjisi. İsim
wind force
rüzgâr kuvveti
wind force
rüzgârın kuvveti
work force
iş gücü, mevcut işçiler, çalışanlar. İsim
working force
işgücü
force a door
kapıyı zorlamak Fiil
force account
kendi hesabına çalışan belediyeye ait işletme
force back
(a)
ask. (geri) püskürtmek, defetmek, geri çekilmeye/ric'ate zorlamak, sürüp çıkarmak, (b) tutmak,
zaptetmek.
to force back one's tears: gözyaşlarını tutmak.
to force back one's desire to laugh.
force bill
(US) icra usulü kanunu
force closure
zorunlu kapanış
force down
(a) (uçağı) inişe zorlamak/mecbur etmek. (b)
to force food down: zorla yedirmek. (c) bastırmak,
tıkmak.
If you force the clothes down you will get more into the suitcase.
force down prices
fiyatları düşürmek Fiil
force down something
bir uçağı zorla yere indirmek Fiil
force feed
basınçlı yağlama. İsim
force from
(bir şeyi) zorla almak Fiil
force issues
problemleri sonuçlarını düşünmeden çözmeye çalışmak Fiil
force loose
çatır çatır sökmek Fiil
force majeure
zorlayıcı neden, mücbir sebep: bir anlaşma hükümlerinin yerine getirilmesini önleyici olağanüstü olay. İsim
force majeure
mücbir sebep İsim, Hukuk
force multiplier
kuvvet çarpanı İsim, Askerlik
force on
itelemek Fiil
force out
(a) zorla çıkarmak.
He forced the cork out. They forced the rebels out into the open. (b) mecbur/zorunda
kalmak. He forced out a reply/an apology: Cevap vermek/özür dilemek zorunda kaldı.
force play
(beyzbol) cebrî oyun. İsim
force prices down
fiyatları aşağı çekmek Fiil
force pump
basma tulumba. lift pump İsim
force start
zorlamalı başlatma Bilgi Teknolojileri
force up
(fiyatlar) yükseltmek Fiil
force up
yükselmesine sebep olmak Fiil
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.