fiillerinin hak ettiği adil karşılık
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sınavını güç bela kazanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hak ettiği cezaya çarptırılmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        deliksiz bir uyku uyumak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vicdan rahatlığından ilerigelen deliksiz uyku.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir dakika! biraz bekle/sabret! dur bakalım!
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hemen hemen, nerde ise. 
 The work is just about done: İş hemen hemen bitmiş sayılır.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gibi … de, keza, tıpkı, benzer şekilde. 
 Just as French people enjoy their wine, so the British enjoy  their beer: Fransızlar şaraba düşkün olduğu gibi İngilizler de biraya düşkündür.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tıpkı ...'de olduğu gibi
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aynen ...'de olduğu gibi
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aynen ...'de olduğu gibi
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tıpkı ...'de olduğu gibi
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne olur ne olmaz, her ihtimale karşı, hini hacette, … halinde, ancak, yalnız.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        her ihtimale karşı, ne olur ne olmaz. 
 Take more money with you, just in case: Her ihtimale karşı 
 yanına biraz fazla para al.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        endüstri üretiminin talep düşmesi ve artmasına göre tam olarak ayarlanmasını sağlayan envanter yapma tekniği
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aynen ...'de olduğu gibi
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) henüz, demin(cek), biraz önce. 
 He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal. 
 I'll do it right now.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        adil tatmin, adil tazmin
                        
İsim, Hak ve Özgürlükler                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        adil tazminat
                        
İsim, Hukuk                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yeter ki, … diği sürece. 
 Just so he gets his 3 meals a day he doesn't care what happens: Günde 
 3 öğün yemeği önüne geldiği sürece dünya yıkılsa aldırmaz.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Aklınızda bulunsun, ...
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) tamamen/tıpatıp aynı, (b) öyle olsa bile, yine de, bununla beraber. 
 It's just the same: tamamen/tıpatıp 
 aynı, hiç farketmez, hepsi bir, hepsi aynı şey.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) aynı şekilde, aynı tarzda, eskisi gibi, aynen, tıpkı. 
 When I am away things go on just the same: 
 Ben yokken de işler aynı şekilde yürür. 
 He is just the same as ever: Tıpkı eskisi gibi, hiç değişmemiş. (b) mamafih, bununla beraber, buna rağmen. 
 Yes, you're a nuisance sometimes, but we love you just the same: Evet, bazen can sıkıyorsun; buna rağmen seni seviyoruz.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        doğru biçilmiş vergi değeri
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Lokman hekimin ye dediği.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        …in hakettiği ceza
                        
İsim, Hukuk                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tam aradığı şey olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haklı bir sebepten işten çıkarma
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haklı bir nedenle tahliye etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi olduğu gibi anlatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ancak bir tek atacak kadar vakti olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        insan akılnı toplayamıyor ki !
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        doğru sözcüğü bulmak için bir sözlüğü didik didik aramak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taşı gediğine koymak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haklı bir gaye uğruna konuşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Aşağı yukarı/şöyle böyle (geçinip gidiyoruz).
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iki dirhem bir çekirdek olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in hemen öncesine kadar
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        az konuşup çok iş yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haklı bir neden olmadan
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haklı bir gerekçe olmaksızın
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tercihen, en iyisi, bari. 
 I would sooner not go: Ben gitmesem daha iyi; gitmemeyi tercih ederim. 
 
 I really don't want to go there. I'd just as soon turn around and go back: Cidden oraya gitmek istemiyorum, en iyisi geri döneyim. 
 Death sooner than slavery: Ölüm esaretten yeğdir. 
 I would sooner die: Ölürüm de bunu yapmam.