birinin kapısını aşındırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ürünlerini kapışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zorla/mütemadiyen tekrarlayarak kafasına sokmak. 
 Tom is lazy, and his lessons have to beaten into his head.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün gücüyle anlamaya çalışmak, kafa patlatmak, kafa yormak. 
 Some students are lazy, but others beat  their brains and succeed.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kafa yormak/patlatmak, (birşeyi anlamak/çözmek için) bütün zekâsını/gücünü kullanmak. 
 She beat her  brains out studying, but couldn't keep up with the rest of the class: Bütün gücü ile çalıştı ise de diğer öğrencilere yetişemedi.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        göğsünü bağrını dövmek, dövünmek, feryat figan etmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gevezelik/boşboğazlık/zevzeklik etmek, saçma sapan konuşmak. 
 Stop beating your gums, I am too busy  to listen to your meaningless talk.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zevzeklik/gevezelik etmek, saçmasapan konuşmak, zırvalamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        başını taştan taşa vurmak, deveye hendek atlatmak, bütün gayretlerine rağmen başaramamak. 
 Trying to  make him change his mind is just beating your head against a wall.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir kimsenin bilgisi/tecrübesi/uzmanlığı dışında. 
 He said that computer programming is off his beat.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir kimsenin bilgisi/tecrübesi/uzmanlığı dışında. 
 He said that computer programming is off his beat.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kalbi duracak gibi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kalbi yerinden fırlayacak gibi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        role alışılmadık bir işlev
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        âhenkli, hem-âhenk, aynı ritim veya tempoda.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağızıni burnunu dağıtmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yaptığı işi hemen bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haydi haydiye yenmek, çok daha üstün olmak. 
 We beat their team all hollow: Onların takımını haydi 
 haydiye yeneriz. 
 As a speaker, he beats us all hollow: Hatip olarak hepimizden çok daha üstündür.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) geri çekilme/ric'at borusu çalmak. 
 The drums beat a retreat. (b) bozguna uğramak, bozguna 
 uğrayıp düzensizce geri çekilmek, (c) kaçmak, tüymek, kirişi kırmak. 
 We dropped the apples and beat a hasty retreat when the farmer shouted at us.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) her tarafı aramak, arayıp taramak. 
 After beating about for several hours, he turned up the missing  papers. (b) 
 den. rüzgâra karşı çevirmek, (gemi) yön değiştirmek.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bin dereden su getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konuya dolaylı yaklaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        oyalanmak, bin dereden su getirmek, sözü döndürüp dolaştırmak, konudan uzaklaşmak. 
 He beat about the  bush for a half hour without coming to the point: Asıl konuya girmeden önce sözü yarım saat döndürüp dolaştırdı.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tuhaf/acayip olmak, akıl ermemek. 
 It beats the Dutch how Tom disappeared suddenly: Tomun birdenbire 
 kayboluşu doğrusu pek acayip!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir konuyu konuşmaktan kaçınmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir konuyu ertelemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biriyle kavgalı olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (geri) püskürtmek, geri çevirmek, durdurmak, geriletmek. 
 to beat back an attacker: mütecavizi geri püskürtmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çoğunlukla galip gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi yapmaktan daha iyi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi yapmaya yeğ olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) boyun eğdirmek, râmetmek, ezmek, çiğnemek, yerle bir etmek. 
 The rain has beaten down the corn: 
 Yağmur, mısırları yerle bir etti. (b) 
 k.d. (pazarlık edip) fiyatı indirtmek. 
 The man was asking $90 for the dress, but I beat him down to $75.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pazarlık ederek fiyatı indirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yılgın nesil: İkinci Dünya Savaşından sonra türeyen, batı kültürüne/törelerine yüz çevirmiş kuşak.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haydi haydiye yenmek, çok daha üstün olmak. 
 We beat their team all hollow: Onların takımını haydi 
 haydiye yeneriz. 
 As a speaker, he beats us all hollow: Hatip olarak hepimizden çok daha üstündür.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vura vura parçalamak. 
 The thiefs robbed the old man and beat his head in.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tüymek, uzaklaşmak, tabanları yağlamak. 
 The only witness had beat it by the time the police arrived.  
 Now then, beat it: Haydi bakalım, çek arabanı! Defol!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        püskürtmek, kovmak, defetmek, uzaklaştırmak. 
 to beat off an attack: taarruzu püskürtmek.  
We  had to beat off clouds of mosquitos.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini geri püskürtmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) 
 argo yenmek, mağlûp etmek. (b) (marangozlukta) zıvana açmak, (c) birşeyi dövüp yassıltmak. 
 
 beat out iron. 
 beat out a path: (fundalıkta vb.) yol açmak. 
 beat someone's brains out: Birinin beynini patlatmak. (d) vurarak ateşi söndürmek, (e) rüzgâra karşı yelken açmak. 
 The sailing ship beat out the sea. (f) (davul vb.) çal(ın)mak. 
 The drummers beat out their tropical music and we all danced.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde geçmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde alt etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde mağlup etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini cep binden çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        varını yoğunu kaybettirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini satrançta yenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde yenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde mağlup etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyde alt etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzını yüzünü morartmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini morartana kadar dövmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini indirim yapmaya ikna etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine indirim yaptırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kolayca alt etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kolaylıkla yenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kolayca mağlup etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini sayı ile yenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyde birinden önce davranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi birinden önce yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyde birini geçmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyleri birlikte karıştırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyleri birlikte çırpmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        olanca hızı ile, çok şiddetle. 
 The fire engines were going down the road to beat the band. The audience  cheered and clapped to beat the band.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir papazın dinî bölgesini gezerek işaretlemek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün gücü ile elde etmeye çalışmak, çok gayret etmek, elinden geleni yapmak. 
 The mayor was beating  the bushes for funds to build the school.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün gücü ile elde etmeye çalışmak, çok gayret etmek, elinden geleni yapmak. 
 The mayor was beating  the bushes for funds to build the school.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zamana karşı yarışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        rakiplere fark atmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        rakiplerini geride bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ilgi çekmeye/uyandırmaya çalışmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tuhaf/acayip olmak, akıl ermemek. 
 It beats the Dutch how Tom disappeared suddenly: Tomun birdenbire 
 kayboluşu doğrusu pek acayip!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) çok acayip/görülmemiş bir şey yapmak, (b) çok tuhaf/acayip olmak. 
 That beats the Dutch: Çok 
 acayip! Şaşılacak şey! Hayret doğrusu!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        seçim propagandası yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        seçim propogandası yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) işaret verilmeden yarışa başlamak, (b) bir işe vakitsiz (vaktinden önce) başlamak, acele etmek/davranmak, ivmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aklanmak, arınmak, beraet etmek, cezadan kurtulmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sistemin boşluklarından yararlanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sistemin boşluklarını bulmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisinden) önce davranmak/yapmak. 
 We were planning to send a rocket into space, but the Russians  beat us to it: Uzaya roket göndermeye hazırlanıyorduk, fakat Ruslar bizden önce davrandılar.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mürettebatı nöbet mevkilerine çağırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önce davranıp almak/yapmak/kapmak, açıkta bırakmak. 
 John was going to apply for the job, but Ted beat  him to the draw/to the punch: İş için John müracaat edecekti, fakat Ted daha önce davranıp onu açıkta bıraktı.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) erken davranmak, elini çabuk tutmak, (b) fırsattan yararlanarak hasmını yenmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önce davranıp almak/yapmak/kapmak, açıkta bırakmak. 
 John was going to apply for the job, but Ted beat  him to the draw/to the punch: İş için John müracaat edecekti, fakat Ted daha önce davranıp onu açıkta bıraktı.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dövmek, dayak atmak, pestilini çıkarmak. 
 If you do it again, I'll beat up on you: Bir daha yaparsan kemiklerini kırarım.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        adam kazanmak için propaganda yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi kendini yiyip bitirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini çok kötü dövmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini fena benzetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun uzadıya düşünmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        enine boyuna düşünmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üzüntüden harap olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi kendini yiyip bitirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gemide savaş hazırlığı emrini vermek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        İnanabiliyor musun?
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bin dereden su getirmek, sözü döndürüp dolaştırmak, konudan uzaklaşmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şiddetli. 
 It rained all day to beat the band: Bütün gün şiddetli yağmur yağdı.