bir şeyden dolayı üzülmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (hanımlar) samimi davranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        niyetlerini çıtlatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine tamamen güvenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) rahatına/keyfine bakmak, teklifsiz davranmak, (b) içini dökmek/açmak, sırrını açmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        parasını işletmeden tutmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        opsiyon hakkının vadesini geçirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gecik(tir)mek, vaktinde harekete geçmemek, savsaklamak, ihmal etmek, âtıl davranmak, fırsatı kaçırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Açık konuşalım.
                        
Cümle, Deyim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Sadede gelelim.
                        
Cümle, Deyim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Lafı uzatmanın manası yok.
                        
Cümle, Deyim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        atik davranmak, vakit kaybetmemek, zamanında harekete geçmek, çok faal olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok faaliyet göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şirketi kötü yönetimle harap etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (Br) daireyi kiraya vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        möbleli daireyi kiraya vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir mektubu dolaştırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir konuyu ilişmeden bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) karışmamak, rahatsız/taciz etmemek. 
 Let me alone for that: Sen o işi bana bırak. (b) … şöyle 
 dursun, … bir tarafa. 
 He was too tired to walk, let alone run: Koşmak şöyle dursun, yürümeye mecali yoktu.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) karışmamak, dokunmamak, kendi haline bırakmak. 
 Let me alone (Leave me alone): Bana karışma, 
 beni kendi halime bırak. 
 Let him alone: Ona dokunma/bırak onu. (b) bir yana, şöyle dursun, nerde kaldı (ki). 
 Honesty, let alone honor, was not in him: Şeref şöyle dursun, onda dürüstlük namına bir şey yoktu.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir fırsatı elden kaçırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir fırsatı kaçırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yıllık kiraya verilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) düş/hayal kırıklığına uğratmak. 
 Don't let us down today; we're counting on you to help: Sizin 
 yardımınıza güveniyoruz, bizi şimdi düş kırıklığına uğratmayın. (b) yüz çevirmek, ihanet etmek, yüzüstü bırakmak, (c) azaltmak, gevşetmek, yavaşlatmak. 
 As her interest in the work wore off, she began to let down. (d) (saç, etek vb.) uzatmak, sarkıtmak, çözmek, (aşağı) indirmek, (e) 
 let one's hair down 
 k.d. samimî davranmak, içli dışlı olmak, resmiyeti ortadan kaldırmak, (f) mahcup/rezil etmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (US) engellerin kalkmasına müsaade etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vurmak, aşketmek, indirmek. 
 The boxer let drive a left to the jaw.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi bilerek ağzından kaçırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi laf arasında söylemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi laf arasında söylemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi bilerek ağzından kaçırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (füze, silah vb.) atmak, fırlatmak. 
 to let fly a stone/an arrow: taş/ok atmak. (b) (heyecan 
 vb.) serbest bırakmak, birdenbire söylemek, 
 mec. basmak. 
 to let fly a curse: küfürü basmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        1000 dolara kiraya vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) serbest bırakmak, kendi haline terketmek, kapıp koyvermek, (b) kovmak, işine son vermek, (c) ilgiyi 
 kesmek, hissesinden/payından vazgeçmek. 
 Let go! Bırak!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) serbest bırakmak, salıvermek, (gitmesine) izin vermek, (elinden) kaçırmak, koyuvermek. 
 to let  go a rope or an anchor: halatı/demiri salıvermek. 
 Let me go: İzin verin/bırakın gideyim. (b) terketmek, vazgeçmek, feragat etmek. 
 He let go all thought of winning a prize.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'i serbest bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        malları ucuza bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (kapıyı açıp) içeri almak, (girmesine) müsaade etmek. 
 Can you let him in? Ona kapıyı açar 
 mısınız? 
 The maid let him in: Hizmetçi onu içeri aldı. 
 He let himself in with a key: Anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. 
 Let the dog in: Köpeği içeri al. 
 Let in the possibility of doubt: şüpheye yol açmak. (b) (zarara vb.) sokmak/uğratmak. 
 to let someone in for loss: birisini zarara sokmak. (c) 
 let in on ile ayni anlama gelir. (bir sırrı vb.) paylaşmak, ortak olmak, iştirak etmek. 
 let someone in on a secret: bir sırrı birine açmak. 
 Can we let him in on it? Bunu (sırrı vb.) ona açabilir miyiz/söyleyebilir miyiz? (d) 
 let in for: yol açmak, sebep olmak, sebebiyet vermek. 
 See what you've let me in for now! Bak şimdi başıma ne işler açtın! 
 Let oneself in for trouble/for a lot of work: Başına dert açmak/bir sürü iş açmak. 
 I didn't know what I was letting myself in for: Başıma ne gibi dertler açılacağını bilemedim/karşılaşacağım zorlukları hesaplayamadım.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biri buyur demeden içeri girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (araba) hızlı vitese geçirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) -e ortak/sırdaş olmak, (b) (pencere vb.) aç(ıl)mak, (c) (birisini) ortak etme/karıştırmak/iştirak 
 ettirmek, (d) (bir şeyi başka bir şeye) daldırmak/sokmak/batırmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        geçmesine müsaade etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (birini/bir şeyi) salıvermek, serbest/başıboş bırakmak. 
 Children let loose from school. (b) 
 
 be let loose on: kolayca zarar vb. verecek durumda olmak, engel tanımamak, serbestçe (etki vb.) yapabilmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) kurtulmak, serbest kalmak, (b) kurtarmak, serbest bırakmak, salıvermek, çözüp koyvermek, (c) gevşemek, 
 çözülmek, sökülmek. 
 The guardrail let loose.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiddetlenip içini dökmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) patlatmak, (silah vb.) atmak, fırlatmak, (b) (görevden/sorumluluktan) affetmek, mazur görmek, azat 
 etmek, serbest bırakmak. 
 She let the boy off (doing) his music practice. (c) bağışlamak, hafif bir ceza ile salıvermek. 
 He let me off this time: Bu defalık suçumu bağışladı. 
 He was let off with a fine: Para cezası ile serbest bırakıldı. (d) (taşıttan birini) indirmek, inmesine müsaade etmek, (e) 
 let someone off the hook: (birisini) güç durumdan kurtamak, sorumlu tutmamak, mazur görmek, mes'uliyetten kurtarmak, (f) 
 let off steam: (lokomotif) buhar salıvermek, (bir kimse) kabına/ele avuca sığmamak, çok faal olmak.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        möbleli daire kiraya vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önemli bir şahsiyetmiş gibi davranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (sırrını) açıklamak, ifşa etmek. 
 Don't let on that I told you: Sana söylediklerimi kimseye 
 söyleme. 
 Don't let on about the meeting: Toplantı hakkında kimseye bir şey söyleme. (b) taslamak, gösteriş yapmak, … süsü vermek, … gibi davranmak, (hal vb.) takınmak, olduğundan başka türlü görünmek. 
 He passed me in the street but he didn't let on: Caddede yanımdan geçti, fakat görmemezlikten geldi. 
 They knew the answer but they didn't let on: Cevabını bildikleri halde bilmez gibi davrandılar.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (sır vb.) açıklamak, ifşa etmek, ağzından kaçırmak. 
 He accidentally let out that he hadn't been  for 3 weeks: 3 haftadır eve uğramadığını ağzından kaçırdı. (b) gevşetmek, (c) (elbise vb.) genişletmek, bollaştırmak, (d) dışarıya bırakmak/koyvermek/salıvermek/göndermek. 
 let the water out of the bath: banyo küvetinin suyunu boşaltmak. 
 He let him out quietly: Sessizce onu dışarı gönderdi. (e) kiraya vermek, kiralamak. 
 Has the room been let out yet? Oda kiralandı mı? (f) 
 k.d. kov(ul)mak, sepetle(n)mek, (g) (feryat/çığlık) koparmak/basmak. 
 He let out a cry of pain: Duyduğu acı ile feryadı bastı. 
 let out a laugh: kahkahayı basmak. (h) 
 let the cat out (of the bag) 
 k.d. sırrı açığa vurmak, baklayı ağzından çıkarmak. (i) 
 let out at someone: (birisine) vurmak, çifte atmak. 
 let out at someone with one's foot: birisini tekmelemek. (j) hariç bırakmak, hesaba katmamak. 
 If it's a bachelor you need that lets me out: Aradığın bir bekâr ise beni hesaba katma.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        geçmesine izin vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        geçme sine izin vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dokunmamak, kendi haline bırakmak/terketmek. 
 Let the matter ride until the next meeting.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ihmal etmek, umursamamak, aldırmamak, kendi haline/yüzüstü bırakmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzından kaçırmak. 
 to let the truth slip: hakikati ağzından kaçırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini rahatsız etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yakasından düşmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yakasını bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin peşini bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini rahatsız etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kendi haline bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yakasından düşmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin peşini bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yakasını bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin birşey yapmasına imkân tanımak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin birşey yapmasına izin vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin nüfuzunu azaltmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin güvenini boşa çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin beklentilerini boşa çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini hayal kırıklığına uğratmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini yarı yolda bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin gitmesine izin vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini işten çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin birşeyi almasına izin vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi birine anlatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi biriyle paylaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini cezasız bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini serbest bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini birşeyden muaf tutmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi oluruna bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeye müdahale etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eteğini açmak
                        
Fiil, Telefon ve Telgraf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boyunu uzatmak
                        
Fiil, Tekstil Sanayii                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        paçasını açmak
                        
Fiil, Tekstil Sanayii                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyin etkisini azaltmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi daha az etkili hale getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi kendi haline bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyin peşini bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi kendi haline bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey konusunda tasalanmayı bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey hakkında kaygılanmayı bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi görmezden gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi birşeye sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyin birşeye girmesini sağlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi birşeye gömmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi oluruna bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        depoda mekân kiraya vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        işleri oluruna bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) gevşemek, yumuşamak, sertliğini kaybetmek. 
 There will be no let up in our endeavours: Gayretimizi 
 asla gevşetmeyeceğiz. (b) durmak, ara vermek. 
 She worked all night without letting up: Bütün gece durup dinlenmeden çalıştı. 
 What a talker she is, she never lets up: Çenesi durmadan işler/habire konuşur. 
 Once he is started he never lets up: Bir başladı mı, durmak bilmez. 
 to let up on a pursuit: takipten vazgeçmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        : -lim/-lım/-'üm/-lum. 
 Let's go: gidelim.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        : -lim/-lım/-'üm/-lum. 
 Let's go: gidelim.