işi başından aşmak, yapacak dünya kadar işi olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tasarrufundan belli bir miktarını ayırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuvvetine fazla güvenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        belleğine aşırı derecede güvenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fazla şey talep etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aşırı talepte bulunmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir buçuk katı/misli. 
 He earns half as much as you: Seninkinin bir buçuk katı kazanıyor.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        içkiyi fazla kaçırmak, (zilzurna) sarhoş olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        içkiyi fazla kaçırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bunun böyle olacağını biliyordum
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Bunu bekliyordum, zaten bundan şüphelenmiştim, ben de öyle tahmin ediyordum. 
 So they found out he's  been cheating. I thought as much.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        önemli bir başarı elde edememek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fiyatı yüksek olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek bir işe yaramamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek iyi değil. 
 This film's not up to much, although the actors are good: Artistler iyi ama film pek bir şeye benzemiyor.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok az, pek … yok. 
 “Anything interesting happening?” “ No, nothing much.” İlginç bir şey var mı? Pek bir şey yok.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hemen hemen (aynı), aşağı yukarı. 
 I told him pretty much what you just told me: Senin bana söylediklerini 
 hemen hemen aynen ona söyledim.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aşırı genelleme yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        o kadar, öylesine. 
 so much for that! bunun için bu kadar yeter! vesselam!  
So much for his French!: 
 Onun Fransızcası da bu kadar! 
 I regard it as so much lost time: Ben bunu kaybolmuş zaman sayarım.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şu kadar. 
 I'll say this much: he's a good worker: Şu kadarını söyleyeyim: çalışkan bir kişidir. 
 
 This much is certain that: Şurası muhakkak ki …
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu kadarı, şurası. 
 thus much is certain that: şurası muhakkak ki.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne kadar olduğunu hesaplamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fiyasko, neticesiz tartışma.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne de, hele … hiç, … şöyle dursun. (olumsuz bir tümceyi izleyen tümceyi daha da olumsuz yapar). 
 He  can't speak Turkish, still less English: İngilizce şöyle dursun Türkçeyi bile konuşamaz (Türkçe konuşamaz, hele İngilizce hiç konuşamaz). 
 It was not a merely scientific interest, even less was it a political one: Sırf bilimsel bir ilgi olmadığı gibi, siyasî bir ilgi hiç değildi.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tıpkı, aynı, farksız, eşdeğer. 
 It's much of a muchness: Ha o, ha bu, farketmez/hepsi bir (Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca!).
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aşırı, haddinden fazla. 
 It's much too cold: Haddinden fazla soğuk.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        takdir et(me)mek, kıymet/değer ver(me)mek. 
 I don't think much of his ideas: Onun fikirlerine kıymet vermem.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun uzun hesapladıktan sonra
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun müzakerelerden sonra
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun müzakerelerden sonra
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iki misli/katı. 
 She earns as much again as I do: O, benim kazandığımın iki katını kazanıyor.  
as  large again: iki misli büyük. 
 He is as old again as Mary is: O, Mary'den iki misli yaşlıdır.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir o kadar daha, iki misli.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … kadar, … gibi, sanki … . 
 He looked at me as much as to say … : … demek ister gibi yüzüme baktı. 
 
 It's as much as saying he is a liar: Bu ona yalancı demek gibi bir şey. 
 I love you as much as I love your brother: Kardeşini sevdiğim kadar seni de seviyorum.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden geldiği/gücünün yettiği kadar, mümkün mertebe, imkân nisbetinde.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e çok daha isteksiz olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e çok daha istekli olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haberlerin büyük etkisinde kalmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birbirine çok benzemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birçok yeni şey ortaya çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gemiciliğe büyük zararı dokunmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinden yapabileceğinden fazlasını beklemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinden çok fazla şey beklemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeye fazla zaman harcamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in büyük bir kısmı için
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in büyük bir kısmında
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun çalışma sonucu elde edilen şey
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        büyük eleştirilere neden olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini büyük zahmete sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok sıkıntılı zamanlar geçirmiş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok sıkıntı çekmiş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kaybedecek çok şey olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinde çok işi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gelişmeden kalmış olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun süre silah altında hizmet etmiş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        el de çok parası olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elde çok parası olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yaptığı iş pek mükemmel değil
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir yaşına daha girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aralarında pek benzer taraf göremiyorum
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Çok da önemsemedim.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Fazla üzerinde durmadım.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Fazla kafama takmadım.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Pek ciddiye almadım.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Pek ciddiye almadım.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Çok da önemsemedim.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Fazla üzerinde durmadım.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dışarı çıkmayı canım pek çekmiyor
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok masrafa mal olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok masrafa mal olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir at üzerine filan miktar oynamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha yapılması gereken birçok şey olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) çok önem/değer vermek, (b) fazla bir şey anlamak/elde etmek/kazanmak, manâ çıkarmak. 
 I couldn't  make much of that new book of his: Onun yeni kitabından pek bir şey anlayamadım.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir şeye) çok önem vermek/hiç önem vermemek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        değersiz, yararsız, değmez. 
 I wish I've not come to this dance, it's not much cop.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beyhude, yararsız, faydasız, gereksiz, lüzumsuz. 
 It's no good talking to him, because he never listens.  A car's not much good to me, I can't drive.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -den fazla değil. 
 He is no more German than I am: Kim demiş onu Alman diye?  
“I can't understand  it.” “No more can I.” “Bunu anlamıyorum. ” “Benden de al, o kadar.”
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi/uygun/münasip değil. 
 It's not much of a day for a walk: Yürüyüş için pek uygun bir hava değil. 
 
 He's not much of a doctor: Pek iyi bir doktor değildir (Doktorluğu nafile; beş para etmez).
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini gözü tutmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinden pek hoşlanmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinden fazla hoşlanmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek inandırıcı olmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fazla bir şey fark etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pek ümit verici görünmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fazla yer işgal etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şekle fazla bağlı kalmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şey için çok ödemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        epey olumsuz eleştiri almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … kadar, … gibi, sanki … . 
 He looked at me as much as to say … : … demek ister gibi yüzüme baktı. 
 
 It's as much as saying he is a liar: Bu ona yalancı demek gibi bir şey. 
 I love you as much as I love your brother: Kardeşini sevdiğim kadar seni de seviyorum.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hattâ, … bile. 
 He just left without so much as saying goodbye: Allaha ısmarladık bile demeden çekip gitti.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … bile. 
 He didn't so much as ask me to sit down: Bana otur bile demedi.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … değil, … şöyle dursun, …'den ziyade. 
 I don't so much dislike him as hate him: Ondan hoşlanmamaktan 
 ziyade nefret ediyorum (Hoşlanmamak şöyle dursun, ondan nefret ediyorum).
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu iş burada biter, bu konu için bu kadar yeter, bu iş/düşünce böylece suya düştü. 
 Now it's started  raining; so much for my idea of taking a walk: İşte yağmur başladı, benim yürüyüş yapma düşüncem de suya düştü. 
 So much for your promise: Nerede kaldı verdiğin söz! 
 So much for this problem, now for the next: Bu soru üzerinde yeteri kadar durduk, şimdi ötekine geçelim. 
 So much for his friendship: Onun arkadaşlığı bukadarmış (Ondan başka ne beklenir?).
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        öylesine … ki, o derecede … ki.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hattâ öyle ki, öylesine/o dereceye kadar ki.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin maaşından falan miktar kesmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok gerekli bir ihtiyacı karşılamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aşırı zahmete girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir konuşmaya sürekli katılmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir fiyattan falan miktar indirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok sevmek/hoşlanmak. 
 I don't think much of that: O hiç hoşuma gitmez.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) kendini beğenmek, (b) hep kendini düşünmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … için fazla/ağır. 
 Climbing the smallest hill is too much for her since her illness: Hastalığından 
 beri en küçük bir yokuş çıkmak bile ona fazla geliyor.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        haddinden fazla. 
 That's a bit too much af a good thing: Bu kadarı da biraz fazla.  
One can have  too much of a good thing: İyi ve nefis şeye doyum olmaz. 
 You can't have too much of a good thing: Fazla mal göz çıkarmaz.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kabul edilmeyecek derecede çok
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin maaşından filan miktar kesmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin maaşından falan miktar kesmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ücretinden filan miktar kesinti yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok fazla ayrıntıya girmeden
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok fazla ayrıntıya girmeksizin
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aşınma ve yıpranma payı olarak falan miktarı düşmek
                        
Fiil