engelleri yenerek kendine yol açmak
Fiil
kalabalıkta arkadaşlarını seçmek
Fiil
başkasının zekâsına/bilgisine güvenmek, kopyacılık yapmak.
He refused to prepare for the exam but counted on being able to pick his roommate's brains: Sınava hazırlanacağı yerde arkadaşından kopya yapacağına güvendi.
can simidini yakalamak
Fiil
bir piknikten sonra atılan çöpleri toplamak
Fiil
ıstakoz çatalı
İsim, Gıda ve Mutfak
sürekli şikâyet etmek
Fiil
iştahsız bir lokma bir şey yemek
Fiil
biriyle paylaşacak kozu olmak
Fiil
birinin itibarına leke sürmeye çalışmak
Fiil
kilidi maymuncukla açmak
Fiil
arasından en iyisini seçmek
Fiil
bir teoriyi paramparça etmek
Fiil
istediği gibi/titizlikle seçmek.
kazma kürek işi (hukukçular ve muhasebecilerin dilinde , mükemmelliğini sağlamak amacıyla belgelerin satır satır incelenmesi
(a)
k.d. dırdır etmek, herşeye kusur bulmak, (b) iştahsızca/çok az yemek.
As he was ill, he only picked at his food. (c) … ile oynamak, el atmak, ellemek.
The baby loved to pick at her mother's necklace. (d) isteksizce/istemeye istemeye yapmak.
bir savı her bakımdan çürütmek
Fiil
ileri sürülen bir iddiada boşluklar aramak
Fiil
birinde kusur aramak
Fiil
kusur bulmak, kusur bulmaya bahane aramak,
mec. öküzün altında buzağı aramak.
canlandırıcı içki ya da ilaç
ordunun güzide elemanları
İsim
(a) koparmak, yolmak, (b) (nişan alıp) vurmak.
The hunter picked off a duck rising from the marsh.
durmadan kusur bulmak, herşeyi tenkit etmek, dırdır etmek, bizar etmek.
He always picks on me:
Her şeyime kusur bulur/Ne yapsam kabahat olur. (b) seçmek.
The examiners can pick on any student to answer questions.
(a) seçmek, tayin etmek, göstermek.
to pick out one's successor. (b) tanımak, teşhis etmek.
to pick out a well-known face in a crowd. (c) ayırdetmek, (anlamını) farketmek/sezmek, (d) (bir melodinin) ağır ağır notalarını çıkarmak, (e) ayırmak.
projektörle uçak arayıp bulmak
Fiil
iyiyi kötüden ayırmak
Fiil
bir ibarenin anlamını çıkarmak
Fiil
(birer birer muayene edip içlerinden birini) seçmeye çalışmak.
Eager shoppers were picking over the shirts on the bargain tables.
birisinin kafasındaki bilgiyi kendi çıkarına kullanmak üzere elde etmeye çalışmak
Fiil
birinin elinden bir şey çalmak
Fiil
birinin cebinden para çalmak
Fiil
birinin cebinden para çalmak
Fiil
birini fena halde haşlamak
Fiil
birinin kendini daha iyi hissetmesini sağlamak
Fiil
birini söylediği birşey için azarlamak
Fiil
en layık olmayan adayı seçmek
Fiil
son komite üyesini seçmek
Fiil
(a) kaldırmak.
to pick up a stone. (b) (cesaret/sağlık vb.) tekrar kazanmak, -e kavuşmak. (c)
(tesadüfen) kazanmak, elde etmek.
to pick up a livelyhood: şundan bundan geçimini sağlamak. (d) (yolda durup birini otomobile vb.) almak, (f) (radyoda vb.) almak, dinlemek, bulmak.
Can you pick up Ankara on your radio? (f) hızlanmak, hız/sürat kazanmak, (g) düzenlemek, düzene/intizama sokmak, derleyip toplamak.
to pick up a room. (h) ilerlemek, gelişmek, düzelmek, yoluna girmek, iyiye doğru gitmek.
Business is beginning to pick up. (i)
k.d. tanışarak hemen sıkı fıkı ahbap olmak,
argo tavlamak.
He picked up a girl in the movies last night. (j)
argo tutuklamak, enselemek, tevkif etmek.
They picked him up for vagrancy. (k)
argo satın almak, bulmak, elde etmek.
She picked up some nice shoes on sale. (l)
k.d. (başkalarına ait faturayı, örneğin lokantada arkadaşlarının hesabını) ödemek. (m) kapmak, kısa zamanda elde etmek.
pick up a language: kısa zamanda bir dil öğrenmek. (n) (fırsat vb.) yakalamak, kaçırmamak.
pick up a bargain: kelepiri yakalamak. (o) tekrar başlamak, (bıraktığı yerden) devam etmek.
to pick up a conversation (after an interruption): (kesintiden sonra) söze kaldığı yerden devam etmek. (p)
pick up and leave: pılıyı pırtıyı toplayıp acele savuşmak.
açık artırmada kelepir bir iş yapmak
Fiil
bir radyo yayınını yakalamak
Fiil
arabayı yedeğe almak
Fiil
çat pat İngilizce öğrenmek
Fiil
masrafların bir kısmına katılmak
Fiil
(Br) kıt kanaat geçinmek
Fiil
kazazede mürettebatı kurtarmak
Fiil
birinin dağıttığı yeri toplamak
Fiil
birinin dağınıklığını toplamak
Fiil
birinin arkasını toplamak
Fiil
eski bir yağlıboya tablo düşürmek
Fiil
posta toplama ve sevkıyat servisi
bilgi kırıntıları toplamak
Fiil
içinde uyunabilen ve kamp teçhizatının depolanabileceği kamyonet
ışıldaklarla düşman uçaklarını tesbit etmek
Fiil
üç beş kuruş kazanmak
Fiil
şikâyet başvurularında artma
bir reklam için yaratılmış reklam malzemesinin değişik bir biçimde başka bir reklamda kullanılması
kendi kendini yetiştirme yöntemi
şüpheli kişilerin tutuklanması
(a) anlamak, kavramak, farketmek, takdir etmek, (b) yapmaya/kullanmaya başlamak.
birşeye dönüp daha ayrıntılı tartışmak
Fiil
birşeyi ayrıntılandırmak
Fiil
bir şeyi telafi etmek
Fiil
(devletlerarası) suçluları geri verme sözleşmesi
lu caddeyi takip etmek
Fiil
(US) 8 numaralı caddeden gitmek
Fiil
birini gidip karşılamak
Fiil
bilgi kırıntıları toplamak
Fiil
birini arabayla almak
Fiil
birini gözaltına almak
Fiil
birini evinden almak
Fiil
yan bir iş de öğrenmek
Fiil
(borsada fiyatlar) yükseltmek
Fiil
meydan okuyanın davetini kabul etmek
Fiil
bir eserde hatalar bulmak
Fiil
birşeye eskisi gibi devam etmeye çalışmak
Fiil
birşeyi yeniden normale döndürmeye çalışmak
Fiil
birşeyi eski haline döndürmeye çalışmak
Fiil
(lokantada vb.) hesabı ödemek.
bir konuya yeniden dönmek
Fiil
bıraktığı yerden devam etmek
Fiil
kaldığı yerden devam etmek
Fiil
birinin manevrasını alt etmek
Fiil
düştüğü yerden kalkmak
Fiil
birinin kalkınmasına yardım etmek
Fiil
(a) düelloyu/mücadeleyi (veya meydan okuma şeklindeki daveti) kabul etmek, (b) bir kimseyi/fikri savunmak.
throw down the gauntlet = gantlet: meydan okumak.
biriyle kavga aramak
Fiil