1. Fiil seçmek, seçerek almak.
    pick a winner: en iyisini seçmek.
  2. Fiil çıkartmak, sebebiyet vermek, tahrik etmek.
    to pick a fight: kavga çıkarmak.
  3. Fiil aramak, bulmaya çalışmak, bulup çıkarmak.
    to pick flaws in something: bir şeye kusur bulmaya çalışmak.

    to pick acquintance with someone: birisiyle ahbap olmaya çalışmak.
  4. Fiil çalmak, aşırmak.
    to pick a pocket: yankesicilik yapmak.
    to pick someone's brains: birisinin
    bütün bildiklerini öğrenmek.
  5. Fiil (hırsızlık maksadıyla kilidi maymuncukla/telle) açmak.
  6. Fiil delmek, delik açmak, (sivri aletle) oymak.
    to pick ore.
  7. Fiil kazmak, kazarak çukur açmak.
    to pick a hole in asphalt.
  8. Fiil ayıklamak.
    to pick a bone: kemiğin etini ayıklamak.
    to have a bone to pick with someone:
    birisiyle paylaşılacak kozu olmak.
  9. Fiil (ucu sivri aletle) kurcalamak, karıştırmak, içindeki bir şeyi çıkarmak.
    to pick one's teeth.
    Don't
    pick your nose: Burnunu kurcalama.
  10. Fiil yolmak, ditmek, didiklemek.
    to pick a chicken.
    to pick pieces: didik didik etmek.
  11. Fiil toplamak, devşirmek, koparmak.
    to pick flowers.
  12. Fiil gagalamak.
    The little birds were picking the grain.
  13. Fiil ayırmak.
    to pick fibers.
  14. Fiil (telli sazı) parmakla/mızrapla çalmak.
  15. Fiil azar azar yemek.
    to pick one's food.
  16. İsim seçme, seçip alma, seçenek.
    to take one's pick .
  17. İsim seçilen/tercih edilen kimse/şey.
    He is our pick for President.
  18. İsim en seçkin/iyi kısım, tercih edilen kısım/parça/örnek.
  19. İsim seçmede öncelik, seçme imtiyazı.
    He gave me my pick of the litter.
  20. İsim (belirli bir zamanda/bir defada toplanan) ürün/mahsul.
  21. İsim (ucu sivri bir şeyle) dürtme/vurma.
  22. İsim mızrap, çalgıç.
  23. İsim kazma.
  24. İsim dişçöpü/kürdan vb. gibi ucu sivri nesne.
    a toothpick: dişçöpü, kürdan.
  25. mekik atmak.
  26. mekiğin bir kere atılışı, mekik atma.
  27. (dokumacılıkta) argaç, atkı.
iştahsız yemek yemek
burnunu karıştırmak Fiil
engelleri yenerek kendine yol açmak Fiil
kalabalıkta arkadaşlarını seçmek Fiil
başkasının zekâsına/bilgisine güvenmek, kopyacılık yapmak.
He refused to prepare for the exam but
counted on being able to pick his roommate's brains: Sınava hazırlanacağı yerde arkadaşından kopya yapacağına güvendi.
kucağına almak Fiil
can simidini yakalamak Fiil
bir piknikten sonra atılan çöpleri toplamak Fiil
günlük kazanç
elle toplamak Fiil
dikkatle seçmek Fiil
buz kıracağı. İsim
ıstakoz çatalı İsim, Gıda ve Mutfak
beğenmemek Fiil
kusur bulmak Fiil
sürekli şikâyet etmek Fiil
iştahsız bir lokma bir şey yemek Fiil
biriyle paylaşacak kozu olmak Fiil
birinin itibarına leke sürmeye çalışmak Fiil
kilidi maymuncukla açmak Fiil
arasından en iyisini seçmek Fiil
kavga çıkarmak.
bir kuramı çürütmek Fiil
bir teoriyi paramparça etmek Fiil
çok dikkatli seçmek.
istediği gibi/titizlikle seçmek.
yeraltı inşaat işçisi
kazma kürek işi (hukukçular ve muhasebecilerin dilinde , mükemmelliğini sağlamak amacıyla belgelerin satır satır incelenmesi
çalıp çırpmak Fiil
aşırmak Fiil
sıkı eleştirmek Fiil
(a)
k.d. dırdır etmek, herşeye kusur bulmak, (b) iştahsızca/çok az yemek.
As he was ill, he
only picked at his food. (c) … ile oynamak, el atmak, ellemek.
The baby loved to pick at her mother's necklace. (d) isteksizce/istemeye istemeye yapmak.
birine mızmızlanmak Fiil
bir savı her bakımdan çürütmek Fiil
ileri sürülen bir iddiada boşluklar aramak Fiil
birinde kusur aramak Fiil
kusur bulmak, kusur bulmaya bahane aramak,
mec. öküzün altında buzağı aramak.
canlandırıcı içki ya da ilaç
ferahlık verici bir olay
ordunun güzide elemanları İsim
hepsinin en iyisi İsim
(a) koparmak, yolmak, (b) (nişan alıp) vurmak.
The hunter picked off a duck rising from the marsh.
durmadan kusur bulmak, herşeyi tenkit etmek, dırdır etmek, bizar etmek.
He always picks on me:
Her şeyime kusur bulur/Ne yapsam kabahat olur. (b) seçmek.
The examiners can pick on any student to answer questions.
didişmek Fiil
(a) seçmek, tayin etmek, göstermek.
to pick out one's successor. (b) tanımak, teşhis etmek.
to
pick out a well-known face in a crowd. (c) ayırdetmek, (anlamını) farketmek/sezmek, (d) (bir melodinin) ağır ağır notalarını çıkarmak, (e) ayırmak.
projektörle uçak arayıp bulmak Fiil
iyiyi kötüden ayırmak Fiil
bir ibarenin anlamını çıkarmak Fiil
(birer birer muayene edip içlerinden birini) seçmeye çalışmak.
Eager shoppers were picking over the
shirts on the bargain tables.
yankesicilik yapmak İsim
paçavra toplamak Fiil
birisinin kafasındaki bilgiyi kendi çıkarına kullanmak üzere elde etmeye çalışmak Fiil
birinin elinden bir şey çalmak Fiil
yankesicilik yapmak Fiil
birinin cebinden para çalmak Fiil
birinin cebinden para çalmak Fiil
yankesicilik yapmak Fiil
birini fena halde haşlamak Fiil
birinin kendini daha iyi hissetmesini sağlamak Fiil
birine iyi gelmek Fiil
birini iyileştirmek Fiil
birini söylediği birşey için azarlamak Fiil
birini kınamak Fiil
birini azarlamak Fiil
birine kızmak Fiil
birini eleştirmek Fiil
açık saçık konuşmak Fiil
en layık olmayan adayı seçmek Fiil
son komite üyesini seçmek Fiil
(a) kaldırmak.
to pick up a stone. (b) (cesaret/sağlık vb.) tekrar kazanmak, -e kavuşmak. (c)
(tesadüfen) kazanmak, elde etmek.
to pick up a livelyhood: şundan bundan geçimini sağlamak. (d) (yolda durup birini otomobile vb.) almak, (f) (radyoda vb.) almak, dinlemek, bulmak.
Can you pick up Ankara on your radio? (f) hızlanmak, hız/sürat kazanmak, (g) düzenlemek, düzene/intizama sokmak, derleyip toplamak.
to pick up a room. (h) ilerlemek, gelişmek, düzelmek, yoluna girmek, iyiye doğru gitmek.
Business is beginning to pick up. (i)
k.d. tanışarak hemen sıkı fıkı ahbap olmak,
argo tavlamak.
He picked up a girl in the movies last night. (j)
argo tutuklamak, enselemek, tevkif etmek.
They picked him up for vagrancy. (k)
argo satın almak, bulmak, elde etmek.
She picked up some nice shoes on sale. (l)
k.d. (başkalarına ait faturayı, örneğin lokantada arkadaşlarının hesabını) ödemek. (m) kapmak, kısa zamanda elde etmek.
pick up a language: kısa zamanda bir dil öğrenmek. (n) (fırsat vb.) yakalamak, kaçırmamak.
pick up a bargain: kelepiri yakalamak. (o) tekrar başlamak, (bıraktığı yerden) devam etmek.
to pick up a conversation (after an interruption): (kesintiden sonra) söze kaldığı yerden devam etmek. (p)
pick up and leave: pılıyı pırtıyı toplayıp acele savuşmak.
iyi iş yapmak Fiil
açık artırmada kelepir bir iş yapmak Fiil
bir radyo yayınını yakalamak Fiil
arabayı yedeğe almak Fiil
kavga çıkarmak Fiil
alışkanlık edinmek Fiil
çat pat İngilizce öğrenmek Fiil
bir dil kapmak Fiil
geçimini sağlamak Fiil
yeni bir işe girmek Fiil
masrafların bir kısmına katılmak Fiil
kavga çıkarmak Fiil
(Br) kıt kanaat geçinmek Fiil
kazazede mürettebatı kurtarmak Fiil
telgraf almak Fiil
biriyle tanışmak Fiil
birinin dağıttığı yeri toplamak Fiil
birinin dağınıklığını toplamak Fiil
birinin arkasını toplamak Fiil
(iş) düzelmek Fiil
eski bir yağlıboya tablo düşürmek Fiil
posta toplama ve sevkıyat servisi
bilgi kırıntıları toplamak Fiil
radara yakalanmak Fiil
alıcı film kamerası
içinde uyunabilen ve kamp teçhizatının depolanabileceği kamyonet
ucuz satın almak Fiil
ışıldaklarla düşman uçaklarını tesbit etmek Fiil
çiçek koparmak Fiil
üç beş kuruş kazanmak Fiil
ucuz ele geçirmek Fiil
sudan ucuza almak Fiil
işte yukarı çıkış
şikâyet başvurularında artma
sipariş artışı
kârda artış
bir reklam için yaratılmış reklam malzemesinin değişik bir biçimde başka bir reklamda kullanılması
kendi kendini yetiştirme yöntemi
havadis öğrenmek Fiil
haber toplamak Fiil
bilgi edinmek Fiil
şüpheli kişilerin tutuklanması
(a) anlamak, kavramak, farketmek, takdir etmek, (b) yapmaya/kullanmaya başlamak.
demir almak Fiil
hissetmek Fiil
birşeye dönüp daha ayrıntılı tartışmak Fiil
anlamak Fiil
birşeyi ayrıntılandırmak Fiil
birşeyi açmak Fiil
fark etmek Fiil
bir şeyi telafi etmek Fiil
sokaktan öğrenmek Fiil
(devletlerarası) suçluları geri verme sözleşmesi
(anten) alış kabiliyeti
kâr etmek Fiil
lu caddeyi takip etmek Fiil
(US) 8 numaralı caddeden gitmek Fiil
birini gidip karşılamak Fiil
bilgi kırıntıları toplamak Fiil
birini yakalamak Fiil
birini yatağa atmak Fiil
birini arabayla almak Fiil
birini içeri atmak Fiil
birini tavlamak Fiil
birini içeri almak Fiil
birini gözaltına almak Fiil
birini evinden almak Fiil
yan bir iş de öğrenmek Fiil
hızlanmak Fiil
daha hızlı gitmek Fiil
derleyip toparlamak Fiil
hızlanmak Fiil
daha hızlı gitmek Fiil
güç kazanmak Fiil
(borsada fiyatlar) yükseltmek Fiil
kabineyi kurmak Fiil
meydan okuyanın davetini kabul etmek Fiil
bir eserde hatalar bulmak Fiil
birşeye eskisi gibi devam etmeye çalışmak Fiil
birşeyi yeniden normale döndürmeye çalışmak Fiil
birşeyi eski haline döndürmeye çalışmak Fiil
(lokantada vb.) hesabı ödemek.
bir konuya yeniden dönmek Fiil
bıraktığı yerden devam etmek Fiil
kaldığı yerden devam etmek Fiil
alıcı mikrofon
(US) pikap kamyonet
birinin manevrasını alt etmek Fiil
tanışmak Fiil
ayağa kalkmak Fiil
yerden kalkmak Fiil
düştüğü yerden kalkmak Fiil
(US) bagaj dağıtım yeri
rastlantısal tanışıklık
birinin kalkınmasına yardım etmek Fiil
Hiç farkına varmadım.
Hiç farketmedim.
manyetik ses alıcı
(a) düelloyu/mücadeleyi (veya meydan okuma şeklindeki daveti) kabul etmek, (b) bir kimseyi/fikri savunmak.

throw down the gauntlet = gantlet: meydan okumak.
takmak Fiil
biriyle kavga aramak Fiil