soğurma bandı
Noun, Physics
olanca hızı ile, çok şiddetle.
The fire engines were going down the road to beat the band. The audience cheered and clapped to beat the band.
büyük caz/dans orkestrası.
Noun
durdurucu şerit, fren kayışı: bir kasnağa sürtünerek yavaşlatan/durduran sürtünmeli çelik şerit.
Noun
kişisel band: yakın mesafe haberleşmesine ayrılmış radyo frekansı bandı.
bir milletin parasının resmi paritesinin aşağı ve yukarı dalgalanmadığı dikkatle belirlenen sınırlar
geniş boyunbağı: 17'nci yy.'da erkeklerin kullandıkları kenarları dantelli boyunbağı.
Noun
(zararlı haşaratı tutmak için meyve ağaçlarına sarılan) yağlı sargı.
Noun
saç tokası
Noun, Clothing-Fashion
mehter takımı
Noun, History
çingene bandosu: testi, tencere, boru vb. gibi uydurma aletlerle müzik çalan bando.
Noun
matem şeridi, matem alâmeti olarak kola takılan siyah şerit.
televizyon reklamcılığında
en çok sayıdaki izleyicinin televizyonu izleyeceği tahmin edilen süre
satma opsiyonunun geçerli olduğu dönem
rubber ile ayni anlama gelir. lâstik bant.
yan kuşak(lı), yan band(lı).
single side band: tek yan kuşaklı/bandlı.
teneke bandosu: Trinidad adasına özgü çelik levhalardan yapılmış çalgıları çalan bando.
şiddetli.
It rained all day to beat the band: Bütün gün şiddetli yağmur yağdı.
kuşak yazıcı
Information Technology
toplanmak, birleşmek, bir araya gelmek.
başarı kazanma ümidi olan seçim kampanyası
Noun
herhangi bir yarışta kazanandan yana olmaları için politikacılar ve oy verenlerdeki sürü içgüdüsüne hitap eden hareket
beğenilen davranış biçimi ya da moda
(US) amatör telsiz iletişimi
bir haydut çetesine katılmak
Verb
ticaret hayatındaki iniş çıkışlar
Noun
gemi telsizlerini alan alıcı radyo