bir çok

Turkish-English Translation

  1. Adjective numerous
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

birçok
a lot of
birçok
diverse
birçok
various Adjective
birçok
many
birçok
not a few
birçok
several
bir çok dil konuşmak
to speak several languages Verb
bir çok gayri menkulün toplu ipoteği
aggregate mortgage
bir çok gayrimenkulün tapu ipoteği
aggregate mortgage
bir çok kişiliği olma
multiple personality
bir çok kişinin hayatıni tehlikeye sokmak
to endanger the life of a substantial number of persons Verb
bir çok kişinin ortak ihmali
joint negligence
bir çok meslek gruplarını kapsayan sendika
multicraft union
bir çok nedenden ötürü satın alma ile ifade edilemeyen talep
pure demand
bir çok sekreterin birarada oturması
secretarial pool
bir çok sokağın birleştiği nokta
(Fr.) rond point
bir çok şubesi olan örgüt
chain organization
(patent kanunu) bir çok konuyu içeren götürü lisans
bloc licence license
ambalajlı bir çok ürünü içine alan dış ambalaj
outer pack
bir konunun bir çok gazeteci tarafından incelenmesi
round up
bir maldan bir çok paketin bir arada ambalajlanması
inner pack
büyük kentin bir çok olanağının bulunduğu bir kent
micropolis
(gazete) bir ilanın birden çok defa çıkması
multiple insertion
(gazete) bir ilanın birden çok defa çıkması
multiple insertion rate
(radyo ve televizyon) çok kısa bir sahne
flash
...'in çok büyük bir bölümü
overwhelming majority of ... Noun
...'in çok büyük bir kısmı
overwhelming majority of ... Noun
bir başkasına göre çok üstün nitelikte
streets ahead of
bir borçlu yu mahkemeye çıkarmak birine çok borçlu olmak
to summon a debtor to be deeply indebted to sb Verb
bir davayı çok iyi bilmek
to know the rights of a case Verb
bir gazete ya da dergi ne kadar çok okunursa
loyality loyalty factor
bir ilkeye çok önem vermek
to stretch a principle Verb
bir ipoteğin birden çok alacaklısı olması
participating mortgage
bir işte daha çok pay sahibi olan ortak
dominant partner in a business
bir işten çok para kazanmak
to be a large gainer by a bargain Verb
bir işten çok para kazanmak
to make a good thing of Verb
bir kanunun lafzından çok ruhuna ve amacına uygun yorum
broad interpretation
bir kimsenin birden çok oy hakkı olması
plural vote
bir kıymetli kâğıdın kendisine özgü özelliklerinden çok
market risk
bir konu üzerinde çok bilgisi olmak
to be up on a subject Verb
bir konuda çok yararı dokunmak
to be largely instrumental in a matter Verb
bir konuyu çok iyi bilmek
to feel perfectly at home on a subject Verb
bir maldan çok fazla stok yapmak
to overstock Verb
bir mevki için çok başvuru olmak
to inundated with applications for a post Verb
bir nesnenin kendine çok yakın benzeri
mockup
bir odaya çok mobilya sıkıştırmaya çalışmak
to crowd a room with furniture Verb
bir partide çok para kazanmak
to earn a lot of money in one scoop Verb
bir seçim kampanyasında seçmenleri en çok ilgilendiren konu
paramount issue
bir şey hakkında çok bilgi sahibi olmak
to be well grounded in sth Verb
bir şey için çok ödemek
to pay too much for sth Verb
bir şeyden çok bıkmak
to be pretty sick about it Verb
bir şeyden çok sayıda üretmek
to churn out Verb
bir şeye çok değer vermek
to set a value upon sth Verb
bir şeye çok değer vermek
to attach high value to sth Verb
bir şeye çok değer vermek
to set a high value on sth Verb
bir şeye çok değer vermek
to values sth Verb
bir şeye çok ihtiyacı olmak
to be in great want of sth Verb
bir şeye çok kızmak
to be very much annoyed / at / about sth
bir şeye çok zahmet vermek
to take great pains over sth Verb
bir şeye çok zarar vermek
to make havoc of sth Verb
bir şeyi çok istemek
to have a great wish for sth Verb
bir şeyi çok istemek
to desire something with all one's heart Verb
bir şeyi çok iyi becerme
like nobody's business
bir şeyi çok iyi bilmek
to know something perfectly Verb
bir şeyi çok iyi bilmek
to have something at one's finger ends Verb
bir şeyi çok iyi bilmek
to have a perfect knowledge of sth Verb
bir şeyi çok kullanan
large user
bir şeyi çok pahalıya satmak
to make an overcharge on sth Verb
bir şeyi çok sevme
fancy for
bir şeyi çok yüksek fiyata almak
to obtain something at a random fas Verb
bir şeyi gereğinden çok büyütmek
to make great play with sth Verb
bir şeyi yapmak için çok uğraşmak
to be at pains Verb
bir şeyin beklenmedik bir biçimde çok satılmasına verilen ad
blowout
bir şeyle çok ilgilenmek
to take a lively interest in sth Verb
bir sınav için bir konuya çok çalışmak
to mug up a subject Verb
bir sözcükte bir ya da daha çok harfin atlanması
aphaeresis
bir sözcükten çok bir fikri temsil eden simge
ideogram
bir sözlüğü çok kullanma
to make great use of a dictionary
bir sözlüğü çok kullanmak
to make great use of a dictionary Verb
bir üreticinin en çok satan ürünü ya da markası
flagship Noun
bir ürün ya da hizmetin en çok satıldığı alan
primary marketing area
bir ürünü desteklemek için ne kadar çok reklam
sales response function
bir ya da birden çok kişi tarafından ciro edilen senet
accomodation paper
bir ya da birden çok yatırım şirketini yöneten ortaklık
managing company
bir ya da daha çok mikropresesörü olan
microcomputer
bir yazının birden çok kişi tarafından okunması durumu
multiple readership
birçok ...
a great many of ... Adjective
birden çok mülkler için bir müteahhide verilen kredi
blanket loan
bu iş çok sorumluluk isteyen bir iştir
this job carries a lot of responsibility
çok acele bir iş olmak
to be a matter of great urgency Verb
çok alışılmış bir şey
deja vu
çok alkışlanan bir gösteri
show stopper
çok az bir miktar
jot
çok az bir miktar
thimbleful
çok başarılı bir yöneticinin kariyer yolu
fast lane
çok basit bir şekilde yaşamak veya yolculuk etmek
to rough it Verb
çok basitleştirilmiş Italyanca'ya benzeyen karma bir dil
lingua franca
çok büyük bir hızla
at a breakneck pace Adverb
çok büyük bir ihtimalle
most probably Adverb
çok büyük bir miktar
gob
çok büyük bir sayı (10 üzeri 100)
googol Noun, Mathematics
çok büyük herhangi bir şey
imperial
Çok da uzak olmayan bir geçmişte
In the not-so-distant past Adverb
Çok da uzak olmayan bir gelecekte
In the not-so-distant future Adverb
çok dağınık bir hayat sürmek
to live in a hugger mugger fashion Verb
çok değerli olmayan bir şey çalma
petty larceny
çok dikkatli bir şekilde
rigorously Adverb
çok düşünmeden edilmiş bir laf
casual remark Noun
çok etkili bir şekilde
forcibly Adverb
çok farklı bir durum
completely different animal Noun, Idioms
çok farklı bir durum
totally different ball game Noun, Idioms
çok farklı bir durum
whole new ball game Noun, Idioms
çok geniş bir dağıtım bölgesi olmak
to have a very wide distribution area Verb
çok geniş bir dağıtım bölgesi olmak
to have a very wide distribution Verb
çok gerekli bir ihtiyacı karşılamak
to supply a much-felt want Verb
çok gerekli bir ihtiyacı karşılamak
to supply a much felt want Verb
Çok gereksiz bir hareketti.
That was uncalled for.
çok iyi bir düzen içinde bulunmak
to be in an apple-pie order Verb
çok iyi bir Hıristiyan olarak nam bırakarak ölmek
to die in the odor of sanctity Verb
çok iyi bir mevki sahibi olmak
to have first-rate position Verb
çok iyi bir mevkii sahibi olmak
to have first-rate position Verb
çok kabiliyetli bir kimse
a person of great ability
çok kârlı bir mamul
money spinner
çok kısa bir süre için
momentarily Adverb
çok kötü bir şekilde
dreadfully Adverb
çok küçük bir para tutarı
pin money
çok küçük bir parça
ray
çok küçük bir prensliğin hâkimi
petty prince
çok küçük bir yarık yoluyla yapılan ameliyat
keyhole surgery
çok küçük herhangi bir şey
iota
çok müşkül bir durum
quicksand
çok önemli bir konu
a matter of priority Noun
çok önemli bir şekilde
crucially Adverb
çok revaçta olan bir mal olmamak
to not to be a big runner Verb
çok satan bir ürün
seller
çok sorumluluk isteyen bir mevkide olmak
to have a very responsible position Verb
çok tartışılan bir konu
a much debated question
çok ters bir zamanda
at a most inconvenient time
çok uzun bir sözcükle ilgili
hippopotomonstrosesquipedalian
çok uzun bir zaman önce
many many moons ago Adverb
çok yaşlı bir kişi
methuselah
çok yönlü bir kimse olmak
to be a man of parts Verb
çok yönlü karar verme (karar vermeden önce bir durumun tüm yönlerini inceleme yöntemi
multi dimensional decision making
çok yüksek bir meblağ ödemek
to pay out Verb
dar bir alanda çok ürün yetiştirmeye vesile olan
intensive
değmeyecek bir şey için çok para harcamak
to throw good money after bad Verb
en çok bir hafta kalmak
to stay for a week at the outside Verb
fiyatların çok dalgalandığı bir piyasa
uneven market
hapşıran bir kişiye'çok yaşa'sözü
bless you
iki ya da daha çok hak kın bir kişide toplanması
merging of (two or more) rights in one person
iki ya da daha çok talibi olan bir arsanın durumu
scrambling possession
pek çok risk üstlenmiş ve en az bir kez iflas etmiş bir kişi
entrepreneurial veteran
telaffuz ederken bir ya da daha çok hecenin atlanması
haplology
zarar verecek kadar bir yerde çok olmak
to infest Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

birçok
Oldukça çok, ... bir hayli