bob

Noun kımıldama, hafif hareket, hafifçe eğilme.
a bob of the head: hafif baş hareketi.
Noun (kadın ve çocuklar için) kısa saç (modeli).
Noun kısa kesilmiş at kuyruğu.
Noun (sarkaç, şakul vb. gibi) ipe bağlı sallanan cisim (ufak top, bilye vb.).
Noun (şiir/şarkı) kısa mısra.
Noun (a) oltaya takılı balık yemi, (b) olta mantarı.
Noun demet, salkım.
bob-cherry: kiraz demeti.
Noun (bkz: bobsled ) (1).
Noun hafif darbe, vuruş.
Noun cilâ keçesi.
Noun şilin.
Verb (başı) hafifçe eğmek, sallamak, aşağı yukarı hızla hareket ettirmek.
to bob the head: baş sallamak.
Verb (baş hareketiyle/baş sallayarak) belirtmek.
to bob a greeting: baş sallayarak selamlamak.
Verb (başla, vücutla) ânî bir hareket yapmak.
Verb oynamak, kımıldamak, sarsılarak hareket etmek.
to bob up and down on the water: su üstünde inip
çıkmak.
Something was bobbing on the water: Su üstünde bir şeyler kımıldıyordu.
Verb hafifçe vurmak, fiske vurmak.
Verb (saçı) kısa kes(tir)mek.
She bobbed her hair to be in style: Modaya uymak için saçını kısa kestirdi.

to bob a horse's tail: atın kuyruğunu kısa kesmek.
Verb olta ile balık avlamak.
Verb (sallanan veya asılmış olan bir şeyi) ısırmaya çalışmak.
to bob for apples.
Noun Bob:
Robert adının kısaltılmışı.
Bob's your uncle
Brit. “Gerisi malûm, ötesini söylemeye
hacet yok” anlamında bir tümcenin kolayca anlaşılacak kısmı yerine kullanılır.
If the boss sees you come in late, Bob's your uncle: Geç geldiğini patron görürse ne olacağını bilirsin.