border

English-Turkish Translation

  1. kenar, kenar çizgisi.
  2. sınır, hudut.
    He could not cross French border without a visa.
    border town: hudut şehri.

    within the borders of … : … in sınırları içinde.
    to escape over the border: kaçıp hududu geçmek.
  3. sınır şeridi, sınır bölgesi.
  4. medeniyetin sınırı.
  5. kenar, kıyı.
  6. kenar süsü, pervaz, tiriz.
  7. uzun çiçek tarhı, ağaç dizisi.
  8. Theatre (a) tavan perdesi, (b) üst sahne boşluğu.
  9. çevrelemek, etrafını çevirmek.
  10. sınırlamak, sınır teşkil etmek.
  11. sınırdaş/hemhudut olmak, bitişik/komşu olmak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

border closure
sınır kapatma Noun
cross-border
sınır ötesi Adjective, Politics-Intl. Relations
cross-border
sınır aşırı Adjective, Politics-Intl. Relations
cross-border
sınır aşan Adjective, Politics-Intl. Relations
cross-border terrorism
sınır-aşan terörizm Noun, Politics-Intl. Relations
Doctors Without Borders
Sınır Tanımayan Doktorlar Proper Name, Organizations
Law on the Protection and Security of Land Borders
Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun Proper Name, Law
(page) border
zıh
air border
hava sınırı Noun, Politics-Intl. Relations
black border
baş sayfası siyah kenarla çıkan gazete
cross the border
sınırı geçmek Verb
escape across the border
sınırı geçerek kaçmak Verb
house on the border
sınır evi
land border
karasınırı
land border
kara sınırı
line border
pervaz
line of patrol stations along an international border
karakol hattı
municipal border
belediye sınırı
municipal border
belediyesınırı
recognition of the border
sınırın tanınması
security border
savunma sınırı
sharing a common border
sınırdaşlık
the border
(a) ABD-Meksika sınırı, özellikle
Rio Grande boyunca uzanan sınır, (b) İngiltere-İskoçya sınırı.
the town lies east of the border
şehir sınırın doğu sunda
border adjustment
sınır ayarlaması
border area
sınır bölgesi
border battalion
sınır taburu Noun, Military
border battalion
hudut taburu Noun, Military
border clash
sınır çatışması
border commission
sınır karakolu
border commission
sınır komisyonu
border control
sınır kontrolü
border control
sınır kontrolu
border country
sınır ülke
border crossing
sınır eyaleti
border crossing
sınır geçme
border crossing
sınır kapısı Noun
border crossing
sınır geçişi Noun
border district
sınır eyaleti
border gate
gümrük kapısı
border gate
sınır kapısı Noun, Public Administration
border guard
sınır koruma kuvveti Noun
border guard
murabıt Noun
border guard service
sınır güvenlik servisi Noun, Public Administration
border guards
sınır bekçileri Noun
border incident
sınır olayı
border inspection post
sınır kontrol noktası Noun
border land
sınır
border lights
sınır ışıkları Noun
border line
sınır çizgisi, sınır, hudut. Noun
border line
sınır hattı Noun, Public Administration
border marriage
sınırı geçip evlenme
border of blockade
abluka hattı
border official
sınır memuru
border on
komşu olmak Verb
border on/upon
(a) sınır komşusu olmak, (b) çok yaklaşmak, ramak kalmak, … eğiliminde olmak, dönüşmek.
The situation
borders on tragedy: Durum bir faciaya dönüşmektedir.
to border on insanity: delirecek gibi olmak, az kalsın aklını oynatmak.
border patrol
sınır devriyesi
border point
(US) sınır istasyonu
border police
sınır polisi
border police point
sınır polis karakolu
border police post
sınır polis karakolu
border population
sınır halkı
border print
bordür
border province
sınır ili Noun
border revision
sınırın yeniden tespiti
border revision
sınırların yeniden tespiti
border security
sınır güvenliği Noun, Public Administration
border security paths
sınır güvenlik yolları Noun, Public Administration
border service
sınır hizmeti
border state
sınır devleti
Border States
ABD İç Savaşlarından önce bağımsız eyaletlere komşu olan
Delaware, Maryland, Kentucky, Missouri eyaletleri. Noun
Border States
ABD'nin Kanada hududundaki eyaletleri. Noun
Border States
Rusya ile sınırı olan Avrupa devletleri. Noun
border station
sınır durakı
border station
sınır istasyonu
border station
sınır tvu
border stone
sınır taşı
border territory
sınır arazisi
border town
sınır şehri
border town
sınır kenti
border town
sınır şehir hrii
border town
sınır ilçesi Noun
border trade
sınır ticareti
border trade
sınır ticareti Noun, Economics
border traffic
sınır trafiği
border troubles
sınır çatışmaları Noun
border village
sınır köyü
border village
sınır köyü Noun
border violation
sınır tecavüzü
border war
sınır savaşı
border warden
sınır bekçisi
border zone
sınır mıntıkası Noun
border zone
sınır bölgesi
cross- border accord
(US) çoğunlukla ticaretle ilgili olarak komşu iki ülke arasındaki anlaşma
cross- border traffic
küçük sınır trafiği
illegal border crossing
yasadışı sınır giriş/çıkış Noun, Law
running of the border line
sınırı aşma
Department of Border Inspection for Animal and Animal Products
Hayvan ve Hayvansal Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanlığı Noun, Organizations
Department of Border Inspection for Plant and Plant Products
Bitki ve Bitkisel Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanlığı Noun, Organizations
European Border Surveillance System
Avrupa Sınır Gözetleme Sistemi Proper Name, Organizations
European Convention on Cross Border Television
Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi
Section of Demining and Border Physical Protection System Procurement
Mayın Temizleme SFGS Tedarik Şubesi Noun, Organizations
The Black Sea Littoral States Border/Coast Guard Authorities Cooperation Forum
Karadenize Sahildar Ülkeler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları İşbirliği Forumu Proper Name, Organizations
Veterinary Border Inspection Posts
Veteriner Sınır Kontrol Noktaları Noun, Organizations
English-Turkish phrases from Zargan's own database