check

  1. Noun, Textile Industry ekose
  2. çek
  3. Verb (birdenbire/zorla) durdurmak.
    The tanks checked the advance of enemy's soldiers.
  4. Verb engel olmak, menetmek, önlemek.
  5. Verb ayarlamak, kontrol etmek.
    This valve checks the flow of gas into the tank.
  6. Verb (şiddetini/hızını) azaltmak, yavaşlatmak, kontrol altında tutmak, hâkim olmak.
    A change of wind checked
    the fire.
    He checked his anger: Öfkesine hâkim oldu.
  7. Verb bakmak, doğruluğunu kontrol etmek, gözden geçirmek, yoklamak, karşılaştırmak.
    Have you checked the
    examination papers yet, Sir? Please check the inventory against this list. to check a copy against the original. “Is the baby asleep?” “I'll just go and check.”
  8. Verb incelemek, araştırmak, tahkik etmek.
    We checked the files.
  9. Verb denetlemek, muayene/teftiş etmek, durumunu/çalışma tarzını/güvenilirliğini vb. tespit etmek.
  10. Verb
    check off: kontrol işareti koymak, muayene sonunda aranan koşulları taşıdığı görülen bir şeyi
    kalemle/tebeşirle işaretlemek.
    Please check the correct amswer.
  11. Verb emanete(n) bırakmak.
    They checked their coats before taking their seats in the theater.
  12. Verb emanet almak, bir şeyi emaneten muhafaza etmek.
  13. Verb (a) öncelikle sevketmek.
    We checked two truck to İzmir. (b) öncelikle geçmesini sağlamak.
    check this trunk to Bursa.
  14. Verb satranç deseni yapmak, kare deseni ile kaplamak.
    to check fabric.
  15. Verb tarlayı karelere bölerek ekmek.
  16. Verb (satrançta) şah demek.
  17. Verb (buz hokeyinde) muhasımın hareketini önlemek/engellemek.
  18. Verb (madde madde birbirini) tutmak, (birbirine) uymak, uygun düşmek, doğru olmak.
  19. Verb
    check up/into: denetlemek, teftiş etmek, kontrol altına almak, doğruluğunu araştırmak.
  20. Verb (birdenbire) dur(akla)mak, ara vermek, kesintiye uğra(t)mak.
  21. Verb (banka) çek yazmak.
  22. Verb (boya, tahta vb.) çatla(t)mak.
    The sun checks the timber.
  23. Verb (poker) pas geçmek.
  24. Verb (av köpeği) av kokusunu kaybedip durmak.
  25. Noun engel, mania, fren, durduran/yavaşlatan/kontrol eden/sınırlayan şey/kimse.
    The woods and the river
    were a check on the army's advance.
    to act as a check upon: frenlemek.
  26. Noun (ânî) duruş/durma/tevakkuf, gecik(tir)me.
    to put a check on: durdurmak, geciktirmek.
  27. Noun denetleme, kontrol, teftiş, murakabe, muayene.
    a check on the quality of all goods leaving the factory.

    to keep a check on: denetlemek, göz/kontrol altında tutmak.
  28. Noun hatayı/sahtekârlığı vb. önleme, bu hususta konulan yöntem/standard.
  29. Noun araştırma, inceleme, tahkikat.
  30. Noun
    checkmark ile ayni anlama gelir. belirtim, kontrol (edildi) işareti.
  31. Noun (lokantada) hesap (pusulası).
    pick up the check: hesabı ödemek.
  32. Noun fiş, etiket, emanet pusulası, emanet bırakılan mala takılan fişin sahibine verilen parçası.
    I've lost
    the check for my coat.
  33. Noun (kumaş) ekose desen.
  34. Noun dama, ekose desenin bir karesi.
  35. Noun kareli/ekose desenli kumaş.
    She wore a pretty blue and white check.
  36. Noun (satranç) şah.
  37. Noun (buz hokeyinde) durdurma, tutma.
  38. Noun kumar fişi.
  39. Noun (tahtada) hafif çatlak.
  40. Noun (av köpeği) kokuyu kaybetme.
  41. Noun çentik, oluk.
  42. Noun, Minerology kırık, fay.
  43. Noun dizgin.
  44. Adjective kontrol+, denetleme+, murakabe+.
    a check system: kontrol sistemi.
  45. Adjective belirtimli.
    check answer: belirtimli yanıt.
  46. Adjective kareli, damalı, ekoseli, satrançlı (kumaş).
(US) bagajını emaneten teslim etmek Verb
bagajını teslim etmek Verb
bagajıni teslim etmek Verb
açık çek
değerlendirme ya da kayıt saklama amacıyla bir radyo ya da televizyon programının kayda alınması
aritmetik sınama
bagaj bileti
bagaj kontrolu
bagaj kontrolü
bagaj kontrol
banka çeki.
(gece) yatak yoklaması. Noun
yardım fonu çeki
sınırsız yetki.
He was given a blank check in the choice of personnel for the new department. Noun
(buz hokeyinde hasmın ilerlemesini) gövde ile engelleme.
bodycheck: gövde ile engellemek. Noun
sahte çek
(US) sahte çek
karşılıksız çek
iptal edilmiş çek
hükümsüz çek
kasa denetimi
bloke çek Noun, Banking
karakter denetimi
(US) taşıt aracı belgeleri Noun
alacak listesi
vestiyer fişi
sıkı kontrol
sahte çek
komut hatası Noun, Information Technology
parasının yatırılmış bulunduğu kuruma bir hesap sahibinin ödemeleri yapıp
toplamı hesaptan mahsup etmesi için gönderdiği karma ödeme listesi
(banka) zimmet fişi: müşterinin hesabından para çekerken imzaladığı fiş. Noun
kupon çeki
(US) kupon çeki
sağlamasını yapmak Verb
ikinci kez kontrol etmek Verb
günlük çek
(US) valiz teslim belgesi
arkası yazılmış çek
yapılmış olan mal dağıtımının hangi düzeyde olduğunu saptamak amacıyla perakendecilerde yapılan anket çalışması
dağıtım denetimi
dolar yazılı çek
kapı zembereği, kapıyı otomatik kapatan hidrolik/pnömatik düzen. Noun
iki kez kontrol etmek Verb
(pilotun) uçuş sınavı, (uçağın) uçuş denemesi.
devamlılık kontrolü
uçuş kontrolü
yabancı çek
tahrif edilmiş çek
gaz salmastrası
damalı, satrançlı: açıklı koyulu (çok defa siyah-beyaz) renklerde ve birbirine dik şeritlerden oluşmuş.
damalı kumaş.
donanım aksaklığı Information Technology
donanım çeki
(US) (polis) ev araması
kontrol altında.
hold in check: kontrol altında tutmak, hâkim olmak.
iç kontrol
içten yakmak Verb
valiz fişi
(Br) valiz fişi
bagaj bileti
makine arızası Information Technology
üye çeki
ciro edilemez çek
vadesi geçmiş çek
ödenmiş çek
maaş/ücret çeki. Noun
şahsi çek
posta çeki
vadeli çek Noun, Banking
ertelenen oyunun sonraki gösterisi için muteber bilet. Noun
ucuz satılan ve mevcudu tükenen malı sonra aynı fiyata satmayı vadeden belge. Noun
ertelenmiş davet. Noun
(US) meblağı artırılarak tahrif edilmiş çek
artıklık denetimi Information Technology
para iadesi çeki
çek hesabı olmayanlara banka tarafından düzenlenmiş çek
trafik kontrolü
karşılıksız banka çeki.
(US) maaş çeki
(US) kasa alındısı
talimatlara uygun araçlarla uygulandığının kontrolü
öz sağlama Information Technology
kendine hâkim olma
takas odasında bankalar arası işlem sonuçlarını gösteren belge
habersiz olarak aniden yapılan denetim
hız kontrolü
yolsuzluğu önleme ya da ortaya çıkartma yöntemi
bloke çek Noun, Banking
(demiryolları) ambar fişi
test kontrolü
(radyo) zamanla sınırlı ilan
(telefon) konuşma saati
ücret listesi
seyahat çeki
geçerlik denetimi Information Technology
şah (satranç) Noun
karşılaştırarak kontrol etmek Verb
(şahin/atmaca) asıl avı bırakıp değersiz bir av peşine takılmak.
sağlama biti Information Technology
çek karnesi Noun, Banking
onay kutusu Information Technology
çek takası Noun
çalışma saatleri kontrolörü
rekabeti kontrol etmek Verb
rekabeti engellemek Verb
banka parası
kaydi para
sağlama sayısı Information Technology
belgeleri karşılaştırmak Verb
evrakları karşılaştırmak Verb
rakamları kontrol etmek Verb
parmak izi aramak Verb
(a) (otel vb.) girerken kaydolunmak, (b) (uçağa binmeden önce) biletini kontrol ettirmek.
You must
check at the airport an hour before your plane leaves. (c) ödünç alınan şeyi iade etmek.
I'm just going to check these books at the library.
kontrol görüşmesi
giriş işlemlerini yaptırmak Verb
kayıt yaptırmak Verb
giriş yapmak Verb
kaydolmak Verb
yatırımı kontrol altına almak Verb
yatırımları durdurmak Verb
(Br) ev kapısının anahtarı
checkrein
belirtim dizelgesi, kontrol listesi. Noun
emniyet kilidi
belirtim, kontrol (edildi) işareti: listedeki bir maddenin kontrol edildiğini, üzerinde işlem yapıldığını,
doğru/tamam olduğunu göstermek üzere önüne konulan
ê işareti.
check ile ayni anlama gelir.
Noun
kareli kumaş
çek numarası
işveren tarafından işçilerin aylıklarından sendika üye aidatı kesip sendikaya gönderme usulü
listedeki bir kaleme çentik atarak doğruluğunu işaretlemek Verb
(bir kimseyi/şeyi) sıkı kontrol altında tutmak, soruşturmak, araştırmak, murakabe/kontrol etmek, (bir
kimse/şey hakkında) geniş tahkikat yapmak.
He felt the police were checking on him so he left the country.
(a)
ABD borcunu ödeyip otelden çıkmak, hesabını kesmek, kaydını silip gitmek, (b)
argo
ölmek, (c) soruşturmak, doğru olup olmadığını araştırmak, tahkik/tahakkuk etmek, doğruluğu meydana çıkmak, (d) isteğe uygun olmak, koşulları sağlamak, aranan/beklenen nitelikleri taşımak, istenildiği gibi olmak, (e) işleyişini kontrol etmek, (f) (mağazada) aldığı malın kasada bedelini ödemek, (g)
k.d. doğru çıkmak, (gerçeklere) uymak.
How does this story check out with the facts? Bu söylenenler ne dereceye kadar gerçeklere uyuyor?
gözden geçirmek, kontrol/muayene etmek.
Please check this piece of work over and say if you see any mistakes.
kontrol noktası Noun
üretimi frenlemek Verb
üretimi konrol etmek Verb
kalite kontrolu yapmak Verb
kalite kontrolü yapmak Verb
çek girişi
çek günlük defteri
vestiyer
emanet
çek dipkoçanı
doğruluğunu araştırmak Verb
kontrol etmek Verb
emniyet valfı: sıvı veya gazların yalnız bir yönde akışını sağlayan süpap. Noun
kontrol için tartma
ağırlık kontrolcüsü
uyum halinde olmak Verb
tekabül etmek Verb
kendini frenlemek Verb
kendini durdurmak Verb
kendine engel olmak Verb