diş

English Turkish Phrases

dis
yapılan bir şeyin aksini yapma anlamına gelen önek
dis
olumsuzluk eki
dis
gayri
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. key
  2. leaf
  3. heading
  4. crown
  5. thread
  6. mesh
  7. dent
  8. dog
  9. notch
  10. tumbler
  11. cam
  12. wiper
  13. indent
  14. cog
  15. prong
  16. snag
  17. grinder
  18. jag
  19. tine
  20. lug
  21. tusk
  22. broach
  23. set-off
  24. knurl
  25. (wheel) cog
  26. (key) ward
  27. (screw) thread
  28. (garlic) clove
  29. dentation
  30. back joint
  31. tooth
  32. indention
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

diş protezi
prosthetic teeth Noun, Medicine
diş protezi
dental prosthesis Noun, Medicine
(sarımsak) diş
clove
dışarıya fırlak üst diş
buck tooth
kaplama diş
crowned tooth
kesici diş
incisor
kırık diş
snag
köprüye destek olan diş
abutment Noun, Dental Health
ön diş
incisor
protez diş
prosthetic teeth Noun, Medicine
protez diş
dental prosthesis Noun, Medicine
sivri diş
fang
takma diş
dental plate
takma diş
plate
takma diş
denture
takma diş
store teeth
uzun sivri diş
tusk
diş açmak
to thread Verb
diş ağrısı
toothache
diş ağrısı
tooth ache
diş arası fırçası
interdental brush Noun, Dental Health
diş arası temizleme ipliği
floss
diş bakımı
dental care Noun, Medicine
diş bileme
grudge
diş çatırdaması
chatter
diş çekme
tooth extraction
diş çektirmek
to have it out Verb
diş cerrahı
dental surgeon
diş çıkarma
eruption Noun, Biology
diş çıkarmak
to cut a tooth Verb
diş çürüğü
dental caries Noun, Medicine
diş çürüğü
tooth decay Noun, Medicine
diş çürümesi
tooth decay Noun, Medicine
diş çürümesi
dental caries Noun, Medicine
diş diş etmek
to jag Verb
diş diş kesmek
to indent Verb
diş doktoru
dentist Noun, Medicine
diş eti
gingiva Noun, Dental Health
diş eti
gum Noun, Dental Health
diş fırçalamak
to brush one's teeth Verb, Medicine
diş fırçası
toothbrush Noun, Dental Health
diş geçirmek
to have one's way Verb
diş gıcırdatma
bruxism Noun, Medicine
diş gıcırdatmak
to gnash Verb
diş hekimi
dentist
diş hekimliği
dentistry Noun, Medicine
diş hekimliğinin dişleri ve çeneyi düzeltme ile uğraşan dalı
orthodontics
diş izi
bite
diş kamaşması
itchy teeth Noun
diş kamaştırmak
to set sb's teeth on edge Verb
diş katresi
pitch
diş macunu
toothpaste
diş macunu ve fırçası gibi
twin pack
diş minesi
enamel
diş siniri
dental nerve
diş tabibi
dentist Noun, Medicine
diş tedavisi
dental treatment
diş teli
retainer Noun, Dental Health
diş temizleme ipliği
dental floss
diş temizleme tozu
tooth powder
dişe diş
tooth for tooth
dişe diş göze göz
an eye for an eye and a tooth for a tooth
dişlere veya diş hekimliğine ait
dental
dişlerin arasını diş ipliği ile temizlemek
to floss Verb
(bebekler) diş çıkarmak
to teethe Verb
ağrısız diş tedavisi
painless dentistry
birine diş bilemek
to harbo u r a grudge against sb Verb
çocuk diş çıkarıyor
he is cutting teeth
göze göz , dişe diş
an eye for an eye
ince diş testere balığı
smalltooth sawfish Noun, Zoology
vida diş masdarı
thread gage
vidaya, somuna vb. diş açmak
to thread Verb
vidaya, somuna vb. diş kesmek
to thread Verb
dış
foreign outside
dış
exterior
dış
foreign
dış
external Information Technology
dış
surface
dış
outer
dış
peripheral
dış
outward
dış
over
dış ...
surface
dış açık
external deficit
dış açıklık
external gap
dış anten
outdoor aerial
dış anten
antenna
dış arama
external call Noun
dış araştırma
external research
dış avlu
forecourt
dış borç
oversea loan
dış borçlanma
external borrowing
dış borçlar
foreign debts Noun
dış bükümlülük
camber
dış ciro
external turnover
dış denetim
external audit
dış denetim
external auditing
dış denetleme
external audit
dış denge
external balance
dış depolama
external storage
dış dünya
outside world
dış etkinlikler
outside activities Noun
dış finansman
outside financing
dış gelir
outside income
dış gelir
extraneous income
dış gelir
foreign income
dış görünüş
outwardness
dış görünüş
exterior view
dış görünüş
outside
dış görünüş
facier
dış görünüş
guise
dış görünüş
external appearance
dış güzellik
gloss
dış hizmette
in the field
dış ilişki
external relationship
dış ilişkiler
external relations Noun
dış işler
external affairs Noun
dış istasyon
outdoor station
dış istikraz
oversea loan
dış kaynaklı
ecdemic
dış kaynaklı
exogenous Adjective
dış kısım
outward
dış kontrol
foreign control
dış kredi
foreign loan
dış kredi
external loan
dış krediler
foreign credits Noun
dış mahalle
suburb
dış merdiven
grand staircase
dış modem
stand-alone modem Information Technology
dış modem
external modem Information Technology
dış muhaberat
foreign correspondence
dış ölçüler
outside measurements Noun
dış piyasa
foreign market
dış posta
foreign mail
dış salgı
excrement Noun
dış sektör
foreign sector
dış sevkiyat
foreign shipment
dış sevkıyat
foreign shipment
dış sipariş
offshore order
dış siyaset
foreign policy
dış siyaset
world politics
dış sorumluluklar
external liabilities Noun
dış talep
foreign demand
dış talepler
oversea demands Noun
dış taraf
surface
dış tehdit
(Lat.) brutum fulmen
dış tehdit
foreign threat Noun, Politics-Intl. Relations
dış tekne
outer hull
dış temsilci
outside agent
dış temsilci
foreign representative
dış temsilcilikler
representative offices abroad Noun
dış teşkilat
field organization
dış ticaret
oversea commerce
dış ticaret
external trade
dış ticaret
offshore trade
dış ticaret
overseas business
dış ticaret
foreign commerce
dış turizm
foreign travel
dış ülkeler
oversea countries Noun
dış ülkeler
foreign countries Noun
dış yapılı
exogenous Adjective
dış yardım
overseas aid
dış yardım
oversea aid
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Üst ve alt çene kemikleri üzerinde ... beyazımtırak parçalardan her biri
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

dış
Herhangi bir ... yer, hâriç