dye

  1. Noun, Textile Industry boya
  2. Noun, Textile Industry boyamak
  3. boya, boyayıcı madde, kumaş boyası.
    red dye: fes boyası.
  4. boya eriyiği, boya eritilmiş su.
  5. renk, boyanmış kumaşın rengi.
  6. (kumaş, saç, iplik vb.) boya(n)mak.
    She dyed the dress red. Will this dress dye?. Sunset dyed the
    sky red.
    double-dyed: (a) iyi boyanmış, (b) huyları/inançları yerleşmiş.
  7. boya tutmak, boyanmak.
    This cloth dyes easily/evenly: Bu kumaş kolay/düzgün boya tutar.
anilin boyası: anilinden, özellikle kömür katranından elde edilen çeşitli sentetik boyalardan herhangi biri.
azotlu boya: 2 valanslı azo grubunu içeren boyalar. Noun
çivit
Kongo boyası, benzidinden elde edilen azotlu boya.
aracısız boya: tespit maddesi gerektirmeyen boya.
substantive dye ile ayni anlama gelir. Noun
saç boyası Noun, Clothing-Fashion
daniskası, sunturlusu, en koyusu/berbadı.
a liar of the deepest dye: yalancının daniskası, en berbat yalancı.
(a) koyu/kızılımsı mor renk, (b) mor boya.
sabit boya: indirgenip erir hale getirilerek kumaşa emdirilen ve oksitlenince erimez hale gelen boya.
iplik boyası Noun
çamaşırda rengini atmayacak şekilde boyamak Verb
boyası yıkanınca çıkar