iyi niyetli olduğunu iddia etmek
Verb
iyi niyetini belirtmek
Verb
imansız
Adjective, Religion-Faith
(a) sözünde durmak, (b) imanını elden bırakmamak.
keep faith with someone: birine verdiği sözü
tutmak, vaadini yerine getirmek.
imanın esasları
Noun, Religion-Faith
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
birisine/bir şeye çok güvenmek.
iyi niyetini ileri sürmek
Verb
iyi niyetini mazeret olarak ileri sürmek
Verb
(birine/bir şeye) bel bağlamak, sonsuz güveni olmak, tamamıyla güvenmek/inanmak/itimat etmek.
inancını birinin tanıklığına dayandırmak
Verb
imanın altı şartı
Noun, Religion-Faith
sanığın suçlu olduğu konusunda jürinin kanısı ya da inancı
iyi niyetle davranmak
Verb
(a) bir kimsenin iman gücünü gösteren eylem (büyük bir şahsî fedakârlık gibi). (b) iman kuvveti, bir
kimseyi ilâhî gerçeğe ulaştıran lûtfu ilâhî.
iyi niyeti doğrulayan yeminli ifade
kötü niyet, suiniyet, hiyanet, samimiyetsizlik, bozuk niyet.
sadakatsizlik, döneklik, sözünü/vaadini tutmama.
birinin güvenini sarsmak
Verb
Protestan olarak yetiştirilmek
Verb
confession ile ayni anlama gelir. iman ikrarı/teyidi.
Dinin Savunucusu: 1521'de Papa Leo X tarafından İngiliz kralı Henry VIII'e verilen unvan. İngiliz hükümdarları
hâlâ bu unvanı taşırlar.
Noun
düşünce ve inanç özgürlüğü
iyi niyet, hüsnüniyet, samimiyet, dürüstlük, sözünde durma.
in good faith: iyi niyetle, dürüstlükle, samimiyetle.
iyi niyet, hüsnüninet.
in good faith: iyi niyetle.
to act in good faith: iyi niyetli davranmak/hareket etmek.
Noun
kötü niyetli hamil
Noun, Law
birinin iyi niyetini kuşku konusu yapmak
Verb
kötü niyetle
Adjective, Law
kuşkusuz, şüphesiz, gerçekten, hakikaten, doğrusu, filvaki.
justification ile ayni anlama gelir. yarlıgama, mağfiret, Tanrının günahları bağışlaması
imanı/inancı sarsılmamak, sadık/bağlı kalmak, sadakatten ayrılmamak.
keep faith with ones children. keep faith with one's religion.
Verb
kötü niyetli zilyetlik
Noun, Law
kötü niyetli alıcı
Noun, Law
birinin inancını sarsmak
Verb
üfürükçü: dua ile ve dinî itikada dayanarak hastayı iyileştirdiğini iddia eden kimse.
Noun
birinin sözde saygılı davranışına pek bel bağlamamak
Verb
kötü niyetli alıcı
Noun, Law
(US) tam inanç ve güvenle
iş politikasına olan tam güven
bir şeye bel bağlamak
Verb
iyi niyet çerçevesinde yürütülen müzakereler
Noun, Law
iyiniyetle kazanç sağlayan
birine güveni/itimadı kalmamak.
I've lost faith in him: Ona güvenim kalmadı.
bir şeye bel bağlamak
Verb
birine inancı tam olmak
Verb
birine güveni tam olmak
Verb