flutter

  1. (bayrak vb.) dalgalan(dır)mak.
    The flag fluttered in the wind.
  2. (kanat) çırpmak.
    The bird fluttered her wings.
  3. titre(ş)mek, titretmek.
  4. çırpınmak, (yürek) çarpmak, (nabız-zayıf bir şekilde) atmak.
    Her pulse fluttered. The boy's heart
    fluttered with excitement.
  5. telâşlan(dır)mak, telâşa/heyecana kapılmak/kaptırmak, telâş/heyecan vermek.
    The crowd fluttered with
    expectations.
    flutter the dovecotes: ortalığı telâşa düşürmek/birbirine katmak.
  6. salla(n)mak, yalpalamak, sallanarak/yalpalayarak/başıboş/gayesiz gitmek.
    She fluttered her handkerchief
    from the train window as a goodbye. She fluttered into the room.
  7. şaşırtmak, sinirlendirmek, aklını karıştırmak.
  8. uçuşmak, (şuraya buraya) uçmak.
    The butterfly fluttered from flower to flower.
    The dead leaves
    fluttered to the ground: Sararmış yapraklar yerlere uçuşuyorlardı.
  9. kırp(ıştır)mak, açıp kapamak.
    She fluttered her eyelids at him.
  10. dalgalanma, çalkalanma.
  11. telâş, kargaşalık, kaynaşma, itişip kakışma.
    (all) in a flutter: keşmekeş, karkamarışık, tüm telâş
    içinde.
    The appearance of the Queen caused a great flutter in the crowd.
  12. titreme, heyecan(lanma), asabiyet.
    to cause a flutter: heyecana sebep olmak.
  13. flutter kick ile ayni anlama gelir. (yüzmede) ayak vurma, dizleri hareketsiz tutup ayakları hızlı
    hızlı kaldırıp vurarak yüzme.
  14. titreme, çırp(ın)ma.
  15. Medicine çarpıntı, kalp ritmi bozukluğu.
  16. Aviation titreşim, (uçak) kanat sarsıntısı.
  17. Communication verici frekansındaki düzensiz değişmelerden ilerigelen ses distorsiyonu.
yarışlara girip bahis oynamak Verb
az para koyarak kumara/bahse girme.
teyp bandının düzensiz dönmesi
titreşim etkisi
flutter ile ayni anlama gelir. (yüzmede) ayak vurma, dizleri hareketsiz tutup ayakları hızlı hızlı kaldırıp vurarak yüzme.
fiyatları kademeli olarak düşürmek Verb
(mizah) ürkütmek, (genellikle sakin olan kimseler arasında) telâş/heyecan yaratmak, telâşa/heyecana sebep olmak.
dar kafalı adamı ürkütmek Verb
çırpınmak Verb
birinin yüreğini titretmek Verb
konjonktürün birden yükselmesi