orak-çekiç
Noun, Politics-Intl. Relations
hava çekici, pnömatik çekiç.
Noun
yuvarlak uçlu çekiç.
Noun
açık artırmaya koymak
Verb
bir şeyi açık artırma ile sattırmak
Verb
açık artırmayla sattırmak
Verb
çatal çekiç, çivi çekme çekici, (b)
k.d. (çengelli) askı, elbise askısı.
tırnaklı çekiç.
pick hammer: tek ağızlı kazma.
açık artırma ile satılmak.
kalıpta/şahmerdanda dövme, sıcak basma.
Noun
açık artırma ile yapılan satışlarda malın satıldığını bildiren çekiç darbeleri
Noun
açık artırma ile satılmak
Verb
basınçlı delgi, delici çekiç, basınçlı hava ile işleyen kaya delgisi.
Noun
marka çekici, damga çekici.
Çekiç Güç Operasyonu
Proper Name, Military
savaş çekici, uzun saplı çekiç şeklinde savaş aracı.
Noun
kafası çıkarılabilen çekiç.
Noun
şahmerdan, haddehane çekici.
satılık, haraç mezat, açık artırma ile (satılacak mal).
to go/come under the hammer: açık artırma ile satılmak.
savaş çekici, uzun saplı çekiç şeklinde savaş aracı.
Noun
su çekici, su dövmesi, havası boşaltılmış ve kısmen su dolu bir boru veya kap sarsılınca çıkan çekiç sesine benzer ses.
Noun
su sadmesi, boruda akan su ânide durunca çıkardığı ses
Noun
(Br) birini mütemerrit ilan etmek
Verb
birinin kafasına bir fikir sokmak
Verb
orak ve çekiç: Sovyet Rusyanın 1923'ten beri simgesi olan orak-çekiç resmi.
Noun
alabildiğine, bütün gücü ile, olanca kuvvetiyle, büyük gürültü/şamata ve gayretle.
be/go at it hammer and tongs: (2 kişi) şiddetle kavga etmek.
The two boys fought hammer and tongs.
(a) (bir iş üzerinde) çok uğraşmak, çok büyük gayret sarfetmek, çalışıp çabalamak.
She hammered away at her homework. He hammered away at his speech for hours. I hammered all afternoon. (b) ısrarla üzerinde durmak, habire taciz etmek,
k.d. başının etini yemek.
He hammered away at his mother until he got what he wanted.
bir problemi çözmek için canla başla uğraşmak
Verb
hisse senetleri fiyatlarını indirmek
Verb
bir kutunun kapağını kapatmak
Verb
hisse senetleri fiyatlarını indirmek
Verb
çivilemek, (çivileyerek) asmak/tespit etmek.
to hammer up an announcement.
zorla/tekrarlayarak kafasına sokmak/anlatmak, iyice kafasına yerleştirmek.
I've been trying to hammer into the children the danger of playing with a gun. He hammered his lesson into his head.
çekiçle yassılaştırmak
Verb
(yapıt) zahmetle yazmak
Verb
izlenecek politikalara son şeklini vermek
Verb
(US) bir piyasada açıktan satış ile fiyatları düşürmek
Verb
çekiç atma.
hammer thrower: çekiç atıcı.
iki ateş arasında, çok zor durumda.
var gücüyle saldırmak
Verb
ham kuvvetle saldırmak
Verb
var gücüyle üstüne atılmak
Verb