hayat

Turkish-English Translation

  1. life
  2. world
  3. experience
  4. existence
  5. breath
  6. living
  7. being
  8. heart's blood
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Avrupa Tabii Hayatının, Bitki ve Hayvanların Yaşadığı Yerlerin Koruma Altına Alınmasına Dair Sözleşme
Convention on the Conservation of European Wildlife and Natural Habitats Noun, International Law
bir tür birikimli hayat sigortası
permanent life insurance Noun, Insurance
bir tür birikimli hayat sigortası
universal life insurance Noun, Insurance
bir tür birikimli hayat sigortası
whole life insurance Noun, Insurance
Hayat sigortası (NACE kodu: 65.11)
Life insurance (NACE code: K65.1.1) Noun, Trades-Professions
Hayat sigortası dışındaki sigortalar (NACE kodu: 65.12)
Non-life insurance (NACE code: K65.1.2) Noun, Trades-Professions
hayatı tehdit eden
life-threatening Adjective, Medicine
hayatımın aşkı
love of my life Noun
özel hayata saygı gösterilmesi hakkı
right to respect to privacy Noun, Rights-Freedoms
özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı
right to respect for private and family life Noun, Rights-Freedoms
özel hayatın gizliliği
right to privacy Noun, Rights-Freedoms
ab-ı hayat
elixir
avare hayat
vacuous life
avare hayat
vagabond life
bitkisel hayat
vegetative state Medicine
çekişmeli hayat
stormy meeting
cinsel hayat
sex life Noun
düzenli hayat
level life
ebedi hayat
eternal life
emin hayat
secure existence
gelecek hayat
life to come
gerçek hayat
proper life
gündelik hayat
daily life Noun
gündelik hayat
daily life Noun
günlük hayat
everyday life
günlük hayat
workaday life
hareketsiz hayat
sedentary life
içtimai hayat
social life Noun
lüks hayat
luxury life
lüks hayat
luxurious life
lüks hayat
high life
lüks hayat
fat living
monoton hayat
vegetable life
münzevi hayat
cloister
münzevi hayat
solitary life
müreffeh bir hayat
life with easy circumstances
özel hayat
privateness
özel hayat
private life Noun
sade hayat
plain living
sefil hayat
lower life
sivil hayat
civil life
sosyal hayat
community life
sosyal hayat
social life
sürgünde geçirilen sefil hayat
outcast misery
tahmini hayat
probable life
tehlikeli hayat
precarious life
toplumsal hayat
social life
vahşi hayat
wild life
vahşi hayat
wildlife
hayat ...
life
hayat adamı
man of the world
hayat adamı
man who enjoys (the pleasures of) life
hayat arkadaşı
spouse Noun
hayat arkadaşı
partner in life
hayat arkadaşı
life companion
hayat arkadaşı
yokefellow
hayat arkadaşı
yokemate
hayat arkadaşı
helpmate Noun
hayat atılımı
vital impulse
hayat bağı
thread of life
hayat belirtisi
manifestation of life
hayat biçimi
living
hayat bilgisi
knowledge of life
hayat boyu
lifelong
hayat boyu üye
life member
hayat boyu üyelik
life membership
hayat boyunca
for life
hayat çizgisi
life line
hayat dolu
animated
hayat dolu
perky
hayat dolu
rambunctious
hayat dolu
live
hayat dolu
full of beans
hayat dolu
lively
hayat dolu
vivid
hayat dolu
vivacious Adjective
hayat dolu olmak
to scintillate Verb
hayat enerjisi
life blood
hayat geçirmek
to live Verb
hayat görüşü
view of life
hayat halinde sigorta
(Br) endowment assurance
hayat halinde sigorta
(pure) endowment assurance
hayat halinde sigorta poliçesi
endowment policy
hayat hariç
nonlife insurance
hayat için gerekli
vital
hayat iksiri
elixir of life Noun
hayat ımı kurtarmak
to build up one's existence Verb
hayat kurmak
to build up an existence Verb
hayat kurtaran
life-saving Adjective
hayat kurtarıcı
life saver
hayat kurtarma
lifesaving
hayat merkezi
life
hayat mücadelesi
struggle for life
hayat mücadelesi
battle of life
hayat noktası
life Noun
hayat öpücüğü
kiss of life
hayat pahalılığı
dearness of living
hayat pahalılığı
cost of living
hayat pahalılığı
cost of living increase
hayat pahalılığı ayarlaması
equalization pay
hayat pahalılığı fiyat endeksi
cost of living price index
hayat pahalılığı zammı
dearness allowance
hayat primi
life assurance premium
hayat riski
life contingency Insurance
hayat riski
(ins) life contingency
hayat şartları
conditions of life Noun
hayat şartları
condition in life Noun
hayat şartları
living conditions Noun
hayat şartları
conditions in life Noun
hayat seviyesi
standard of living
hayat sigortacısı
life underwriter
hayat sigortası
life insurance Noun
hayat sigortası
life policy Noun
hayat sigortası
life assurance Noun
hayat sigortası acentesi
life insurance agent
hayat sigortası bölümü müdürü
life manager
hayat sigortası bürosu
life office Noun
hayat sigortası fonu
life insurance fund
hayat sigortası kapitali
capital assurance
hayat sigortası karşılığı
life-insurance reserve
hayat sigortası poliçesi
life insurance policy
hayat sigortası primi
life assurance premium
hayat sigortası primi
life rate
hayat sigortası şirketi
life company
hayat sigortası şirketi
life insurance company
hayat sigortası şirketi
life assurance company
hayat sigortası teminatı
life insurance protection
hayat sigortası teminatı
life insurance cover
hayat sigortası teminatı
life coverage
hayat sigortası yapan sigortacı
life underwriter
hayat sigortası yaş cetvelleri
actuarial table Noun
hayat standardı
life standard
hayat standardı
scale of living
hayat standardı
standard of living
hayat standardı
living standard
hayat standardı
level of living
hayat standardı
standard of comfort
hayat standardını yükseltmek
to raise the standard of living Verb
hayat sürmek
to live Verb
hayat suyu
elixir
hayat taki kişiler arasında
inter vivos
hayat tarzı
life pattern
hayat tarzı
way of life
hayat tehlikesi
risk of life
hayat tehlikesi
life danger
hayat verici
genial
hayat verici
phenomenal
hayat vermek
to animate Verb
hayat vermek
to vitalize Verb
hayat vermek
to breathe Verb
hayat yolu
path
(maaşlarda) hayat pahalılığı ayarlaması
escalator adjustment
ahlak bakımından hayat tarzı
line of conduct
avuç içindeki hayat çizgisi
life line
bağımlı hayat sigortası
linked life insurance Noun
bağlantılı hayat sigortası
linked life insurance Noun
basit bir hayat sürmek
to plain living Verb
bekârlık hayat sigortası
renewable term life insurance single Noun
bir hayat sigortası poliçesinde
nonforfeiture period
Br hayat sigortası
ordinary life insurance (assurance ,) Noun
büyük hayat sigortası
ordinary life assurance Noun
çılgınca neşeli hayat yaşamak
to hit the pace Verb
devlet hayat sigortası
governmental life insurance Noun
düşük primli hayat sigortası
limited payment insurance Noun
düzenli bir hayat sürmek
to lead a steady life Verb
ertelenmiş hayat sigortası
(Br) deferred life assurance Noun
grup hayat sigortası
group life insurance Noun
heyecanlı bir hayat sürmek
to live Verb
iki ayrı hayat sürmek
to lead a double life Verb
iptal edilemeyen hayat sigortası
noncancellable policy Noun
karşılıklı hayat sigortası
assessment insurance Noun
karşılıklı hayat sigortası
mutual life insurance Noun
karşılıklı hayat sigortası
assessment life insurance Noun
kısa vadeli hayat sigortası
term insurance Noun
lüks hayat sürmek
to live high Verb
müşterek hayat sigortası
joint life insurance Noun
namuslu hayat sürmek
to live honestly Verb
rahat hayat sürmek
to have a life life Verb
rahat hayat sürmek
to have a good life Verb
şahsi hayat tarzı
personal style
sakin bir hayat sürmek
to lead a quiet life Verb
şartlı hayat sigortası poliçesi
contingent annuity policy
şartlı hayat sigortası poliçesi
contingent annuity
savurgan bir hayat sürmek
to extravant living Verb
sersefil hayat sürmek
to live in abject poverty Verb
toplumdışı bir hayat sürmek
to live on the fringe of society Verb
tutumlu hayat sürmek
to live near Verb
üçüncü şahıs hayat sigortası
life assurance for a third party Noun
uzatılması mümkün hayat sigortası
term life insurance Noun
yenilenebilir hayat sigortası
renewable term policy Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Organların canlının varlığını devam ettirecek şekilde ... yaşama, canlı olma, dirilik
  2. Eski evlerde bahçeye bakan, üstü kapalı, ... yanları da açık sofa
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.