oturmak.

Turkish-English Phrases

oturmak
to sit upon Verb
oturmak
to precipitate Verb
oturmak
to fit in Verb
oturmak
to inhabit Verb
oturmak
to sit Verb
oturmak
to reside Verb
oturmak
to settle Verb
oturmak
to install Verb
oturmak
to fit into Verb
oturmak
to ride Verb
oturmak
to locate Verb
oturmak
(for sth) to fit on (sth Verb
oturmak
to seat Verb
oturmak
to localize Verb
oturmak
to dwell Verb
oturmak
to house Verb
oturmak
to fix Verb
oturmak
to domicile Verb
oturmak
to stabilize Verb
oturmak
to dwell (in a place Verb
oturmak
to engage Verb
oturmak
to abide Verb
oturmak
to sit down Verb
oturmak
to live Verb
oturmak
to subside Verb
oturmak
to sink Verb
oturmak
to mesh Verb
oturmak
to deflate Verb
oturmak
to reside at Verb
oturmak
to take a seat Verb
oturmak
(building , wall , pavement , earth) to settle Verb
oturmak
to hold state Verb
oturmak
to take the weight of one's feet Verb
oturmak
to ensconce Verb
oturmak
nestle
(arabada) arkada oturmak
to sit at the back of a car Verb
(bir misafirden) daha uzun oturmak
to outsit Verb
(gemi) karaya oturmak
to strike bottom Verb
(gemi) karaya oturmak
to strike ground Verb
(gemi) karaya oturmak
to be fast aground Verb
(gemi) kayalara oturmak
to run on the rocks Verb
(gemi) kayalara oturmak
to run upon the rocks Verb
adada oturmak
to live on the island Verb
ana caddede oturmak
to live on main street Verb
ata biner gibi oturmak
to bestride Verb
bacaklarını ayırarak oturmak
to straddle Verb
bakanlık sandalyesine oturmak
to take office Verb
bedava oturmak
to have free quarters Verb
beş blok ötede oturmak
to live five blocks from here Verb
bir çiftlikte oturmak
to be settled on a farm Verb
bir dairede oturmak
to occupy an apartment Verb
bir dersin sonuna kadar oturmak
to sit a lecture out Verb
bir duruşmanın sonuna kadar oturmak
to sit a hearing out Verb
bir evde kira vermeden oturmak
to live in a house rent-free Verb
bir evde oturmak
to be in occupation of a house Verb
bir evde oturmak
to occupy a house Verb
bir iş yapmadan evinde oturmak
to sit at home Verb
bir masanın başına oturmak
to head a table Verb
bir mülkün haksız olarak üstüne oturmak
to covert property Verb
bir oyunun sonuna kadar oturmak
to sit a play out Verb
bir volkanın tepesinde oturmak
to sit on top of a volcano Verb
bir yerde oturmak
to dwell in a place Verb
bir yıldır işsiz oturmak
to have been out of work for a year Verb
birinci katta oturmak
to live on the first floor Verb
birinin ayaklarına oturmak
to sit at sb's feet Verb
birinin ayaklarına oturmak
to sit at sb's foot Verb
birinin karşısında oturmak
to sit opposite to sb Verb
birinin mülkünde kirasız oturmak
to let someone occupy a propertywithout charging him for rent Verb
birinin mülkünde kirasız oturmak
to let someone occupy a property without charging him for rent Verb
biriyle aynı evde oturmak
to live with someone Verb
biriyle birlikte (birinin yanında) oturmak
to take up quarters with sb Verb
biriyle birlikte oturmak
to room together Verb
biriyle birlikte oturmak
to live with someone Verb
birşeye oturmak
to fit into something Verb
cadde üzerinde oturmak
to live on a busy street Verb
çadır kurup oturmak
to tent Verb
dik oturmak
to sit up Verb
diken üstünde oturmak
to sit on pins and needless Verb
diken üstünde oturmak
to be on tenterhooks Verb
diken üzerinde oturmak
to sit on thorns Verb
dikkatsizce gevşek oturmak
to slouch Verb
dinleyiciler arasında oturmak
to be sitting among the audience Verb
evde oturmak
to house Verb
evlenip oturmak
to settle down to married life Verb
geç vakte kadar oturmak
to sit up late Verb
gemisi şapa oturmak
to run upon the rocks Verb
gidiş yönüne doğru oturmak
to sit facing the engine Verb
havasız bir odada oturmak
to frowst Verb
içkisiz oturmak
to be in low water Verb
iğne üzerinde oturmak
to sit on pins and needles Verb
iğne üzerinde oturmak
to sit on needles Verb
ikinci katta oturmak
to have one's quarter on the second floor Verb
iş yapmaya oturmak
to sit at work Verb
işe yakın oturmak
to live within easy (a short) distance of one's work Verb
işine yakın oturmak
to live within easy distance of one's work Verb
işlek cadde üzerinde oturmak
to live on a busy street Verb
işsiz oturmak
to lie on one's oars Verb
İstanbul'a yakın bir yerde oturmak
to live in the neighbo u rhood of İstanbul Verb
istasyona birkaç saniye mesafede oturmak
to live within a few seconds run on the station Verb
iyi bir semtte oturmak
to be in a good neighbo u rhood Verb
karaya oturmak
to ground Verb, Maritime Traffic
karaya oturmak
to go aground Verb
karaya oturmak
to run ashore Verb
karaya oturmak
to strike the sands Verb
karaya oturmak
to go aground on Verb
karaya oturmak
to run aground Verb
karaya oturmak
to run on the beach Verb
kendi dairesinde oturmak
to live in a flat Verb
kendi evi dışında oturmak
to live out Verb
kendi özel evinde oturmak
to keep house Verb
kıçtan karaya oturmak
to tail Verb
kiracı olarak oturmak
to be a tenant Verb
kiracı olarak oturmak
to live as a lodger Verb
kiralık odalarda oturmak
to live in lodgings Verb
kırda oturmak
to live in the country Verb
kışlada oturmak
to barrack Verb
kıyıya oturmak
to run ashore Verb
koca ile oturmak
to live with the husband Verb
kolejde oturmak
to be resident at college Verb
komşu kapısı yakınında oturmak
to live close at hand Verb
komşu oturmak
to live next door Verb
konforlu evde oturmak
to be comfortably housed Verb
konuşmacı koltuğuna oturmak
to fill the (speaker's) chair Verb
kulübelerde oturmak
to live in huts Verb
kumsala oturmak
to stick on a sandbank Verb
kurularak oturmak
to drape Verb
masanın başında oturmak
to head a table Verb
masanın dibinde oturmak
to at the bottom of a long table Verb
masanın dip inde oturmak
to sit at the bottom of a long table Verb
mevkiinde sağlam oturmak
to be firmly in office Verb
mevkinde sağlam oturmak
to be firmly in office Verb
möbleli dairede oturmak
to live in a furnished apartment Verb
möbleli dairede oturmak
to live in furnished apartments Verb
möbleli dairelerde oturmak
to live in furnished apartments Verb
mülkün haksız olarak üstüne oturmak
to cover property Verb
mütevazı kendi halinde küçük bir evde oturmak
to live in a modest little house Verb
nikâhsız olarak birlikte oturmak
to cohabit Verb
ön koltukta oturmak
ride shotgun Verb
önde oturmak
ride shotgun Verb
öteki konuklarından daha uzun süre oturmak
to outsit the other guests Verb
oturmak acak yer sayısı
seating capacity
oturmak ya da satın almak niyetiyle bir evi gezmek
to look over a home Verb
pahalıya oturmak
to cost someone a lot Verb
pat diye oturmak
to plump Verb
şapa oturmak
(slang) to get in a quandary Verb
sayfiyede oturmak
to dwell in the country Verb
sayfiyede oturmak
to live out in the country Verb
şehir dışında oturmak
to live out of town Verb
şöförün yanında oturmak
ride shotgun Verb
sofraya oturmak
to sit at table Verb
sürücü mahallinde oturmak
to be in the driver's seat Verb
susup oturmak
to maintain silence Verb
susup oturmak
to take refuge to silence Verb
tahta oturmak
to sit on the throne Verb
televizyon karşısında mıhlanmış gibi oturmak
to be riveted to the screen Verb
televizyon karşısında oturmak
to sit before the screen Verb
üç kat yukarıda oturmak
to live three floors up Verb
üstüne oturmak
to fit Verb
üstüne oturmak
(for a garment) to fit sb Verb
üstüne oturmak
to possess oneself of a thing Verb
vasıtalarda ters oturmak
to sit with one's back to the engine Verb
viranede oturmak
to live in a ruinous old house Verb
yakın civarda oturmak
to live in the immediate neighbo u rhood Verb
yakında oturmak
to live in close quarters Verb
yakında oturmak
to live near by Verb
yakınlarda oturmak
to live close at hand Verb
yandaki evde oturmak
to live next door Verb
yerine oturmak
to mesh Verb
yerine oturmak
to click into place Verb
yerine oturmak
to take one's seat Verb
yerli yerine oturmak
to fall into place Verb
yerli yerine oturmak
to click Verb
yirmi kişilik oturmak acak yer mevcuttur
there is seating accomodation for twenty people
yolun karşısında oturmak
to live across the way Verb
yüksekte oturmak
to live high up Verb
yüreğine oturmak
to lie heavy on one's conscience Verb
yurtdışında oturmak
to be resident abroad Verb
yurtdışında oturmak
to reside abroad Verb
yutup oturmak
to swallow Verb
yüzen evde oturmak
to live in a houseboat Verb
yüzen evde oturmak
to houseboat Verb
zemin katında oturmak
to occupy the ground floor Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

oturmak
Vücûdun belden yukarı kısmı dik duracak ... yere yerleşmek, kuut etmek