perfect

  1. Adjective dört dörtlük
  2. Transitive Verb tamamlamak, ikmal etmek, bitirmek.
  3. Transitive Verb geliştirmek, tekâmül ettirmek, mükemmelleştirmek, mükemmel/kusursuz hale getirmek, ıslâh etmek.
    We
    will perfect our plan as it is tried out.
  4. Transitive Verb uzmanlaştırmak, ustalaştırmak, tam bir uzman/usta yapmak.
    to perfect oneself in art.
  5. mükemmel.
    His English is perfect: İngilizcesi mükemmeldir/mükemmel İngilizce konuşur.
  6. doğru, hatasız.
    a perfect answer.
  7. tam, uygun.
    It was the perfect moment to speak to him about it: Konuyu ona açmanın tam zamanıydı.
  8. kusursuz.
    No one is perfect: Kul kusursuz olmaz.
  9. tam, noksansız, tıpkı, aslının aynı.
    a perfect copy/replica.
  10. tüm, büsbütün, tamamıyla, son derece, baştanbaşa, katıksız.
    I am a perfect stranger here: Burada
    tamamıyla yabancıyım.
    He made a perfect nuisance of himself.
  11. saf, arı, katışıksız.
    perfect yellow.
  12. salt, mutlak.
  13. her yönüyle, her bakımdan.
  14. Botany (a) olgun, (b) aynı çiçekte hem eril hem dişil organı olan, tam.
    a perfect flower.
  15. Grammar (a) geçmiş zamanda olup bitmiş, (b) geçmiş zamanlı fiil, (c) geçmiş zaman kipi.
  16. Music eşperdeli veya dört/ beş/on üç aralıklı.
  17. müthiş, dehşetli, pek büyük, muazzam, aşırı, pek çok, son derece.
    a perfect horror of spiders.
derslerini çok iyi öğrenmiş olmak Verb
işlerini tam bir düzen içinde bırakmak Verb
rolünü çok iyi oynamak Verb
görevlerinin yerine getirilmesinde mükemmelik
bitmiş gelecek: gelecekte belirli bir zamandan önce tamamlanacak olan bir işi/durumu bildiren fiil.:

will/shall have+

past participle
şeklinde yapılır.
By next week, he will have gone: Gelecek haftaya kadar gitmiş olacak.
Noun
bu zamanı gösteren. Noun
bitmiş gelecek zamanlı fiil/tümce. Noun
belirli geçmiş zaman: geçmişte başka bir olaydan önce olup bitmiş işi bildiren eylem kipi.

had
+ past participle şeklinde yapılır.
“I had left home before he arrived: O gelmeden önce evden ayrıldım.” tümcesindeki
“I had left” bu kiptedir.
tamamlanmış şimdiki zaman:
have fiilinin şimdiki zamanı sonuna fiilin geçmiş zaman ortacı (
past
participle) getirilerek yapılır:
ör.: I have finished: (şimdi) bitirdim.
Noun
buluşa güncellik kazandırmak Verb
buluşu mükemmelleştirmek Verb
bir buluşu mükemmelleştirmek Verb
(son vasiyet) tamamlılık
tam daire
alıcı ve satıcıların piyasa bilgilerinin tam olduğu
serbest ticaretin kısıtlamasız olarak yapıldığı açık piyasa durumu
tam rekabet Noun, Competition Law
tam rekabet piyasası
tam şart
çok iyi durumda
tam gaz
insan-ı kamil Noun
tam budala
her şeyde mükemmel olmak Verb
tescilli senet
kusursuz senet
bir kararı tamamlamak Verb
çok iyi piyasa bilgisi
mükemmel icat
kibarlık
görgü kurallarına tamamıyla uyma
tam rekabet piyasası
tam tekel
tam tekel (bir malın üretimi ve pazarlamasını kesinlikle kontrolünde bulunduran bir kişi ya da örgüt
saçma şey
yetkin sayı, kendisi dışında tüm çarpanlarının toplamına eşit olan doğal sayı. 6, 28, 496, 8128 gibi. (6=1.2.3=1+2+3).
tam borç
kanunen icra mevkiine konabilecek yürürlülük
dava edilebilir borç
bir şeyde mükemmelliğe erişmek Verb
ipoteksiz mülkiyet
mükellefiyetsiz mülkiyet
past participle
tam kafiye.
sarih hak
mükemmel örnek
tam kare, kare kökü tam sayı olan sayı.
25 is a perfect square because it is the square of 5. Noun
tam kare Noun, Mathematics
tam yabancı
itiraz kabul etmeyen mülkiyet
tam güven
kanunen kurulmuş vakıf
tam eski soylu kişi
sınırsız intifa hakkı
topyekûn savaş
her şey de mükemmel olmak Verb
her şeyde mükemmel olmak Verb
rahat huzur içinde yaşamak Verb
bir şeyi çok iyi bilmek Verb
tam uyum halinde yaşamak Verb