sharp

  1. Adjective keskin.
    a sharp knife.
  2. Adjective sivri.
    a sharp pin/needle. a sharp peak. The table had sharp corners.
  3. Adjective ânî, keskin.
    a sharp curve in the road.
  4. Adjective belirgin, bariz, açık seçik, vazıh.
    a sharp image. sharp differences of opinions.
  5. Adjective lezzeti keskin: acı, ekşi, mayhoş.
    a sharp acid-like taste. a sharp cheese.
  6. Adjective (ses) acı, keskin.
    a sharp cry: acı bir feryat.
  7. Adjective şiddetli, soğuk.
    a sharp , biting wind: şiddetli, dondurucu bir rüzgâr.
  8. Adjective (ağrı vb.) keskin, şiddetli, kuvvetli.
    a sharp pain.
  9. Adjective (söz vb.) hiddetli, haşin, sert, acı.
    sharp words.
  10. Adjective zeki, açıkgöz, çok dikkatli, uyanık, istekli.
    a sharp lad. a sharp watch for the enemy.
  11. Adjective kurnaz, zeki.
    a sharp bargainer.
  12. Adjective şüpheli, hileli, dalavereli, aldatıcı.
    sharp practice: şüpheli/gayrımeşru iş.
  13. Adjective ânî, hızlı, çabuk, süratli.
    a sharp rise/fall in the prices: fiyatlarda ânî yükseliş/düşüş.
    There's
    a sharp drop over the cliff.
    sharp's the word! Haydi, çabuk!
    That was sharp work: (a) Maşallah çabuk bitti! (b) (bazen) bu iş biraz şüpheli.
  14. Adjective, Music (a) diyez, (b) yarım ton tiz.
  15. Adjective kıyak, şık.
    a sharp dress. a sharp jacket.
  16. Adjective, Phonetics sessiz.
  17. Adverb tam, dakik olarak.
    The concert starts at 8 o'clock sharp: Konser tam saat 8'de başlar.
  18. Adverb keskin bir şekilde, âni olarak.
    turn sharp right/left: sağa/sola keskin (90°) bir dönüş yapmak.
  19. Adverb şiddetle.
  20. Adverb dikkatle, dikkatli/uyanık bir şekilde.
  21. Adverb zekice, kurnazca.
  22. Adverb, Music daha yüksek perdeden.
    She ruined her performance by singing sharp.
  23. Noun, Music (a) yarım ton tiz ses, (b) diyez işareti.
  24. Noun usta/mahir kimse.
  25. Noun dolandırıcı, madrabaz.
  26. Noun çok sivri uçlu iğne.
  27. Verb notayı tizleştirmek, tiz sesle söylemek.
çift diyez: bir notanın tonunu 2 yarım ton incelten işaret.
keskinleşmek Verb
dikkat etmek, gözünü açmak, tetik davranmak.
look sharp! Dikkat et!
(a) dikkatli/uyanık olmak, gözünü dört açmak, (b) acele etmek.
You'll have to look sharp if you want
to be on time: Geç kalmamak istiyorsan acele etmelisin.
kör
biber gibi
diyez Noun, Music
dolandırıcılık
keskin dönemeç
katı yürekli müşteri
belirgin ayrılık
ani düşüş
şiddetli don
açıkgöz delikanlı
insafsız avukat
kesici alet Noun
kesici alet Noun
(yasa dışı olmayan) meslek hilesi, kurnazlık.
dolandırıcılık
pis rekabet
karanlık işler
şiddetli itiraz
şiddetli protesto
sert tepki
piyasanın aniden yeniden canlanması
şiddetli paylama
iğneli söz
şiddetli tekdir
fiyat fırlaması
(borsa) fiyatların ani iniş çıkışları Noun
keskin zekâlı
haşlayıcı sözler Noun
acı sözler Noun
acele iş
namuslu olmayan manevralar Noun
acı eleştiri
sert söz söyleme eğilimi
şeytan gibi zeki.
jilet gibi keskin Adjective
jilet kadar keskin Adjective
hileli iş yöntemlerine göz yummak Verb
...'i gözler önüne sermek Verb
...'i tartışmaya açmak Verb
...'i apaçık ortaya koymak Verb
...'i gündeme getirmek Verb
şiddetli protestolara neden olmak Verb
keskin zekâsı olmak Verb
bir işin
örgütün
vb'nin en zor ya da önemli yanı
...'i tartışmaya açmak Verb
...'i gündeme getirmek Verb
...'i apaçık ortaya koymak Verb
...'i gözler önüne sermek Verb