birisine birdenbire görünmek.
The truth burst (in) upon me: Birdenbire gerçeği anladım (Kafama dank dedi.).
opera dürbününü gözüne göre ayarlamak
Verb
(US) rakiplerine karşı kazanma ümidi olmamak
Verb
görüldüğünden bir süre sonra
bir kambiyo senedinin vadesinin keşide edilen şahsa akseptans için takdim edildiği tarih olarak hesaplanacağını ifade eder
iki ay ya da üç ay sonra ödenmesini öngören ifade
bir kambiyo senedi ya da emre muharrer senette yazılı olan ve senedin ibrazında ya da kabulü anında atılan tarihten bir ay
görür görmez, derhal, hemen.
(a) görür görmez, başka yere bakmadan.
to translate something at sight: bir şeyi görür görmez
(sözlüğe bakmadan) tercüme etmek. (b) gösterilince, ibrazında.
a draft payable at sight: ibrazında ödenecek havale/poliçe.
gönderilen malın maliyeti kesin olarak bilinmediği için gümrüklü giriş beyannamesini dolduramayan ithalatçının
gümrüğe verdiği geçici gümrük muayene c
görüş alanına girmek
Verb
ibrazdan sonraki günler
Noun
ibrazında ödenecek poliçe keşide etmek
Verb
hukuka aşina olmak göz aşinalığım var
gözden/ortadan kaybolmak, gözönünden uzaklaşmak.
(gemi) görülecek mesafeye girmek
Verb
(a) görünürde, göz önünde, gözle görünür.
Land is in sight: Kara görülüyor. (b) yakın.
peace in sight at last 2 years of war.
be in sight of: görebilmek.
keep in sight = not let out of one's sight: gözden kaçırmamak/uzaklaştırmamak.
göz âşinalığı olmak, yüzünden (adını bilmeden) tanımak.
birisiyle göz aşinalığı olmak
Verb
birini şöyle bölye tanımak
Verb
line of sighting ile ayni anlama gelir. (silah) nişan çizgisi, (topoğrafya aleti vb.) görüş çizgisi.
Noun
görüş çizgisi: gök cisminden gözlemcinin gözüne gelen ışık yolu.
Noun, Astronomy
verici ve alıcı antenleri birleştiren doğru çizgi.
Noun
görür görmez, görüldüğü anda, görülünce.
Shoot him on sight .
(ateşli silahlarda) gez, açık nişangâh. peep sight
Noun
(a) gözden ırak/uzak.
put out of sight: gizlemek, gözden uzaklaştırmak. (b)
k.d. fahiş, son derece yüksek (fiyat).
tümgörüntü: topları hedefe yöneltmekte kullanılan ve periskop ilkesine dayanan görüntü.
görüldüğünde ibraz edene ödenecek senet
görüldüğünde ödeme (belgeler ibraz edildiğinde yapılan ödeme
(tüfekte) delikli gez.
Noun
gözleri fazla yormak
Verb
önsezi, feraset, ileriyi görüş.
görme gücünün tamamen kaybı
metne bakarak anında çeviri yapmak
Verb
bir senedi gördüğünde ödemek
Verb
bir senedi ibrazında ödemek
Verb
görüş ve işitme
Noun, Medicine
ibrazında ödenmesi gereken senet
görülmek düğünde ödenmesi gereken senet
görülmek düğünde hamiline ödenecek kambiyo senedi
görüldüğünde ödenecek akreditif
ibrazında ödenen mevduatlar
Noun
ibrazında tediye olunacak poliçe.
ibrazında ödenecek senetler
Noun
vesaikin ibrazında ödenebilen akreditif
görülmek düğünde ödenecek akreditif
ibrazında ödenecek borçlar
Noun
poliçe ya da çeke uygulanan döviz kuru
yazılı müziği ilk bakışta okumak
Verb
görsel uyak, görünür kafiye, çıkardıkları ses değil de görünüşleri benzeyen sözcüklerin uyumu.
metne bakarak anında çeviri
(a) bir içim su, (b) uzun zaman görülmeyen bir dosta rastlamanın sevincini belirtir:
You are a sight for sore eyes: Ne mutlu görüşebildik! (Yüzünüzü gören cennetlik.)
polis memurlarını görür görmez
görüvermek, gözüne ilişmek.
I caught sight of her hurrying away but I didn't try to speak to her.
birine çok pahalıya mal olmak
Verb
birine iş hakkında bilgi vermek
Verb
birini gözden kaybetmek
Verb
çıkagelmek, zuhur etmek.
We were just about to leave when my old friend Ali hove into view.
gözünde, nazarında, gözü önünde.
Allah indinde
Adverb, Religion-Faith
(a) gözden kaçırmak/uzak tutmak, dikkate almamak.
We mustn't lose sight of the fact that … : …
hususunu gözden uzak tutmamalıyız. (b) artık görememek, gözden kaybetmek.
I lost sight of him in the crowd: Kalabalıkta gözden kaybettim.
(US) malı görüp tetkik etmeden satış
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
gözden ırak gönülden ırak
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Sentence
! Bu ne hal! Bu ne kıyafet!