siyasal

Turkish-English Translation

  1. Adjective political
  2. politic
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi
International Covenant on Civil and Political Rights Noun, International Law
siyasal İslamcı
political Islamist Adjective, Politics-Intl. Relations
siyasallaşan
politicized Adjective, Politics-Intl. Relations
siyasallaşan
politicised Adjective, Politics-Intl. Relations
siyasallaşmış
politicized Adjective, Politics-Intl. Relations
siyasallaşmış
politicised Adjective, Politics-Intl. Relations
siyasal anlaşma
political assemblage
siyasal bağımsızlık
political independence
siyasal bağlar
political affiliations Noun
siyasal bakımdan ihtiyatlı davranmak
to show political levelheadedness Verb
siyasal bilgiler
political science Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal bilimci
political scientist
siyasal bilimler
political sciences Noun
siyasal bilimler eğitimi
political education
siyasal bilimler okumak
to study politics Verb
siyasal bilimlere ait
political scientific
siyasal bir kuruluşta kayıtlı üye
card carrying
siyasal bir partinin yerel komitesi
caucus
siyasal bütünleşme
political integration
siyasal çevreler
political circles Noun
siyasal danışman
diplomatic advisor adviser
siyasal danışman
diplomatic adviser
siyasal durum hakkında rapor
commentary on the political situation
siyasal duruma genel bakış
political survey
siyasal duruş
political stance Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal egemenlik
political sovereignty
siyasal eğilim
political colour
siyasal ekoloji
political ecology Noun, Anthropology
siyasal ekonomi
political economy
siyasal fikirlerin ayrılığı
identity of political opinions
siyasal gizli akımlar
political undercurrent
siyasal görüş
political view
siyasal görüş kıtlığı
lack of political vision
siyasal görüşlerini meydana koymak
to set forth one's political views Verb
siyasal grupların
detente
siyasal güç
big stick
siyasal güç ya da etkinlik
clout
siyasal güven sahibi olmak
to enjoy political trust Verb
siyasal haklardan yararlanma
enjoyment of political rights
siyasal hakları olmadan vatandaşlığa kabul edilme
denization
siyasal ilişkiler kurmak
to establish diplomatic relations Verb
siyasal ilişkilerin kesilmesi
diplomatic rupture
siyasal ilkeler
policy guidelines Noun
siyasal İslam
political Islam Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal iştirak
political contribution
siyasal kampanyalarda kullanılan para
frog hair
siyasal karışıklık
political upheaval
siyasal kazançlar elde etmek
to reap political gains Verb
siyasal kişilik vermek
to politicize Verb
siyasal konuşma dinleyicileri
political assembly Noun
siyasal mekanizma
political machine
siyasal mücadele
political struggle Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal onay
political approval Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal oportünizm
political opportunism Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal parti
party
siyasal parti
political party
siyasal parti sistemi
political party system
siyasal partilerin birleşme birleşimsi
fusion of political parties
siyasal partilerin birleşmesi
fusion of political parties
siyasal partilerin yönetimi
politics
siyasal partinin startejisi
party line
siyasal partinin stratejisi
party line
siyasal sığınma
diplomatic asylum
siyasal sığınma
to ask for political asylum
siyasal sığınma hakkı tanımak
to grant asylum Verb
siyasal sığınmacıların sığınağı
sanctuary of political refugees
siyasal sistem
political system
siyasal slogan
political slogan
siyasal tahakküm
political domination Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal tanıdıklar
political connections Noun
siyasal tasfiye
political purge Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal temsil
political representation Noun, Politics-Intl. Relations
siyasal toplantı yapma yasağı
ban on political meetings
siyasal toplantılar için kullanılan bina
wigwam
siyasal ve sosyal eşitlikle ilgili
egalitarian
siyasal yapı
the system
siyasal yorumcu
commentator on politics
(borsa) siyasal huzursuzluklardan etkilenmek
to be sensitive to political disturbances Verb
aktif yasal siyasal parti
real party
alçakçasına öldürmek (özellikle siyasal kişileri
assassinate Noun
aynı siyasal taraftan olmak
to be of the same political stripe Verb
ayrı siyasal partilerden olmak
to belong to different political camps Verb
basını kendi siyasal fikirlerinin aracı olarak kullanmak
to use the press as a vehicle for one's political opinions Verb
bir memleketle siyasal ilişkilerini sürdürmek
to maintain diplomatic relations with a country Verb
bir siyasal partide bölünme
cleavage in a party
bir siyasal partideki sabırsız genç grup
angry young men
bir siyasal partinin iki aşırı ucunun ortasında olan kişi
centrist
bir siyasal varlığın iç yönetim mekanizması
infrastructure
bir sorun yüzünden siyasal bir partinin parçalanması
cave
birleşmiş milletler kişisel ve siyasal haklar uluslararası sözleşmesi ve ek
International Covenant on Civil and Political Rights and Protocol
farklı görüşteki siyasal grupların birleşmesi
coalition
iki ülke arasında siyasal uyuşmazlık
political friction between two countries
karanlık bir siyasal komplo düzenleyen kişiler
cabal
Lübnan'daki yarı askeri örgüt ve muhafazakâr siyasal parti
phalangist
medeni ve siyasal haklar
civil rights Noun
memleketteki iç siyasal durumu düzeltmek
to improve one's stock at home Verb
radikal siyasal topluluk
ginger group
seçmenin duygularını etkileyen siyasal kampanya konusu
gut issue
sömürgeye siyasal bağımsızlık vermek
to decolonize Verb
yüksek yetkili siyasal delege
ambassador
Dış Siyasal İlişkiler Kurulu
foreign relations committee
Mülkiye (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi)
Ankara University Faculty of Political Sciences Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Siyâsetle ilgili, siyâsî
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.