sorry

  1. Adjective üzgün, müteessir, kederli, hüzünlü, gamlı.
    I'm sorry to say that our efforts have failed: Üzülerek
    söyleyeyim ki gayretlerimiz boşa gitti.
    I'm sorry to hear your bad news: Acı haber(niz)i duyunca çok üzüldüm.
  2. Adjective üzücü, elemli, kasvetli.
  3. Adjective pişman, nadim.
    I'm sorry I ever came here, I wish I'd stay at home: Buraya geldiğime pişman oldum,
    keşke evde kalsaydım.
    He was sorry he hadn't done his lessons: Derslerini yapmadığına pişman oldu.
  4. Adjective acı, müessif.
    be sorry about sth.: bir şeye acımak.
  5. Adjective zavallı, işe yaramaz, değersiz, fena, kötü.
    a sorry exhibit: berbat bir sergi.
    a sorry horse:
    işe yaramaz bir at.
    He made sorry spectacle of himself: Kendini rezil etti.
  6. Adjective (ünlem olarak) (a) maalesef, affedersiniz, özür dilerim.
    Sorry! You can't come in! Maalesef içeri
    giremezsiniz! (b)
    Brit. efendim?
    “I'm cold.” “Sorry?” “I said I'm cold.”
Başınız sağolsun. Sentence, Idioms
Başın sağolsun. Sentence, Idioms
Başınız sağolsun. Sentence, Idioms
Başın sağolsun. Sentence, Idioms
üzülmek, özür dilemek, teessüf etmek, pişman olmak.
I'm sorry: özür dilerim, affedersiniz, üzgünüm,
maalesef, yazık ki.
You'll be sorry for this: Buna pişman olacaksın(ız).
af dilemek Verb
üzgün olduğunu söylemek Verb
özür dilemek Verb
Dün gelemediğim için özür dilerim.
üzücü durum
ibretlik durum
berbat durum
sudan bahane, saçma mazeret.
ibretlik bir durumda olmak Verb
üzücü bir durumda olmak Verb
berbat bir durumda olmak Verb
teessüf etmek Verb
sefil biri olmak Verb
acımak.
I feel sorry for him: Ona acıyorum.
I feel sorry for whoever marries her! Onunla
evlenecek olana acırım (evlenecek olanın vay haline!).
He's very sorry for himself: Halinden şikâyetçi.
rezil olmak, yüzüne gözüne bulaştırmak.
kendine acımak Verb
onun adına üzüldüm
Özür dilerim.
Üzgünüm.
Özür dilerim.
Pardon.
Ne dedin?
Nasıl?
Efendim?
Pardon?
Anlamadım?
birini kötü bir işe karıştırmak Verb
pısırık