safra kesesi taşı
Noun, Medicine
Taş ve mermerin kesilmesi, şekil verilmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi (NACE kodu: 23.7)
Noun, Trades-Professions
Taş ve mermerin kesilmesi, şekil verilmesi ve bitirilmesi (NACE kodu: 23.70)
Noun, Trades-Professions
safra kesesi taşı
Noun, Medicine
safra kesesi taşı
Noun, Medicine
Yumuşak çekirdekli meyvelerin ve sert çekirdekli meyvelerin yetiştirilmesi (NACE kodu: 01.24)
Noun, Trades-Professions
Süsleme ve yapı taşları ile kireç taşı, alçı taşı, tebeşir ve kayağantaşı (arduvaz-kayraktaşı) ocakçılığı (NACE kodu: 08.11)
Noun, Trades-Professions
Kum, kil ve taş ocakçılığı (NACE kodu: 08.1)
Noun, Trades-Professions
susarak cezalandırmak
Noun
yokmuş gibi davranmak
Noun
amazon taşı: süs için kullanılan yeşil renkte bir feldspat.
Noun
sabit değirmentaşı: buğdayı öğüten değirmentaşının üstünde döndüğü sabit taş.
Noun
Yaltakçı Taşı: İrlandada
Blarney şatosunda bir taş. İnanışa göre bu taşı öpenler yaltakçı, piyazcı,
mütebasbıs olurlar.
kiss the Blarney Stone: yaltakçı/mütebasbıs olmak.
Noun
göztaşı, bakır sülfat, CuSO
4.5H
2O: Normal olarak saydam mavi kristal, suyu uçurulunca
beyaz toz halinde bir bakır tuzu. Haşarat öldürücü olarak, renkleri tespitte ve oymacılıkta kullanılır.
Noun
dumanlı kuvars: donuk sarı/kahverengi/siyah renklerde kıymetli bir taş.
suçlamakta/kötülemekte önayak olmak.
sınırı yeniden tespit etmek
Verb
dağılmış/parçalanmış/ufalanmış volkanik kaya.
Noun
üzerinde binanın yapılma tarihi bulunan taş
Noun
bir şeyin dayandığı esas
Noun
kırma taş
Noun, Construction
(a) temel taşı, bir binanın temeline törenle konulan taş, (b) esas, temel, dayanak.
merhametsizden merhamet beklemek.
Harry Potter ve Felsefe Taşı
Noun, Cinema
(binada) temel taşı, köşe taşı.
Noun
dizgi levhası: ayar ve düzeltme için dizili sayfaların üzerine konulduğu levha.
bir taşla iki kuş vurmak.
sallanan kaya: yerinden kopmuş ve itilince sallanabilen kaya parçası.
Noun
tılsımlı taş, filozof taşı: simyagerlerin hayatı uzatacağına, başka maddeleri altına çevireceğine inandıkları hayalî taş.
tılsımlı taş, filozof taşı: simyagerlerin hayatı uzatacağına, başka maddeleri altına çevireceğine inandıkları hayalî taş.
Malta taşına benzer yapıtaşı.
Noun
pumice ile ayni anlama gelir. süngertaşı, pomza, mesamatlı süngerimsi volkanik taş.
böbrek taşı
Noun, Diseases
seyyar, gezginci, yeri yurdu belirsiz, sık sık iş değiştiren, mütemadiyen seyahat eden kimse.
A rolling stone gathers no moss: Yuvarlanan taş yosun tutmaz (gezginci kimse para biriktiremez).
göçebe, bir baltaya sap olmayan/ mütemadiyen yer ve iş değiştiren kimse.
A rolling stone gathers no moss: Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
atlangıç, atlama taşı.
Noun
ilerleme aracı.
to take a job as a steppingstone = stepping stone: bir işi ilerleme aracı olarak kabullenmek.
Noun
Hacerü'l Esved
Proper Name, Religion-Faith
iskorpit hanisi
Noun, Zoology
taşkıran, taş kırma makinesi/işçisi.
Noun
çekirdekli meyve (şeftali, kaysı, erik, kiraz vb.).
Noun
deniz lâlesi fosili.
Noun
akgerdanlı sansar
(Mustela foina).
Noun
taş maydanozu
(Sison amomum): tohumları kokulu sayvançiçekli bir bitki.
Noun
fıstık çamı
(Pinus pinea).
Noun
ilk düzeltme provası
Noun
Vay canına! Vay anasını! (şaşkınlık, inanmazlık belirtir, az kullanılır).
Stone the crows, I don't believe that! Vay canına, inanılır şey değil!
vay canına! (hayret/nefret ifade eden ünlem).
yakın, bir taş atımı (mesafe).
Noun
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
her çareye başvurmak, çalmadık kapı bırakmamak.