stone

  1. Medicine taş
  2. çakıl.
  3. kaya parçası.
  4. kıymetli taş, mücevher.
  5. mezar taşı.
  6. değirmen taşı.
  7. bileği taşı.
  8. dolu tanesi.
  9. taştan yapılmış şey.
  10. Medicine mesane taşı.
  11. Anatomy
    stones: haya, husye.
  12. meyve çekirdeği.
  13. Printing mürettip masası.
  14. 14 librelik (6.35 kg) ağırlık ölçüsü.
  15. taştan yapılmış.
  16. taş atmak, taşa tutmak.
  17. taşlayarak öldürmek.
  18. taş döşemek, taş duvar örmek.
  19. taşlamak, taşa sürmek, bilemek.
  20. (meyve) çekirdeğini çıkarmak.
  21. enemek, iğdiş/hadım etmek.
  22. hissizleştirmek, taş kalpli/insafsız yapmak.
safra kesesi taşı Noun, Medicine
Taş ve mermerin kesilmesi, şekil verilmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi (NACE kodu: 23.7) Noun, Trades-Professions
Taş ve mermerin kesilmesi, şekil verilmesi ve bitirilmesi (NACE kodu: 23.70) Noun, Trades-Professions
safra kesesi taşı Noun, Medicine
safra kesesi taşı Noun, Medicine
Yumuşak çekirdekli meyvelerin ve sert çekirdekli meyvelerin yetiştirilmesi (NACE kodu: 01.24) Noun, Trades-Professions
Süsleme ve yapı taşları ile kireç taşı, alçı taşı, tebeşir ve kayağantaşı (arduvaz-kayraktaşı) ocakçılığı (NACE kodu: 08.11) Noun, Trades-Professions
Kum, kil ve taş ocakçılığı (NACE kodu: 08.1) Noun, Trades-Professions
iletişimi kesmek Noun
susarak cezalandırmak Noun
yokmuş gibi davranmak Noun
sessiz muamele Noun
içine kapanmak Noun
sınır taşı
mihrap taşı. Noun
amazon taşı: süs için kullanılan yeşil renkte bir feldspat. Noun
sabit değirmentaşı: buğdayı öğüten değirmentaşının üstünde döndüğü sabit taş. Noun
safra taşı
Yaltakçı Taşı: İrlandada
Blarney şatosunda bir taş. İnanışa göre bu taşı öpenler yaltakçı, piyazcı,
mütebasbıs olurlar.
kiss the Blarney Stone: yaltakçı/mütebasbıs olmak.
Noun
blue vitriol Noun
göztaşı, bakır sülfat, CuSO4.5H2O: Normal olarak saydam mavi kristal, suyu uçurulunca
beyaz toz halinde bir bakır tuzu. Haşarat öldürücü olarak, renkleri tespitte ve oymacılıkta kullanılır.
Noun
sınır taşı
sınır taşı
çakıl
moloz
mucur
yapıtaşı
yapı taşı Noun
dumanlı kuvars: donuk sarı/kahverengi/siyah renklerde kıymetli bir taş.
suçlamakta/kötülemekte önayak olmak.
sınırı yeniden tespit etmek Verb
essonite, hessonite.
dağılmış/parçalanmış/ufalanmış volkanik kaya. Noun
argillite Noun
en temel unsur Noun
üzerinde binanın yapılma tarihi bulunan taş Noun
temel taşı Noun
bir şeyin dayandığı esas Noun
kırma taş Noun, Construction
kayan yıldız. Noun
(a) temel taşı, bir binanın temeline törenle konulan taş, (b) esas, temel, dayanak.
(şeftali) yarma
kesme
mücevher
değerli taş
merhametsizden merhamet beklemek.
Harry Potter ve Felsefe Taşı Noun, Cinema
yüreği taştan olmak Verb
mezar taşı. Noun
(binada) temel taşı, köşe taşı. Noun
kesme taş
dizgi levhası: ayar ve düzeltme için dizili sayfaların üzerine konulduğu levha.
kaldırım kenar taşı
kaldırım taşı
anahtar taşı
böbrek taşı. Noun
nefrit. Noun
bir taşla iki kuş vurmak.
temel taşı oturtmak Verb
temel taşı koymak Verb
sallanan kaya: yerinden kopmuş ve itilince sallanabilen kaya parçası. Noun
mihenk taşı.
anma taşı
kilometre taşı
ay taşı
kaldırım taşı
tılsımlı taş, filozof taşı: simyagerlerin hayatı uzatacağına, başka maddeleri altına çevireceğine inandıkları hayalî taş.
tılsımlı taş, filozof taşı: simyagerlerin hayatı uzatacağına, başka maddeleri altına çevireceğine inandıkları hayalî taş.
Malta taşına benzer yapıtaşı. Noun
kıymetli taş
yığışım.
pumice ile ayni anlama gelir. süngertaşı, pomza, mesamatlı süngerimsi volkanik taş.
böbrek taşı Noun, Diseases
merdane
seyyar, gezginci, yeri yurdu belirsiz, sık sık iş değiştiren, mütemadiyen seyahat eden kimse.
A rolling
stone gathers no moss: Yuvarlanan taş yosun tutmaz (gezginci kimse para biriktiremez).
göçebe, bir baltaya sap olmayan/ mütemadiyen yer ve iş değiştiren kimse.
A rolling stone gathers no
moss: Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
cilâlı alçıtaşı.
yarı değerli taş
biley taşı Noun
atlangıç, atlama taşı. Noun
binek taşı. Noun
ilerleme aracı.
to take a job as a steppingstone = stepping stone: bir işi ilerleme aracı olarak kabullenmek. Noun
Hacerü'l Esved Proper Name, Religion-Faith
çekirdek
Taş devri. Noun
iskorpit hanisi Noun, Zoology
körkütük sarhoş
ateş tuğlası
meteliksiz
(US) kulis simsarı
kâgir ev
buz gibi soğuk
taşkıran, taş kırma makinesi/işçisi. Noun
kesin olarak ölmüş
tamamen sağır
çekirdekli meyve (şeftali, kaysı, erik, kiraz vb.). Noun
deniz lâlesi fosili. Noun
akgerdanlı sansar
(Mustela foina). Noun
taş maydanozu
(Sison amomum): tohumları kokulu sayvançiçekli bir bitki. Noun
kaldırım
taşlık
fıstık çamı
(Pinus pinea). Noun
taş ocağı. Noun
ilk düzeltme provası Noun
taş ocağı. Noun
çok zengin
mıcır
Vay canına! Vay anasını! (şaşkınlık, inanmazlık belirtir, az kullanılır).
Stone the crows, I don't
believe that! Vay canına, inanılır şey değil!
vay canına! (hayret/nefret ifade eden ünlem).
yakın, bir taş atımı (mesafe). Noun
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
başarıya ilk adım
her çareye başvurmak, çalmadık kapı bırakmamak.
taş deviri
iki adımlık mesafede
bir taş atımı uzaklıkta
Cilâlıtaş Devri Noun
Yontmataş Çağı. Noun