en son noktasına varmak
Verb
en civcivli zamanında olmak
Verb
bütün gücüyle (çalışmak).
tam faaliyet, geniş ölçüde hareket, tam kapasite.
The meeting was in full swing when we arrived.
Noun
son hızla/süratle, bütün gücü ile.
He ran full swing.
Noun
hareket serbestliği.
to be given full swing.
Noun
(işyeri) tam faaliyete geçmek
Verb
çocuğu salıncakta sallamak
Verb
en canlı ve hareketli durumda
(US) uzun bir süre içinde pazar gelişimi
piyasada konjonktürün tersine dönmesi
salına salına yürümek
Verb
seçim sırasında seçmenleri kendi tarafına çekmek
Verb
bir kapıyı hızla açıp merkezi etrafında gidip gelmesine bırakmak
Verb
yönetim kurulunda çoğunluğa sahip olmak
Verb
(US) çoğunluğa sahip olmak
Verb
eski yerine dönmek, rücu etmek.
Public opinion swings back: Kamuoyu aleyhe dönüyor.
bir eksen üzerinde açılıp kapanabilen köprü.
yaylı çizgi: dash işareti.
iki tarafa açılır kapanır kapı
vergi gelirinde istikrarsızlık
kamuoyunun tersine dönmesi
(politika) partiler arasında gidip gelme
(otomobil) bir yan sokaktan aniden çıkmak
Verb
(araba) yüz seksen derece tersine dönmek
Verb
(fabrika) dinlenme salonu
(US) seçmen bölgesini sık sık ziyaret etmek
Verb
sık sık fikir değiştirmek
Verb
(otomobil) dönemeci hızla almak
Verb
birden sağa yönelmek
Verb
(US) fabrikada gece vardiyası (16 : 00-24 : 00
(US) yardım vardiyası
Noun
hastalık taslamak, temarüz etmek.
uçak pervanesini harekete getirmek
Verb
oyları tersine döndürmek
Verb
oyları tersine döndürmek
Verb
anlaşmazlıkları karara bağlayacak oy kullanmak
Verb
kararsız seçmen
Noun, Politics-Intl. Relations
kararsızlar
Noun, Politics-Intl. Relations
anlaşmazlıkları karara bağlayacak oyu kullanmak
Verb
tam bolluk içinde yaşamak
Verb
caz müziğini iyi çalmak
Verb
(a) kımıldanacak yer yok (çok dar yer), (b) iğne atsan yere düşmez (çok kalabalık).