talk

  1. konuşma(k), söyleme(k), sohbet (etmek), bahsetmek.
    to talk about poetry.
    to talk of doing something:
    bir şey yapacağından bahsetmek.
    talk oneself hoarse: sesi kısılıncaya kadar konuşmak/dilinde tüy bitmek.
    talk (severely) to someone = give someone a good talking to: birini azarlamak, ağzının payını vermek.
    talking of that: bu münasebetle, söz sırası gelmişken.
    Who do you think you are talking to: Kiminle konuştuğunun farkında mısın?
  2. danışmak, istişare etmek.
    talk with your lawyer.
  3. dedikodu yapmak.
  4. gevezelik etmek, lâkırdı (etmek), lâf (söylemek).
  5. nutuk söylemek, konferans vermek.
  6. açıklamak, ifşa etmek.
  7. müzakere (etmek), görüşme(k), tartışma(k).
    to talk politics.
  8. gammazlamak.
  9. hükmü geçmek.
  10. söz, sohbet, musahabe, lâkırdı.
  11. söz konusu.
  12. boş lâf, dedikodu.
  13. konuşma tarzı.
    a halting, lisping talk .
  14. dil, lisan, ağız, argo.
Açık konuşalım. Sentence, Idioms
Sadede gelelim. Sentence, Idioms
Lafı uzatmanın manası yok. Sentence, Idioms
durmadan konuşmak, gevezelik etmek, (bir kimsenin) kafasını şişirmek.
dert anlatmak Verb
durmadan konuşmak Verb
birinin arkasından konuşmak Verb
sayıklamak.
kafasını şişirmek, dırdır etmek, bıktırıncaya kadar söylemek.
dil dökerek yolunu yapmak.
saçma sapan konuşmak Verb
iğneli sözler söylemek Verb
palavra atmak, bilir bilmez konuşmak, kafadan atmak, saçmalamak.
kafadan atmak, palavra savurmak.
saçmalamak, ne dediğini bilememek, ağzından çıkanı kulağı işitmemek.
tıraş kesmek (argo) Verb
konuşulmak Verb
(a) bebek konuşması, yarım yarım konuşma, (b) büyüklerin bebeklerle konuşurken kasten kullandıkları çocuk konuşması.
küstah/saygısız cevap veya konuşma. Noun
herkesin dilinde olmak Verb
abartma, mübalâğa, palavra. Noun
radyo konuşması
tahtaya tebeşirle resim ve şekiller çizerek konuşmak.
şehirde dolaşan şayia
bilgisayar karmaşıklığı
gizli konuşma
mahrem konuşma
yanses, diyafoni: bir telefon/radyo kanalına başka kanallardan sızan yabancı/istenmeyen/bozucu konuşma. Noun
tüccar ağzı
hileli söz
saçma söz
rahat konuşma
boş laf
palavra
yüz yüze konuşmak
(şüphe uyandırmamak veya şüpheleri dağıtmak için) hızlı hızlı konuşma. Noun
konuşturmak Verb
kız muhabbeti Noun
ağız açtırmamak Verb
zararsız konuşma
konuşmak.
havai sözler
gevezelik
boşboğazlık
aydınlatıcı konuşma
aydınlatıcı konuşma
kendini dinlemekten zevk almak Verb
konuşturmak Verb
söyletmek Verb
mekanik satış konuşması (sürekli basmakalıp sözler ya da klişeler kullanarak yapılan satış konuşması
konuşmamak
ağız dil vermemek Verb
önceden hazırlanan konuşma
barış konuşmaları Noun
barış görüşmesi
şevk ve gayrete getirici konuşma. Noun
açık ve sade konuşma
özel görüşme
özel konuşma
pazarlık, malı satabilmek için yapılan konuşma.
satış konuşması
yavan konuşma
boş laf
iş konuşması
söyleşi, sohbet, dereden tepeden/havadan sudan konuşma. Noun
sohbet, yarenlik, hoşbeş.
ayakta konuşma
yaltaklanma, dalkavukluk, tabasbus, müdahene, tatlı sözlerle kandırma. Noun
sofra sohbeti
inanılmayacak hikâye/masal.
güncel konular üzerinde konuşma
şehir dedikodusu/havadisi, söylenti konusu.
It is the town of the town: Bütün şehrin ağzındadır,
bütün şehir ondan bahsediyor.
üç taraflı müzakere
radyo konuşması
(US) baklayı ağzından çıkarmak Verb
sözünü esirgememek Verb
başa kaka kaka söylemek Verb
acele bir sonuca varmak Verb
bir konuyu konuşmak Verb
hakkında konuşmak, -den bahsetmek.
What are you talking about? Sen ne diyorsun? Ne dediğinin farkında
mısın?
I know what I am talking about: Bilerek konuşuyorum.
He knows what he is talking about: O bu işin ehlidir.
get oneself talked about: kendini dile düşürmek.
iş konuşmak Verb
=
talk round: (a) (bir konunun) etrafında dönüp dolaşmak, sadede gelmemek, (b) bin dereden su
getirmek, bir kimseyi dil dökerek ikna etmek,: meselenin aslına temas etmeden müzakere etmek.
vb anlatmak Verb
görevini
işini
imalı konuşmak, birine taş atmak, birine işittirecek şekilde aleyhinde başkasıyla konuşmak.
birine insana hitap eder gibi değil cansız bir nesneyle konuşuyormuş gibi hitap etmek Verb
durmadan konuşmak, gevezelik etmek.
talk away the time: konuşarak vakit geçirmek.
zamanını gevezelik ederek geçirmek Verb
(saygısızca) karşılık vermek, sert bir cevap vermek, paylamak, küstahça konuşmak.
övünmek, yüksektem atıp tutmak.
martaval atmak Verb
iş konuşmak Verb
işaretlerle konuşmak Verb
(US) baklayı ağzından çıkarmak Verb
önemsiz sıradan şeyler konuşmak Verb
anlaşılmaz bir dille konuşmak Verb
(a) (daha fazla/daha yüksek sesle) konuşarak susturmak, (b)
talk in olarak da söylenir
hv.
konuşma yoluyla kör iniş yaptırmak.
hor görmek, tahakküm etmek.
talk down to a person: birisiyle konuşmaya tenezzül etmek.
talk
down to one's audience: dinleyicilerin seviyesine inmek.
birini hor görmek Verb
güzel konuşmak Verb
bir şeyden dem vurmak, ulu orta konuşmak.
birinin aleyhinde konuşmak Verb
havaya konuşmak Verb
düşünmeksizin konuşmak Verb
ağız ağıza vermek Verb
fıs fıs konuşmak Verb
fısıldaşmak Verb
abuk sabuk konuşmak Verb
boşboğazlık etmek Verb
gevezelik emek Verb
konuşarak birini bir şey yapmaya kandırmak Verb
mikrofona konuşmak Verb
konuşulacak şeyleri tüketmek Verb
bütün ayrıntılarıyla görüşmek Verb
tıraş etmek Verb
atıp tutmak Verb
birine hoş şeyler söylemek Verb
saçmalamak, boş lâf etmek.
müstehcen konuşmak Verb
hakkında konuşmak, -den bahsetmek.
What are you talking about? Sen ne diyorsun? Ne dediğinin farkında
mısın?
I know what I am talking about: Bilerek konuşuyorum.
He knows what he is talking about: O bu işin ehlidir.
get oneself talked about: kendini dile düşürmek.
yad etmek Verb
dillerde dolaşan söz
herkesin konuştuğu mesele
radyo konuşması
ikna etmek, kandırmak.
talk someone into doing something: dil dökerek istediğini yaptırmak.
bütün ayrıntılarıyla görüşmek, konuşulacak şeyleri tüketmek.
bir mesele hakkında konuşmak, tartışmak, müzakere etmek, irdelemek.
bir plan üzerinde konuşmak Verb
bir muhalifi sonunda ikna etmek Verb
başkasının anlayamayacağı konuda konuşmak Verb
radyo konuşması
telefonlaşmak Verb
politika konuşmak Verb
kesintili konuşmak Verb
saçmalamak Verb
zırvalamak Verb
bir şeyi evelemek gevelemek Verb
saçma konuşmak Verb
birine iftira etmek Verb
makul konuşmak.
iş hakkında konuşmak.
sohbet esnasında işten bahsetmek.
sohbetli gösterim, seyircilerle konuşma yapılan radyo/TV izlencesi. Noun
bir şey hakkında fikir beyan etmek Verb
birini bir şey konusunda ikna etmek Verb
ağzından bal akmak Verb
üst perdeden atıp tutmak Verb
etraflıca/ayrıntılarıyla konuşmak.
birine kulak asmamak.
boş boş konuşmak Verb
kendi kendine konuşmak Verb
biriyle konuşmak Verb
biriyle özel olarak görüşmek Verb
konu dışına çıkmadan konuşmak Verb
boşuna nefes tüketmek /harcamak.
açık/ciddî ve samimî konuşmak, dobra dobra konuşmak, yüzüne karşı söylemek.
(a) övmek, methetmek, bir meseleyi kabul ettirmek için sitayişle bahsetmek, (b) çekinmeden söylemek, açıkça/dobra dobra konuşmak.
makul konuşmak Verb
konuşmak Verb
atmasyon
ikna etmek Verb
bir şey üzerinde konuşma yapmak Verb
biriyle görüşme yapmak Verb
savaş dedikoduları duymak Verb
Az laf, çok iş.
palavra sıkmak (argo) Verb
palavra atmak (argo) Verb
martaval atmak (argo) Verb
kafa ütülemek (argo) Verb
kafese almak (argo) Verb
konuşulanı eyleme koymak Verb
az konuşup çok iş yapmak Verb
Konuşmamız lazım.
  1. talc
  2. talcum
talcum powder Noun, Personal Care-Hygiene
french chalk

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Şeffaf, genellikle açık yeşil renkte, tabiatta ... metasilikat H2Mg3 4 2