Açık konuşalım.
Cümle, Deyim
Sadede gelelim.
Cümle, Deyim
Lafı uzatmanın manası yok.
Cümle, Deyim
durmadan konuşmak, gevezelik etmek, (bir kimsenin) kafasını şişirmek.
birinin arkasından konuşmak
Fiil
kafasını şişirmek, dırdır etmek, bıktırıncaya kadar söylemek.
dil dökerek yolunu yapmak.
saçma sapan konuşmak
Fiil
iğneli sözler söylemek
Fiil
palavra atmak, bilir bilmez konuşmak, kafadan atmak, saçmalamak.
kafadan atmak, palavra savurmak.
saçmalamak, ne dediğini bilememek, ağzından çıkanı kulağı işitmemek.
(a) bebek konuşması, yarım yarım konuşma, (b) büyüklerin bebeklerle konuşurken kasten kullandıkları çocuk konuşması.
küstah/saygısız cevap veya konuşma.
İsim
herkesin dilinde olmak
Fiil
abartma, mübalâğa, palavra.
İsim
tahtaya tebeşirle resim ve şekiller çizerek konuşmak.
yanses, diyafoni: bir telefon/radyo kanalına başka kanallardan sızan yabancı/istenmeyen/bozucu konuşma.
İsim
(şüphe uyandırmamak veya şüpheleri dağıtmak için) hızlı hızlı konuşma.
İsim
kendini dinlemekten zevk almak
Fiil
mekanik satış konuşması (sürekli basmakalıp sözler ya da klişeler kullanarak yapılan satış konuşması
önceden hazırlanan konuşma
şevk ve gayrete getirici konuşma.
İsim
pazarlık, malı satabilmek için yapılan konuşma.
söyleşi, sohbet, dereden tepeden/havadan sudan konuşma.
İsim
sohbet, yarenlik, hoşbeş.
yaltaklanma, dalkavukluk, tabasbus, müdahene, tatlı sözlerle kandırma.
İsim
inanılmayacak hikâye/masal.
güncel konular üzerinde konuşma
şehir dedikodusu/havadisi, söylenti konusu.
It is the town of the town: Bütün şehrin ağzındadır,
bütün şehir ondan bahsediyor.
(US) baklayı ağzından çıkarmak
Fiil
başa kaka kaka söylemek
Fiil
acele bir sonuca varmak
Fiil
hakkında konuşmak, -den bahsetmek.
What are you talking about? Sen ne diyorsun? Ne dediğinin farkında
mısın?
I know what I am talking about: Bilerek konuşuyorum.
He knows what he is talking about: O bu işin ehlidir.
get oneself talked about: kendini dile düşürmek.
=
talk round: (a) (bir konunun) etrafında dönüp dolaşmak, sadede gelmemek, (b) bin dereden su
getirmek, bir kimseyi dil dökerek ikna etmek,: meselenin aslına temas etmeden müzakere etmek.
imalı konuşmak, birine taş atmak, birine işittirecek şekilde aleyhinde başkasıyla konuşmak.
birine insana hitap eder gibi değil cansız bir nesneyle konuşuyormuş gibi hitap etmek
Fiil
durmadan konuşmak, gevezelik etmek.
talk away the time: konuşarak vakit geçirmek.
zamanını gevezelik ederek geçirmek
Fiil
(saygısızca) karşılık vermek, sert bir cevap vermek, paylamak, küstahça konuşmak.
övünmek, yüksektem atıp tutmak.
işaretlerle konuşmak
Fiil
(US) baklayı ağzından çıkarmak
Fiil
önemsiz sıradan şeyler konuşmak
Fiil
anlaşılmaz bir dille konuşmak
Fiil
(a) (daha fazla/daha yüksek sesle) konuşarak susturmak, (b)
talk in olarak da söylenir
hv. konuşma yoluyla kör iniş yaptırmak.
hor görmek, tahakküm etmek.
talk down to a person: birisiyle konuşmaya tenezzül etmek.
talk down to one's audience: dinleyicilerin seviyesine inmek.
bir şeyden dem vurmak, ulu orta konuşmak.
birinin aleyhinde konuşmak
Fiil
düşünmeksizin konuşmak
Fiil
konuşarak birini bir şey yapmaya kandırmak
Fiil
konuşulacak şeyleri tüketmek
Fiil
bütün ayrıntılarıyla görüşmek
Fiil
birine hoş şeyler söylemek
Fiil
saçmalamak, boş lâf etmek.
hakkında konuşmak, -den bahsetmek.
What are you talking about? Sen ne diyorsun? Ne dediğinin farkında
mısın?
I know what I am talking about: Bilerek konuşuyorum.
He knows what he is talking about: O bu işin ehlidir.
get oneself talked about: kendini dile düşürmek.
herkesin konuştuğu mesele
ikna etmek, kandırmak.
talk someone into doing something: dil dökerek istediğini yaptırmak.
bütün ayrıntılarıyla görüşmek, konuşulacak şeyleri tüketmek.
bir mesele hakkında konuşmak, tartışmak, müzakere etmek, irdelemek.
bir plan üzerinde konuşmak
Fiil
bir muhalifi sonunda ikna etmek
Fiil
başkasının anlayamayacağı konuda konuşmak
Fiil
bir şeyi evelemek gevelemek
Fiil
sohbet esnasında işten bahsetmek.
sohbetli gösterim, seyircilerle konuşma yapılan radyo/TV izlencesi.
İsim
bir şey hakkında fikir beyan etmek
Fiil
birini bir şey konusunda ikna etmek
Fiil
üst perdeden atıp tutmak
Fiil
etraflıca/ayrıntılarıyla konuşmak.
kendi kendine konuşmak
Fiil
biriyle özel olarak görüşmek
Fiil
konu dışına çıkmadan konuşmak
Fiil
boşuna nefes tüketmek /harcamak.
açık/ciddî ve samimî konuşmak, dobra dobra konuşmak, yüzüne karşı söylemek.
(a) övmek, methetmek, bir meseleyi kabul ettirmek için sitayişle bahsetmek, (b) çekinmeden söylemek, açıkça/dobra dobra konuşmak.
bir şey üzerinde konuşma yapmak
Fiil
biriyle görüşme yapmak
Fiil
savaş dedikoduları duymak
Fiil
palavra sıkmak (argo)
Fiil
palavra atmak (argo)
Fiil
martaval atmak (argo)
Fiil
kafa ütülemek (argo)
Fiil
konuşulanı eyleme koymak
Fiil
az konuşup çok iş yapmak
Fiil