Adjective belirsiz, kesin/belli değil, tahmin edilemez. Our plans for our holidays are uncertain.
Adjective güvensiz, güvencesiz, güvenilemez, tereddütlü, şüpheli. be uncertain: emin olmamak, kesin olarak
bilememek. I'm uncertain how to get there: Oraya nasıl gidileceğini bilemiyorum. I'm uncertain what time he's comig: Ne zaman geleceğini bilemiyorum. to feel uncertain: güvencesiz/huzursuz hissetmek. She feels uncertain when she's left alone in a strange place: Yabancı bir yerde yanız kalınca kendini huzursuz hisseder.
Adjective meçhul, bilinmeyen. a manuscript of uncertain origin.
Adjective müphem, iyi anlaşılmayan, gayrıvâzıh.
Adjective kararsız, değişken, mütehavvil, dönek.
Adjective tesadüfî, şansa bağlı, keyfî.
Adjective kırpışan, yanıp sönen (ışık), düzensiz.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition